Hayatında mızrak tutmamış köylü kalabalığı yerine tecrübeli askerler tarafından eğitilmiş krallığa sadık adamlardan oluşan daimi bir ordumuz olmalı. | Open Subtitles | علينا الحضي بجيش فدائي للسلطة الحاكمة، مدرب من طرف قدامى المحاربين، عوض زمرة من الفلاحين غير قادرين على تحمّل لذغة |
Ve sanat okuluna kabul edildim ama onun yerine askere gidiyorum. | Open Subtitles | وقُبلتُ في مدرسة الفنون. ولكنني أُدرجت في قائمة الجيش عوض ذلك. |
Ama bunu yerine, sen bir yabancıyı seçip hayatını karanlıklara boğdun. | Open Subtitles | لكن عوض ذلك انتقيت فتاة غريبة تمامًا عنك وحولتها لكيان مظلم. |
Bak, belki de insanları başından atmak yerine arayı düzeltme zamanıdır. | Open Subtitles | أنصت، لعلّه أوان ترميم جسور الصلح، عوض إلقاء الناس عنها للتهلكة. |
Arkadaşlarla bara gitmek yerine akşamımızı sosyal ağlarda geçiriyoruz. | TED | نمضي مساء على الشبكة الاجتماعية عوض أن نذهب إلى الحانة مع أصدقائنا. |
Öyle ki, alıştığınız harcama yerine, belki başka türlü harcasaydınız, biraz daha işe yarayabilirdi. | TED | إذن و عوض أن تصرفونه بالطريقة التي تعودتم عليها ربما لو صرفتموه بطريقة مختلفة لاختلفت الأمور شيئا ما |
Böylece devletin eski yönetimlerini cömert ve aşırı korumacı babalar olarak görmek yerine, onları esasen hapishane gardiyanları olarak gördüler. | TED | لذلك عوض النظر لأنظمتهم السابقة بصفتها كريمة وكآباء مفرطي الحماية، نظروا إليهم بصفتهم حُراس السجن. |
Sadece "Bu benim amcam" demek yerine dilimin beni yapmaya zorlayacağı şey muazzam miktarda ek bilgiyi de size söylemektir. | TED | ما قد تجبرني لغتي على القيام به، هو أنّني عوض أن أقول:"هذا هو قريبي"، سأخبركم بكمّ هائل من المعلومات الإضافيّة. |
Ama bunu bir ideoloji olarak görerek, savaşı kaçınılmaz yapmak yerine barışı mümkün kılmak için yollar arayacak kadar akıllı olabiliriz. | TED | لكن عوض جعل الحرب حتميّة من خلال النظر على الأمر أنّ إيديولوجيّ، علينا أن نبحث عن طرق لجعل السلام ممكنا. |
Kendisi NSA'nın direktörü ve ABD siber komutanı, ancak o gün dört yıldızlı general üniformasının yerine kot pantolon ve tişört giyiyordu. | TED | مدير وكالة الأمن القومية وقائد قيادة الحرب الإلكترونية، ولكن عوض بدلته ذات الأربع نجوم، كان يرتدي سروال جينز وقميص. |
Bunun yerine, beynin görüntülenmesinin bize sağladığı şey insan beyninin zengin ve ilgi çekici resmi. | TED | عوض ذلك، فإنّ ما كشفه لنا التصوير الدماغي هو صورة ثرية ومثيرة للاهتمام عن العقل البشري. |
Bu soru yerine daha zor sorular sormayı teklif ediyorum, şöyle sorular: Aşkınızı kimin hak edip, kimin hak etmediğine nasıl karar veriyorsunuz? | TED | إذن عوض ذلك السؤال، أقترح أن نسأل أسئلة أكثر صعوبة، أسئلة مثل: كيف تُقرّر من يستحقّ حبّك ومن لا يستحقّه؟ |
Ama onun yerine ilişkimi pek inanmadığım bir tür mite dönüştürdüm. | TED | ولكن الذي قمت به عوض ذلك هو تحويل علاقتي إلى نوع من الأسطورة التي لا أؤمن بها جدا. |
Bunun yerine, başka bir nesneleştirme meydana geliyor. | TED | ما يحدث عوض عن ذلك هو نوع آخر من التجسيد الموضوعي. |
Ama Tanrı Kain 'in öldürdüğü Habil'in yerine Havva 'ya bir oğul verdi. | Open Subtitles | ولكن الرب أعطى حواء إبناً آخر عوض هابيل الذى قتله قايين |
Yemek yerine 20 fincan kahve ve iki paket sigara içerdi. | Open Subtitles | عوض ذلك كان يحتسي 20 كوبًا من القهوة ويشرب علبتي سجائر يوميًا |
Eğer birini parmakla gösterecekseniz böyle yapmak yerine neden öyle yapmayı denemiyorsunuz? | Open Subtitles | اذن انت تعلم, اذا كنتم تريدون توجيه اصابع الاتهام, عوض توجيهها هكذا , لماذا لا تحاولون توجيهها هكذا ? |
Ben çocukken, babam hediye almak yerine... ..polisleri arayıp evimiz soyulmuş derdi. | Open Subtitles | عندما كنت طفلاً عوض أن أحصل على الهدايا كان أبي يتّصل بالشرطة .و يخبرنا بأن البيت تعرّض للسرقة |
Neden gidip gazoz almak yerine giysilerimize bakmadın? | Open Subtitles | بلى، أنه ذنبك لمَ لم تراقبي الملابس عوض شراء المشروب ؟ |
Şimdi ikinizden biri neden yapılmış ve boyanmış bir parça yerine bu tahtaya baktığımı söyleyebilir mi? | Open Subtitles | أيّ منكما أيها الحقيران يخبرني ،لمَ أنظر إلى عارضات خام عوض أن تكون مطلية ومرصعة؟ |
Bu b. ktan filmi yapacagima gidip tiyatroda oynamayi tercih ederim. | Open Subtitles | سأقوم بمسرحية أفضل التمثيل في مسرحية عوض هذا الهراء |