Göğsünde madalyalar taşıyan bir generale karşı koymak da çok zor. | TED | وسوف يكون من الصعب ان تواجه ذلك مع أحد الجنرالات الحربية |
Tabii ki bunun bizim parlementomuzda kurulmasının çok zor olacağının oldukça farkındayım. | TED | بطبيعة الحال، أدرك تماما أنه سيكون من الصعب إقامة ذلك في برلماناتنا. |
Sonuçta; bilinç gibi bir şey hakkında insanların fikrini değiştirmek çok zordur, ve bunun neden bu kadar zor olduğunu sonunda anladım. | TED | إنه من الصعب جدا أن نغير عقول الناس عن شيء ما مثل ا لإدراك و تبين لي بشكل نهائي السبب في ذلك |
Bu tip şeyleri Mars'tan biliyoruz zaten ama, bu kuyruklu yıldızın atmosferi yok yani kumda rüzgar dalgalanması gölgesi olması biraz zor. | TED | لقد شاهدنا ذلك من قبل على المريخ، لكن هذا المذنب لا يمتلك غلافًا جويًا؛ لذا فإن من الصعب تشكّل ظلال بفعل الرياح. |
Ve bu durumda, insansız hava uçağının hasarını derinden inceleyerek, bu silahı kimin gönderdiğini söylemek çok zor olacak. | TED | وفي تلك الحالة، غربلة للحطام كهجوم طائرة بدون طيار انتحاري، سيكون من الصعب جداً القول من أرسل تلك الطائرات. |
Grubu temsil ediyordun ve belki senin de bu şekilde, algılanıcağın düşüncesi çok korkunç, alışması çok zor bir düşünceydi. | TED | أنت مثلت مجموعة كان هذا أمرٌ من الصعب تقبله والتعامل معه و كان هناك احتمال أن يُنظر إليك بالطريقة نفسها |
Gördüğünüz gibi su kahverengi, çamur ve petrol kahverengi ve hepsi birleştiğinde suyun içinde ne olduğunu görmek gerçekten çok zor. | TED | كما يمكنك رؤية اللون البني لكل من الماء والطين والنفط، لذا عندما تمتزج معا، يُصبح من الصعب رؤية ما يوجد بالماء. |
Her şeyden önce, sıtmaya dirençli sivrisinek üretmenin çok zor olduğu anlaşılmıştı. | TED | لسبب واحد فقط، تبيّن أنه من الصعب جداً تخليق بعوضة مقاومة للملاريا. |
Gerçekte çok basit bir soru olsa da bazen cevaplaması çok zor olabiliyor. | TED | هذا السؤال حقا بسيط. و أحيانا يصبح بطريق ما، من الصعب الإجابة عليه. |
İşin doğrusu, nasıl benim kanımdan biri oluyor anlamak çok zor. | Open Subtitles | فى الواقع , من الصعب أن تصدق أنها من لحمى ودمى |
İnsanlarımın çoğunun bu parmaklıkları tükürdüğüne şaşırmamak gerek, çünkü gerçekleri yutmak zordur. | TED | لا عجب في أن الكثير من قومي ولأن الحقيقة من الصعب إبتلاعها. |
Halbuki, neredeyse hiç kimsenin fark etmediği bir sorunu çözmek zordur. | TED | لكن من الصعب فعل ذلك إن كان يغفل عنه معظم الناس. |
Makinalar daha verimlidir, insanlar ise karışıktır ve yönetilmeleri zordur. | TED | الآلات الرقمية أكثر إنتاجاً البشر معقدون و من الصعب إدارتهم |
Bilirsiniz günlük yaşantımızla gece görevlerimizi dengelemek biraz zor oluyor. | Open Subtitles | انه من الصعب الموازنة بين أعمالنا الصباحية و مهماتنا الليلة |
Ama bir de yoğun meme dokusunda teşhisin ne kadar zor olduğunu düşünün. | TED | ولكن تخيلوا لكم سيكون من الصعب اكتشاف الورم في الجزء الكثيف من الثدي |
Fakat insanları dinleyebildim, onların sorunlarını duydum, kuma çizdim ve anlamaya çalıştım. Ne yaptığımı anlamaya çalışmak ise bir anlamda zordu. | TED | لكن كنت استمع إلى الناس، استمع لقضاياهم، وأرسم على الرمال، في محاولة لمعرفة الأشياء، وكان من الصعب معرفة ما كنت أفعله. |
Biliyorum hepimizden yaşlı olmak senin için zor olmalı, ama diğer şeyleri bırakıp sadece tıpa odaklanırsan bunun senin için çok daha iyi olacağını düşünüyorum. | Open Subtitles | , اعرف انه من الصعب كونك أكبر سناً من الآخرين لكنني أظن أنك ستتقدم أكثر لو أنك تركت كل شئ آخر و ركزت على الطب |
Şunu da söylemeliyim, köpeklere karşı işlenmiş suçları içeren davaları takip etmek zor. | Open Subtitles | لكن علي أن أخبركِ أن الجرائم ضد الكلاب من الصعب عملياً التقاضي فيها |
İnsanın bazen yüreğinden geçenleri söyleyecek sözcük bulması çok zor oluyor. | Open Subtitles | من الصعب أحيانا أن تجد كلمات للتعبير عما يوجد بقلب المرأ. |
Beş. Beş, çıplak gözle 100 milyar galasiden beş tanesi. Ve çok keskin bir görüşünüz yoksa bunlardan bir tanesini görmeniz oldukça zor. | TED | خمسة من أصل 100 مليار مجرة ، بالعين المجردة. واحدة منهم من الصعب جدا أن تراها ما لم يكن لديك بصر جيد جدا. |
Etrafında sürekli onca general, senatör ve önemli politik kişiler varken önceden olduğu gibi sıradan olmak, onun için daha zor artık. | Open Subtitles | حسناً ، من الصعب عليه أن يكون بسيطاً مثلما كان مع وجود كل هؤلاء الجنرالات و الشيوخ و الطلقات السياسية يتسكعون حوله |
İkinizin de o kazadan sağ kurtulduğuna inanmak çok zor geliyor. | Open Subtitles | و من الصعب للغاية التصديق أنكما . نجوتما من هذا التحطم |
Biri burada, öteki uzakta iken, bir ilişkiyi sürdürmek çok güç. | Open Subtitles | إنه من الصعب إبقاء علاقة قائمة بينما شخص هنا والاخر هناك |
Sizin pozisyonunuzdaki bir adamın böyle bir aşk yuvasını gizli tutması kolay değil. | Open Subtitles | من الصعب جداً على رجل بمنصبك أن يبقي على عشّ حبٍ كهذا سراً |
Bir koltuğu hayal etmek gerçekten zor, evinizde nasıl görüneceğini. | TED | انه من الصعب تخيل الاريكة, كيف سوف تبدو في منزلك. |