Sürekli giymem gereken çok sıkı tayt gibi bir şey vardı. | Open Subtitles | كنت ألبسه.. مع حزام ضيق كان علي إرتدائه في جميع الأوقات |
Bu suit sanki göğsüme sıkı sıkı yapışmış, bundan hoşlanmadım. | Open Subtitles | أنا أكره كيف أن هذا الشيء هو ضيق في الصدر. |
Yanılma payı küçük. Buraya doğumda ortalama yaşam süresini koyuyorum. | TED | هامش الخطأ ضيق. وهنا أضع متوسط العمر المتوقع عند الولادة |
20 dakikadır şiddetli göğüs ağrım, baş dönmesi nefes darlığı var. | Open Subtitles | كان لدي 20 دقيقة من ألم الصدر الحادّ الغثيان، ضيق التنفّس |
Pardon ama çok az vaktimiz kaldı, prova bile yapamayacağız. | Open Subtitles | عزيزتي أنا آسف، وقتنا ضيق ولايمكننا حتى التدرب على المشاهد |
Kadınlara yönelik istismarlardan beni en çok endişelendiren birkaçına değineceğim ve oldukça kısa tutacağım, çünkü bildiğiniz gibi, kısa bir sürem var. | TED | دعوني هنا أستعرض بعض أنواع الإستغلال بحق النساء التي تقلقني حقاً، وسأحاول اختصار ذلك بسبب ضيق الوقت، كما تعلمون |
Size sert çıktıysam zaman kısıtlı olduğu için. | Open Subtitles | لو كنت قد قسوت عليك .. فهذا بسبب ضيق الوقت |
Çok rahatsız görünüyorsun ve o gömlek çok sıkı görünüyor. | Open Subtitles | انت تبدو غير مرتاح اعتقد ان قميصك يبدو ضيق للغاية |
Ve bu işi neden bu kadar sıkı tutuyorsunuz anlamıyorum. | Open Subtitles | وأنا لا أعرف لماذا يا رفاق تبقي الأمور ضيق جدا. |
Gözlerimi çok sıkı kapamaya çalışıyorum karanlığa gömülebilmek için. | Open Subtitles | محاولة لاغلاق عيني ضيق جدا، ذلك سار كل شيء أسود. |
Göğüs tarafı çok sıkı oldu bunun. | Open Subtitles | أتعرفين يا عزيزتى انا فعلاً أظن أنه ضيق جداً من ناحية الصدر |
Yakın ve sıkı durursak başaracağımızı biliyorum. | Open Subtitles | أعلم أن بإمكاننا إذا حافظنا على ضيق المساحات و بقينا على مَقرُبَة |
Sanırım küçük bir kasabadaki polis şefinin bu işi kıvıramayacağını düşünüyorlar. | Open Subtitles | انا اعتقد انهم يظنون ان رجل البوليس المحلى مثلى ضيق الافق |
Kariyerime bir sanatçı olarak başlıyorum ve bilgisayarımla bişeyler geliştiriyorum, küçük çaplı şeyler, bitkilerin büyüme sistemleri gibi şeyleri araştırıyorum. | TED | أنني أبدأ مهنتي كفنان أبني أشياء باستخدام حاسوبي، على نطاق ضيق بالتحري عن أشياء أشياء كأنظمة نمو النباتات |
Tek şikâyeti nefes darlığı olan bir adam üzerinde uyguladığımız diğer yüz testin sonucuyla aynı. | Open Subtitles | مثل المئة إختبار التي طلبناها لأجل رجل لا يشتكي إلّا من ضيق تنفس |
Harekete geçtiğimizde, rehineleri kurtarmak için çok az bir zamanımız olacak. | Open Subtitles | بمجرد أن نتدخل بقوة سيكون هناك وقت ضيق جداً لتأمين الرهائن |
Hedge'in portrelere erişebileceği çok kısa bir zaman dilimi var. | TED | هنالك هامش ضيق من الوقت حيث يمكن لهيدج أن يقوم بالدخول للوحات. |
Ama bu hapislik, yer darlığı çok küçük, çok kısıtlı ve her gün aynı şey. | Open Subtitles | ولكن الحجز ، وقلة السعة ، صغير جدا ، و ضيق جدا ، ودائما نفس الشيء يوما بعد يوم. |
Çok sıkıyor. Niye bütün terziler, insanın koltukaltlarını boğazlamak ister ki? | Open Subtitles | ضيق شيء ما، لماذا يريد كل الخياطين خنق إبط المرء؟ |
Plastiklerin ise birbiriyle örtüşen ve çok dar bir aralıkta değişen yoğunlukları vardır. | TED | ولكن أنواع البلاستيك لديها كثافة تتداخل مع بعضها البعض على نطاق ضيق جداً |
Çok mu sıktı? | Open Subtitles | هل هو ضيق أكثر من اللازم؟ |
sıkıca bağlansak ve Roci'ye sert bir dönüş yaptırsam nasıl olur? | Open Subtitles | كيف 'نوبة نحن حزام في ضيق وأضع روسي في تدور الصعب؟ |
42 biraz dardı ama yakıştırmıştım. | Open Subtitles | أنا أعلم أن 12 ضيق قليلا، ولكن لا يمكنني أن أغلقه. |
Belki ben de at kuyruğu bırakıp, gergin pantolon giyseydim bana bu kadar çok yüklenmezdin. | Open Subtitles | حسناً، ربما لو لدي قصة الحصان و بنطلون ضيق لم تكن لتلقي علي الكثير من التفاهات |
Senin elini sımsıkı tutacak ve bırakmayacak. | Open Subtitles | قال انه ذاهب إلى عقد يدك ضيق وانه لن ندعها تفلت من أيدينا. |
Nefesim daralıyor. Başım dönüyor. Midem bulanıyor. | Open Subtitles | لدّي ضيق تنفس , تعلم وغثيان وغشاوة الرؤية |