Bu yetersizlik, bu yıl Haziran ayında Johannesburg Üniversitesi'nde bir krize yol açtı. | TED | هذه النُدرة قادت الى كارثة في يناير هذه السنة في جامعة جوهانسبيرج |
Bu da yeni sosyal oluşumlara yol açan sosyal bir soru ortaya çıkardı. | TED | ولقد أثار ذلك مسألة إجتماعية أعتقد أنها قادت نحو أشكال إجتماعية جديدة. |
Dünyanın çoğu yerinde, timsahlarla olan mücadeleleri onları tükenişe götürdü. | Open Subtitles | وفي معظم أنحاء العالم قادت المنافسة مع التماسيح هذه المخلوقات البرمائية المذهلة للانقراض |
İkimiz de biliyoruz ki bu halde olmamızın tek sebebi Kate'i bana yönlendiren o fotoğrafı göndermen oldu. | Open Subtitles | أنا وأنتِ كلانا نعلم إننا في هذه الحاله بسبب الصوره التي أرسلتيها والتي قادت كيت إلي |
Jane Hudson arabasını doğrudan kızkardeşinin üzerine sürdü ve onu yaşamı boyunca sakat bıraktı. | Open Subtitles | جين هادسون قادت سيارتها باتجاه أختها وسببت شللها مدى الحياة |
2012 ve 2013 yıllarında, organizasyonum Libya'daki en yaygın kampanyaya liderlik yaptı. | TED | في 2012 و2013، قادت منظمتي واحدة من أكبر وأكثر الحملات انتشارا في ليبيا. |
Kültürel devrime öncülük etti ki orada Caruso ve Bessie Smith gibi sanatçılar eşit koşullardaydı. | TED | لقد قادت ثورة ثقافبة كان فيها فنانين من امثال كاروسو وبيسي سميث على قدم المساواة. |
Japonlar zamanla kendi sıradışı çay ritüellerini geliştirdi ve bu da Japon çay seremonisinin oluşmasına yol açtı. | TED | طوَّر اليابانيون في الأخير طقوسهم الفريدة فيما يتعلق بالشاي، التي قادت إلى إحداث مراسم الشاي الياباني. |
Bu ağ mimarisine yol açan ideal o zamandan bu yana olan diğer dijital ağlara benzemiyordu. | TED | روح الجماعة قادت الى عمارة الإنترنت، الهيكل الذي خلافاً للشبكات الرقمية الأخرى قبل أو بعدها. |
Arabanın hız göstergesi 150 km yol katettiğini gösteriyordu. | Open Subtitles | عداد السرعة فى سيارتها يشير بأنها قادت لمسافة 94 ميل |
Buradaki savas, köylülerin kendi köylerinden ayrilmalarina yol açmistir. | Open Subtitles | هنا حرب والتي قادت إلى إجتثاث قرويّ من قريته |
Ve sonra cesetleri kendi arablarını eve götürdü, aptal. | Open Subtitles | نعم,ولقد قادت الجثث السيارات حتى البيوت أيتها الحمقاء |
Ancak 1514'te bu gezegensel hareketle ilgili dikkatli bir inceleme Polonyalı gökbilimci Mikolaj Kopernik'i Güneş Sistemi'ne dair devrim niteliğinde bir kavrayışa götürdü. | Open Subtitles | لكن في عام 1514 فان الدراسه العميقة لحركة هذا الكوكب قادت الفلكي البولندي "نيكولاس كوبرنيكوس" لفهم النظام الشمسي |
"Lilith'i güneşe soyu götürdü" diye çevrilmeliymiş. | Open Subtitles | "كان ينبغي أن تترجم "الذريّة قادت ليليث الى الشمس |
Büyük Eagle oyuncularını yönlendiren o ruhu. | Open Subtitles | الروح التي قادت لاعبو النسور العظماء |
Büyük Eagle oyuncularını yönlendiren o ruhu. | Open Subtitles | الروح التي قادت لاعبو النسور العظماء |
Tessa'yı tekrar bize yönlendiren oydu. | Open Subtitles | هي التي قادت (تيسا) إلينا |
Arabayı direk üzerine sürdü ve altına aldı! | Open Subtitles | قادت السيارة ودهست المعلم سطابين ومرت عليه بسيارتها اكثر من مرة |
Phoebe'nin Bronx'taki spor salonuna kadar sürdü onu bekleyip vurdu. | Open Subtitles | ومن ثم قادت السيارة الى الصالة الرياضية في برونكس انتظرتها وقتلتها |
Ekibin öncü uçuş yazılımını geliştirmesine liderlik etmişti, bu yüzden bu görevde hataya yer olmadığını biliyordu. | TED | إذ قادت الفريق لتطوير النظام البرمجي المميز الموجود في المركبة، وكانت تعلم أنّه لا مجال للخطأ في هذه المهمّة. |
Bu kelime erkek cocuklari icin neredeyse hic kullanilmamakta, cunku eger kucuk bir erkek cocugu liderlik gosterirse bunun icin olumsuz bir kelime yoktur, bu beklenilen bir seydir. Ama eger kucuk bir kiz liderlik yaparsa o zaman patronluk taslamis olur. | TED | وهي كلمة لا تستعمل كثيرا لوصف الأولاد الصغار، لأن الولد الصغير إذا قاد، لاتوجد كلمة سلبية لوصفه، إذ أن الأمر متوقع. لكن إذا قادت الفتاة، فهي متسلطة. |
Bu protestolar, otokratik rejimleri devirmeye öncülük etti ve kıta genelinde çok partili seçimlerin tanıtımının yapılmasına önayak oldu. | TED | قادت هذه الاحتجاجات إلى سقوط الأنظمة الاستبدادية وأدت إلى استحداث الانتخابات متعددة الأحزاب عبر القارة. |