Bu bir trajediydi, Fakat bu olay yaptığımız işte tekrar odaklanmaya zorladı bizi. | TED | لقد كانت مأساة، لكنه أجبرنا حقاً على إعادة التركيز على ما كنا نفعله. |
Bizim tercihimiz değildi Fakat güvenli ve temiz bir yerdi. | TED | لم يكن المفضل لدينا، لكنه كان آمنا و كان نظيفا. |
Sosyal eylem açısından dinlemek, önemli Fakat yetersiz bir adımdır. | TED | الاستماع هو مهم لكنه خطوة غير كافية نحو العمل الاجتماعي |
Ancak işin ilginç yanı, gücün nasıl değiştiğini gösteriyor olması. | TED | لكنه من المثير للاهتمام،أن ذلك يظهر كيف أن القوة تغيرت. |
Ancak projeyi başlatacak gerekli yatırım için geleneksel kaynakları ikna etmekte başarısız oldu. | TED | لكنه فشل في إقناع أي من المصادر التقليدية لتقديم التمويل اللازم للنهوض بالمشروع. |
ama aslında buna ihtiyacı yok çünkü yine bir şekilde kendini kaldırmaya çalışıyor. | TED | لكنه لا يحتاج ذلك حقا، لأنه، مجددا، يستطيع أن يرفع نفسه نوعا ما. |
Bu demek oluyor ki, doğada herhangi bir yerde gerçekleşmiyor, Fakat bir laboratuvarda farklı endüstriyel ortamlara uygulanmak için insanlar tarafından üretiliyor. | TED | ما يعني أنه لا يتواجد بأي مكان في الطبيعة، لكنه صنع بواسطة بعض الناس في أحد المعامل للتطبيق في إعدادات صناعية مختلفة. |
O bir nevi doğru sevgiyi muhtemelen size veremedi, Fakat bizim için, o bir nevi doğru sevgiyi insanlara verdi, bu önemlidir. | TED | أعتقد أنه لم يمنحك الشكل الصحيح من الحب و لكنه أعطانا نحن النوع الصحيح من الحب و التعاطف و هذا شيء مهم. |
Fakat kendine bir tekne bulmak için çok istekli gibiydi. | Open Subtitles | لكنه بدا متلهّفاً لدرجة سيئة من أجل الحصول على مركب |
Fakat yapması gerekeni yaptı ve bu çok ama çok etkili oldu. | Open Subtitles | لكنه فى النهايه أجبر على التنفيذ وبالفعل نفذ وجاءت النتيجة نجاح ساحق |
Kendisi italyandır,Fakat Paris'te yaşıyor. çok ünlü bir aileden, 700yıl öncesine dayanıyor. | Open Subtitles | انه ايطالي لكنه يعيش في باريس من عائلة مشهورة عمرها سبعمائة عام |
Babam beni el arabasında gezdiriyor. Fakat o nasıl kullanılacağını bilmiyor. | Open Subtitles | ابي يأخذني معه في عربة اليد لكنه لا يعرف كيف يقودها |
Sana kedin hakkında doğruyu söylemeliydim. Fakat bu güzel bir güveç. | Open Subtitles | و أنه توجب علي إخبارك بأمر قطك مباشرة لكنه طبق جيد |
Bu üst, neonlu bir patlıcan rengi olacaktı,... Fakat bunun hepsi yanlış olmuş! | Open Subtitles | هذا الرداء يفترض أن يكون نيون أوبرجيني. لكنه ليس كذلك. هذا خطأ تماماً. |
Ateş çukurunun üstünden bir jaguar atladı, Ancak Tecciztecatl'ı gökyüzüne taşıyamadı. | TED | قفز فهد فوق النار، لكنه فشل في حمل تيكسيستاكات إلى السماء. |
Ancak endişeli, öfkeli veya kırılgan hissettiğimiz zamanlarda bu role kaymak çok kolay. | TED | لكنه الدور من السهل أن ننزلق إليه عندما نكون قلقين، غاضبين، أو ضعفاء. |
Reçeteler konusundaki inceleme arttı, bu iyi bir şeydi Ancak satışları düşürdü. | TED | ازداد التدقيق حول الوصفات الطبية، وهو أمر جيد، لكنه أدّى لانخفاض المبيعات. |
Vücudumuzu çalıştırır ama aynı zamanda da bir güç türü. | TED | هو ما يحرك أجسادنا، لكنه أيضًا شكل من أشكال القوة. |
UR: Bunu daha önce öğrenmemiştim, ama bana sahnede bunu çalacağımızı söyledi, bu parçayı tanıyordum, bu yüzden öğrenirken çok keyif aldım. | TED | ع. ر: لم أتعلمها من قبل، لكنه قال لي أننا سنعزف ذلك على الخشبة، وبالتالي كنت مطلعا عليها، ولهذا استمتعت كثيرا بتعلمها. |
bir de karıncalar oynarken, sosyal düzeni ve sosyal dinamikleri öğrenirler. | TED | لكنه حين يلعب، فإنه يتعلم النظام الاجتماعي ، و حركية الأشياء. |
Yani bu durum, doktorun yeterli olup olmadığı ile ilgili değil de bu kişinin bizim hoşumuza gitmesi ve nasıl etkileştikleri ile ilgilidir. | TED | فذلك لا يتعلق بما إذا كان الطبيب كفء أم لا. لكنه يتعلق فيما اذا أعجبنا هذا الشخص أم لا وكيف تعامل هذا الشخص؟ |