| Sana alkollü buzlu çay ikram ederdim ama ben bir katırı öldürecek kadar sert severim. | Open Subtitles | أجل، أنا أقدّم لكَ بعض الشاي الحلوّ، لكنّي أحبّه قويّ بما يكفي ليقتل بغل. |
| Ölüm'ün ruhunu içine alacak kadar güçlü bir vücut yaratmak için yardımımı kullandılar. | Open Subtitles | لخلق جسد قويّ كفاية لإحتواء روح الموت و لقد أعادوا الفضل لكِ حقاً |
| Konumu gayet uygun, istihkâmı kuvvetli. Hem kimsenin de aklına gelmez. | Open Subtitles | هذا الموقع جيّد، وحصنّ قويّ و لا أحد سيتوقعّه |
| sağlam bir kapısı ve kilidi var. Pekâlâ, hemen girişin yanında. | Open Subtitles | مكتب الطبيب فيه بابٌ قويّ وبهِ قفل، إنّه بالقرب من المدخل. |
| Daha iyi hayat, hiç olmamasındansa az olanaklı bir gelecektir. Ve bu çok güçlü bir güdü. | TED | حياة أفضل هي مستقبل مع بعض الإحتمالات مقارنة بلا شيء، وهذا دافع قويّ. |
| Etkiye karşı koyabilecek kadar Güçlüsün. Öyle olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | أنتَ قويّ كفاية لمقاومة الإذهان أعلم أنّكَ قادر على ذلك |
| Savunma Avukatları Ofisi güçlüdür. | Open Subtitles | حسنٌ، مكتب المحاميّ العام قويّ |
| Kan olsun olmasın hala seni buradan fırlatabilecek kadar güçlüyüm. | Open Subtitles | لازلت قويّ بما يكفي لرميك خارجاً، بالدماء أو بدونها |
| Ben de sarılmayı seven Porto Rikolu sert ve yalnız erkekmişim gibi davranıyorum. | Open Subtitles | تظاهرتُ أنّني رجل مكسيكي قويّ ومُستعدّ مازال يُحبّ التّعانق. |
| Eve gidip bir duş alıp sert bir içki içeceğim. | Open Subtitles | سأعود للبيت للاستحمام ولمعاقرة مسكّر قويّ. |
| İtiraf etmeliyim, sabah erken saatte daha sert bir şey içmeye yabancı değilim. | Open Subtitles | أعترف أنه ليس غريبا عليّ شرب شيء قويّ في وقت باكر |
| Bazen cadılar güçlü bir tılsım ya da eseri gücü içine gizleyerek saklar. | Open Subtitles | أحيانًا يخفي السحرة ماهيّة طلسم قويّ أو قِنية عبر تخبئة السحر في داخلها. |
| Filipin açıklarında güçlü bir fırtına başgösterdi ve kuzeye doğru ilerlemesi bekleniyor. | Open Subtitles | إعصارٌ قويّ قادم من الساحل الفلبيني، و من المُتوقع أن يتجه شمالًا. |
| Bir STK'de çalışmayı düşünmüşlerdi, devlet için çalışmayı düşünmüşlerdi, ama onun hikayesi, onun yenilikçiliği, üzerlerinde gerçekten güçlü bir etki yarattı. | TED | لقد فكّروا في وظائف المنظمات غير الحكومية، أو العمل لصالح الحكومة، لكن قصته و ابتكاره كان لهما وقع قويّ عليهم. |
| Her ne kadar seni öldürmek düşüncesi beni acayip korkutuyor da olsa içimdeki bu açlık hissi çok daha kuvvetli. | Open Subtitles | ورغم ذلك، فإنّ فكرة قتلي إيّاك تخيفني شرّ خوف. هذا الشعور بالشره في داخلي قويّ جدًّا. |
| Dalga çok kuvvetli... Dengem bozuldu. | Open Subtitles | التيّار قويّ جدًّا، لا أبصر ما بالأعلى من الأسفل. |
| Kalbi mental durumu hakkında yanıldığını kanıtlamaya yetecek kadar sağlam çıktı. | Open Subtitles | قلبها قويّ كفايةً ليثبت خطأك حول التغير في الحالةِ العقليّة |
| sağlam bir kanıt bulduğunuz zaman beni arayın. | Open Subtitles | حسناً، تحدثا معي عندما تحصلان على دليل قويّ. |
| Ve bu nanokristalin selüloz çok güçlü. Çelikten 10 kat daha güçlü. | TED | وهذا النانوكريستالين سيلولوز قويّ جداً من حيث تحمّله للأوزان فهو أقوى من الفولاذ بعشر مرّات |
| Size yardım etmek istesem bile, Pan çok güçlü. | Open Subtitles | و حتّى لو أردتُ مساعدتكم إلّا أنّه قويّ جدّاً |
| Ama sen Güçlüsün... ve yanında kendimi güvenilir hissediyorum. | Open Subtitles | لكنك قويّ جداً... لدرجة أن بإمكاني أن أثق بنفسي معك |
| - Trompet çalıyormuş, dili güçlüdür. | Open Subtitles | إنّها تعزف على البوق لسانها قويّ |
| Sonunda özgür kalacaksın güçlüyüm | Open Subtitles | أخيرًا ستكونين حرّة أنا قويّ وشجاع |
| GüçIü duruyor çünkü neler olduğunu çok iyi biliyor. | Open Subtitles | أجل، أعتقد أنّه قويّ لأنّه يفهم تمامًا ما الذي يجري. |
| Sonuçta beni sizinle o tanıştırdı. Söylediğine göre imanınız güçlüymüş. | Open Subtitles | على كلٍ لقد عرفتني عليكم قالت أن لديكم إيمان قويّ هنا |
| İşlemin şokuna dayanabilecek kadar güçlü bir kalp bulmak için ülkemin en ücra köşelerini aradım. Hiçbiri dayanamadı. | Open Subtitles | بحثتُ في أصقاع مملكتي عن قلبٍ قويّ يتحمّل عبءَ عمليّتي، و لم ينجُ أيٌّ منها |
| Özellikle de, Uzak Doğu'da çok büyük bir Müslüman ordusunu yenmiş, güçlü bir Hristiyan kral hakkındaki söylentilerle ilgileniyorlardı. | TED | وكانوا مهتمّين حصريًّا بالإشاعات المنتشرة عن ملكٍ مسيحيٍّ قويّ هزم جيشًا مسلمًا ضخمًا في الشرق الأقصى. |