Ama sizinle tamamen dürüst olmam gerekirse, ben televizyonu seviyorum. | TED | ولكن لأكون صادق معكم ، إنني أحب التلفاز نوعاً ما. |
İnsanların bana her zaman sorduğu soruları cevaplayacağım, ama dürüst bir şekilde. | TED | وسوف أجيب على الأسئلة التي يسألها الناس دائماً لي، ولكن باحتيال صادق. |
Bunu anlayıp anlamayacağını bilmiyorum, fakat kendime dürüst bir adam gözüyle bakıyorum. | Open Subtitles | لا اعلم ان كنت ستفهميننى, لكنى اخذت على نفسى عهدا كرجل صادق |
Bak, varsay ki ben doğru Ve mantıklıyım, tamam mı? | Open Subtitles | انظر ، افترض أني صادق وأني سليم العقل حسناً ؟ |
Paravan şirketler yardımıyla bombalamadan sorumlu Sadiq Samar'a satış yapılmış. | Open Subtitles | لشركة وهمية على رأسها صادق سامار الإرهابى المسئول عن التفجير |
Durgun durgun geldi bana Sadık. Bir sıkıntısı mı var? | Open Subtitles | يبدو صادق كتوما بعض الشئ هل يواجه متاعب أم ماذا؟ |
Aslında bu gerçekten önemli, kendinle alakalı tamamen dürüst oldun mu? | Open Subtitles | هذا الشيءِ في الحقيقة يَهْمُّ، وكذلك أنت صادق جداً مَع نفسك؟ |
Ve eğer bana karşı dürüst olmayacaksan, elbet olacak birini bulurum. | Open Subtitles | وان لم تكن صادقا معى سوف ابحث عن شخص يكون صادق |
Ne düşündüklerini tahmin etmem gerekmeyen dürüst biriyle tanışmak çok güzel. | Open Subtitles | من الجميل معرفة شخص صادق ولا أحتاج إلى تخمين مايفكر فيه |
Ben sana hiçbir zaman işini bırak demedim. Bana dürüst davranmanı istiyorum. | Open Subtitles | انا ما طلبت منك ترك شغلك انا طلبت منك تكون صادق معي |
Evet, ne yazık ki, tek dürüst olma... yeteneğine sahip olan kişi sensin. | Open Subtitles | وأنا صادق مع نفسي للأسف أنت الشخص الوحيد الذي لديه القدرة ليكون صادقاً |
Dinle, bu sahtekar kabuğun altında ben basit, dürüst biriyim. | Open Subtitles | اسمع تحت هذا المظهر المعوج. أنا رجل بسيط و صادق |
Ama kendime karşı dürüst olduğumda bu öpüşme meselesini büyütmemin sebebi... | Open Subtitles | لكن إذا كنت صادق مع نفسي سبب أستمراري بالتذكير بقبلتنا هو |
"Parlak, dürüst bir dinçlikle çalışanlar ödüllerle, kupalarla ve şekerlemeyle ödüllendirilecek!" | Open Subtitles | أن أولئك الذين يعملون بحماس صادق ولامع سوف يكافؤن بالجوائز والمكافآت |
Ve yeni bir okul kimliği gerek, Ve dürüst olmak gerekirse, | Open Subtitles | احتاج بطاقة تعريف جديدة من أجل المدرسة ولكي أكون صادق معكم |
Bizim gibiler için dürüst birinden daha tehlikeli bir şey yoktur. | Open Subtitles | لا يوجد ما هو أخطر لمن هم مثلنا من رجل صادق |
Bazıları fakirlerin doğru düzgün iş yapmaktan kaçan, tembel beleşçiler olduğunu söyler. | TED | يردد بعض الناس قصة بشأن الفقراء ليسوا إلاّ مستغلّين كسالى يخدعون و يكذبون للإنتهاء من يوم عمل صادق. |
Sadiq'e sert vurmaması için yalvardım fakat adam olmaz işte. | Open Subtitles | حذرت صادق من عدم ضرب الكرة إلي هنا لكنه عنيد |
Görevime Sadık kalacağıma yemin ederim ama sen de onu uzaklaştırmayacağına yemin etmelisin. | Open Subtitles | اقسم ان اظل صادق في مهمتي لكن يجب ان تعدني بالا تبعدها عني. |
Sanırım içten bir özür dilemeyen bok kafalı birinin sesini duydum. | Open Subtitles | أعتقد إنني سمعت صوت شخص أحمق يتحدث لي بدون إعتذار صادق |
Hey, üzgünüm, ben sadece dürüstçe davranıyorum çünkü biz arkadaşız. | Open Subtitles | أنا آسف ،لكوني صادق معك لأنك كما تعلمين بأننا أصدقاء |
dürüstsün, doğrusun, güvenilirsin, candansın ve-- | Open Subtitles | إنك أمين و صادق يمكن الإعتماد عليك و مخلص |
O zaman mutlaka doğruyu söyleyen Beyaz ayak'tır. | Open Subtitles | حسناً , إذن انه صادق ذو قدم بيضاء بالتأكيد |
Gerçek aşkının öpücüğü sonunda evlilik ve dev bebekler oldu. | Open Subtitles | وأنّ قبلة من حبّ صادق قادته للزواج منها وانجاب الأطفال. |
Acıdığını biliyorum ama ciddi olduğumu anlaman gerekiyordu. | Open Subtitles | أنا أعلم بأنّها مؤلمة ولكن توجّب علي أن أريك بأنّني صادق |
Sana karşı dürüstüm, çünkü sanırım senden karşılık alabilmemim en iyi yolu bu. | Open Subtitles | أنا صادق معكِ لأنني أعتقد أن هذه أفضل طريقة للحصول على نتائج جيدة |
Vay be Jake, kokaini bırakınca epey açık yürekli bir insan olmuşsun. | Open Subtitles | رائع يا جايك,لقد اصبحت صادق جداً منذ ان اقلعت عن تعاطي الكوكايين |
Doğuştan dürüsttür ama kalbi hırsızlık için atar. | Open Subtitles | إنه صادق حقاً لكن بداخله تكمن رغبة بالسرقة |
Zihin okuyabildiğine inanan, çok samimi bir kişi vardı. | TED | و قد كان لديهم شخص صادق جداً، والذي كان يؤمن أنه يمكنه أن يعرف ما يفكر به الآخرون. |