İklim krizinde çocuk sahibi olma konusundaki artan endişe insanların ne kadar baskı altında hissettiğinin önemli bir göstergesi. | TED | المخاوف المتزايدة من إنجاب أطفال في ظل الأزمة المناخية هو مؤشر صارخ إلى شعور هؤلاء المعرضون إلى ضغط شديد |
Deniz kuvvetleriyse, bu çaptaki bir filonun bile korunmasının ne kadar güç olduğunu... | Open Subtitles | البحريه ردت بأن الأسطول شديد الضخامه لدرجة أن مهمة حمايته ستكون شديدة الصعوبه |
Bu adamın aşırı radikal gruplardan birinin tek kişilik parçası olduğunu sanıyordum. | Open Subtitles | اعتقدت أنه من المفترض أن يكون رجل شديد التطرف منقسم عن مجموعة |
Üniversitede gerçekten çok çalıştım ve üniversitemdeki çok az sayıda kadın bilgisayar bilimi mezunu arasında olmaktan gurur duydum. | TED | انا درست بجد شديد في الكليه , وكنت متفائله بكوني واحده من خريجين علم الكمبيوتر النساء الاقلاء في كليتي |
Gezegenimizin şiddetli bir değişimden geçtiği her seferde yeni bir yaşam fırsatı doğar. | Open Subtitles | حيث أنه في كل مرة تمر الأرض بتغير شديد يفتح معه باب للحياة |
Kalp, hislerimizi yaratmıyor olabilir ama hislere çok fazla tepki veriyor. | TED | قد لا يكون القلب هو مصدر أحاسيسنا، لكنه شديد الاستجابة لها. |
Her şeyden önce oldukça basit bir yapısı olduğunu biliyoruz. | TED | و فوق هذا و ذاك، نعلم بأنّه كان شديد البساطة. |
Genelde bu kadar sorun etmezdim ama şu anda çok endişeliyim. | Open Subtitles | عادة لا أصاب بالذعر من هذا، ولكن أنا أشعر بقلق شديد. |
Dük bu kadar çabuk cevabımı bekliyorsa beni fazla sevmiyor demektir. | Open Subtitles | الدوق لا يستطيع محبتي كثيرًا إذا كان بحاجة لجوابي بشكل شديد |
Thea ile ne kadar vahşi ve eğlenceli zaman geçiriyoruz sanıyorduk. | Open Subtitles | لقد اعتقدنا أننا سنحظى بوقت شديد الإثارة و مرح مع تيا |
O kadar sıcak ki büyük annem çürüyebilir. Siz de burada oyun oynuyorsunuz. | Open Subtitles | إن الحر شديد إلى درجة أن جثمان الجدة يكاد ينتن وأنتم تلعبون هنا |
Fakat şu an, birisinin tahminen aşırı stresten ötürü yüksek risk taşıdığı bir senaryo hayal edelim. | TED | ولكن الآن، تخيلوا سيناريو حيث نعرف فيه أن شخصًا ما يتعرض لاحتمالية ضغط شديد. |
Yani kullandığımız mecazlar, birini sevmeyi aşırı şiddet veya hastalıkla bir tutuyor. | TED | إذًا تعادل تعابيرنا المجازية تجربة حب شخص ما بعنفٍ شديد أو لدرجة المرض. |
Ama koru körüne atlayıp her şeyin iyi olacağını düşünenen çok iyimser bir penguenseniz, yere vardığınızda kendinizi param parça görebilirsiniz. | TED | لكن لو كنت بطريقاً شديد التفاؤل يقفز فقط وعيناه مغمضتان على أمل الأفضل، فقد تجد نفسك في ورطة عندما تصطدم بالأرض. |
Ama tedavimiz ona yardım ediyormuş gibi görünmüyordu, semptomları kötüleşiyordu. İshal, şiddetli karın ağrısı, ateş ve halsizlik. | TED | لكن علاجنا لا يبدو بأنه يساعدها أعراضها أصبحت أسوأ: إسهال وألم جوفي شديد وحمى و شعور بالضعف. |
Gelişmekte olan ülkelerdeki Çocukların bakımında oldukça fazla eksiklikler var. | Open Subtitles | هناك نقص شديد في مجال رعاية الطفل لدى الدول النامية |
Sadece piyano ile başlamak yerine bu ağır Hint ritmini koyduk. | Open Subtitles | بدلاً من بدء الأغنية بالبيانو، نبدأ بالإيقاع الهندي الثقيل، إيقاع شديد |
O sert biriydi. 37 yıl orduda çalışmak sizi kuralcı yapar. | Open Subtitles | لقد كان صارماً، 37 عاماً في العسكريّة تجعلك شديد التمسّك بالقواعد. |
Orada başka insanların ızdıraplarına şahit oldum bazı yoğun ve duygusal hikayelere şahit oldum ve bazı zamanlarda kendi hayatımdan endişelendim. | TED | وواجهت هنالك معاناة الأخرين عن قرب، غمست نفسى فى قصص عاطفية و مكثفة، وفى بعض الأحيان شعرت بخوف شديد على حياتى. |
...aynı şu anda işlediği cinayetlerdeki barbarlığı gizlemek için çektiği acı gibi. | Open Subtitles | كما قامت بمجهود شديد للتغطية على وحشية جرائم القتل التى ترتكبها الان |
Genelde bunlara ek olarak sesinin en yüksek perdesiyle katılan bir şarkıcı olur. | Open Subtitles | وعادة، وهو المنشد الذي يمكن أن تغطي كل هذا، عادة مع صوت شديد. |
Biz burada cinayet işlemeyiz. Biz son derece inançlı insanlarızdır. | Open Subtitles | نحن لا نرتكب جريمة قتل هنا نحن شعب شديد التدين |
"Keyif" aldım derken, ki orası için tuhaf bir kelime, çünkü hiç kimse başkasının acısı veya sıkıntısından keyif almayı düşünmez. | TED | وحين أقول أني استمعت إنها كلمة غريبة يمكن استخدامها لأنه لا أحد يريد التفكير في أي شخص وهو في ألم شديد |
Ve bu terminal bu gezegende en sıkı korunan yer. | Open Subtitles | و هذا المطار هو آخر مكان شديد الحراسة على الأرض |