Koruma köpeğinin senin kadar işe yaramaz olduğunu bilmiyordum, Turtle. | Open Subtitles | وأنا لم أدرك أن كلب حراستك عديم النفع أكثر منك |
Baldırlarımın bu kadar geniş olduğunu bilmiyordum, ...zaten bu ben değilmişim. | Open Subtitles | لم أدرك أنّ بطّتي ساقيّ كانتا بارزتَين. و هذا ليس أنا. |
Feda edebileceğim en değerli şeyin kendi sesim olduğunu anladım ama bundan uzun zaman önce vazgeçmiş olduğumu fark etmemiştim. | TED | حسبت أن أثمن ما أستطيع التضحية به هو صوتي، لكن كان وكأنني لم أدرك أني تخليت عنه منذ زمن طويل. |
...atların bu kadar büyük gözleri olduğunu hiç fark etmemiştim. | Open Subtitles | لم أدرك قط أن الخيول لديها مثل تلك العيون الكبيرة |
Çince konuştuğunun ve Shanghai'da yol yordam bildiğinin farkında değildim. | Open Subtitles | آسفة لم أدرك أنك تتكلم المندرين بطلاقة وتعرف طرقات شنغهاي |
Sadece sen gidene kadar, sana ne kadar alıştığımı fark etmemişim. | Open Subtitles | فقط.. لم أدرك كم اعتدت على صُحبتك .. حتى فقدت وجودك. |
Gerçeğin belirsizlik olduğunu fark etmedim. Benden başka biri var mı fark etmeyen? | Open Subtitles | لم أدرك أن الحقيقة ستكون بعيده عن الأنظار هل من أحدٍ آخر ؟ |
Oh! Gerçekten evsiz olanları da bu etkinliğe davet edeceğimizi bilmiyordum. | Open Subtitles | أنا لم أدرك ، أننا دعونا المتشردين الحقيقيين في هذا الحدث |
Gece kulübü konukseverlik uzmanlığının bu kadar tehlikeli olduğunu bilmiyordum. | Open Subtitles | لم أدرك أن متخصص في رعاية الكابريهات عمل خطر جداَ |
Onlara bir şey öğretirken beni izleyebileceklerine bu kadar bel bağladığımı bilmiyordum. | Open Subtitles | لم أدرك إلى أي درجة كنت أعتمد على جعلهم يشاهدون ما أفعل. |
İşinin avantajlarından birinin beş saatlik aralar vermek olduğunu bilmiyordum. | Open Subtitles | لم أدرك أن أخذ استراحة بخمس ساعات من مزايا وظيفتكِ |
Çiftliğe gidip sebzeleri ekeceğini bilmiyordum. | Open Subtitles | في الحقيقة لم أدرك أنك ستذهب الى المزرعة لتزرع هذه الخضار اولاً |
O âna kadar, hayatımın ne kadar sığ geçtiğini fark etmemiştim. | Open Subtitles | قبل تلك اللحظة لم أدرك كم كانت حياتي ضحلة من قبل |
Bana gelince hayal kurduğumu hiç fark etmemiştim çünkü sürekli çiziyordum. | Open Subtitles | لم أدرك أبداً ان حلمي سيتحقق اعتقدت دائماً أنه لن يتحقق |
Vay canına, durumun bu kadar ciddi olduğunu fark etmemiştim. | Open Subtitles | لم أدرك أنّه كان بذلك الجدّية. حسناً، لكي أكون صادقاً، |
Ona, yaz kampında çocukların bana hissettirdiğini hissettirdiğimin farkında değildim. | TED | لم أدرك أنني جعلتها تشعر بما جعلني أشعر به الأطفال في المخيم الصيفي |
Ne aptalım. Senin başka kadınlarla ilgilendiğini hiç fark etmemişim. | Open Subtitles | لم أدرك من قبل أنك مهتم جداً بالنساء الأخريات |
Konuşma öncesinde biraz müzik olacağını fark etmedim. | TED | لم أدرك أنه سيكون هناك القليل من الموسيقى قبل. |
Kanı çaldığım zaman, beni bağışladığında, çok rahatlamıştım Aklı başında kimsenin, bunu yapmayacağımı, fark edemedim. | Open Subtitles | شعرت بإرتياح شديد عندما سامحتيني على سرقة الدم بحيث لم أدرك أنه لا أحد عاقل يمكنه فعل هذا |
Sözleşmeyi tam incelememiştim, o yüzden hayır, bundan haberim yoktu. | Open Subtitles | لم أقع بدراسة العقد , لذلك لم أدرك ذلك بالتحديد |
Bu kadar değer verdiğinizi farketmemiştim. | Open Subtitles | لم أدرك أنه يعني بالنسبة إليك الكثير هكذا. |
Söylediklerini kinle söyledin. Benden bu kadar nefret ettiğini fark edememişim. | Open Subtitles | لقد قلت ماقلته بحقد، لم أدرك بأنّك تكرهني إلى ذلك الحد |
Görevin imkansız olduğunu neredeyse sonuna, son güne kadar anlamamıştım | Open Subtitles | لم أدرك إستحالة هذه المهمة إلا في اليوم الأخير، في النهاية تقريبًا |
Ama sen ve ben farklıyız. Sen evden kaçıncaya kadar bunu fark edememiştim. | Open Subtitles | أنا وإيّاك مُختلفان، لم أدرك ذلك إلى أن غادرتَ المنزل. |
Bu açık hava hamamının güzelliğine bakmaktan farketmemişim. | Open Subtitles | لم أدرك ذلك بما أني كنت مفتوناً بجمال تصميم هذا الحمام المفتوح |
O an ne kadar yüce gönüllü davrandığının farkına varamadım. | Open Subtitles | لم أدرك ذلك الوقت ان ذلك تصرف نبيل من قبله |
Tanımladığı şeyi anlayamadım, çünkü daha önce bunu hiç yaşamamıştım. | Open Subtitles | أنا لم أدرك ما قام بوصفه لأنني لم أجرب ذلك |