Bütün askerlerden daha çok şey bildiğini sanan bir çılgın. | Open Subtitles | إنه مخبول لأنه يعتقد أنه يعلم أكثر من جميع جنرالاته |
Bütün kung fu okulları olarak imzalı bir dilekçe sunabiliriz. | Open Subtitles | يمكننا أن نقدم طلب موقع من جميع مدارس الكونغ فو |
Katılmayı reddederseniz, Bütün iddialardan suçlu sayılmayı kabul ettiğiniz anlamına gelecek ve ceza aşamasına geçmekten başka çaremiz kalmayacak. | Open Subtitles | إذا رفضت المشاركة سيكون بمثابة اعتراف بالذنب من جميع النواحي ولن يكون لدينا خيار إلا المضي في إصدار الحكم |
Şehrin her yerinden insanlar gelmişlerdi bu parkları görmek için. | TED | جاء الناس من جميع أنحاء المدينة ليكونو في هذه الحدائق. |
Böylece bu şişe üzerinde çalıştık ve her yönden tamamen simetrik. | TED | لذلك. قمنا بتصميم هذة القنينة، وهي متشابهة الشكل من جميع الاطراف. |
Nüfusumuzun yüzde biri, dünya üzerindeki Tüm mal ve hizmetlerin yüzde kırkına sahip. | TED | واحد في المئة من لنا تملك 40 في المائة من جميع السلع والخدمات. |
Ve ülkenin dört bir yanından gelmişlerdi, çünkü seslerinin duyulmasını istiyorlardı. | TED | لقد جاءوا من جميع المناطق القريبة والبعيدة، لرغبتهم في توصيل أصواتهم. |
Efendim, Bütün şeytani şeylerden kurtulduğumuza göre Metrocity'i nasıl savunacağız? | Open Subtitles | الآن قد تخلصنا من جميع معداتك الشريرة كيف سنحمي ميتروسيتي؟ |
Sonraki iki yılda da Bütün öğrenim kredilerini ödeyeceğini garanti ederim. | Open Subtitles | عامين آخرين، وأضمن أنّك ستنتهي من جميع قروضك الدراسية وستوفر أموالا. |
Çevrede bulunan 6 bloktaki Bütün güvenlik kameralarının görüntüsünü istiyorum. | Open Subtitles | أريد الصور من جميع كاميرات المراقبة ضمن قطر ستة أحياء. |
Bütün belgelerden ismimi sileceğiz ve kimsenin fark etmemesini umacağız. | Open Subtitles | سنزيل اسمي من جميع الأوراق وسنأمل ان لا يلاحظ احد |
Kültürümüzün kenarlarında kalan Bütün o değersiz şeylere karşı bağışıklığımız var. | TED | لدينا مناعة من جميع أنواع النفايات المحيطة بأطراف ثقافاتنا. |
Ve beyinle gövde arasındaki kalıcı ve dengeli ilişki bu bölüm yüzündendir. Göstermeye çalıştığım şu ki hayatı düzenleyen Bütün mekanizmaların meskeni burasıdır. | TED | وهو داخل تلك المنطقة التي ساسلط عليه الضوء الان ان لدينا هذا المسكن من جميع الادوات المنظمة للحياة للجسد. |
Avrupa'nın her yanından gelen kraliyet mensupları da eksik olmuyordu. | Open Subtitles | ولم يكن هناك أيّ في الملوك من جميع أنحاء أوروبا. |
Ona göre çektiği foto her açıdan normal bir fotoğrafmış. | Open Subtitles | ويقول أن الصورة التى التقطها كانت طبيعية من جميع النواحي. |
dünyanın her yerinden insanların yaşadığı ve çalıştığı uluslararası bir şehir. | Open Subtitles | المدينة الدولية التي يعيش فيها الناس ويعملون من جميع أنحاء العالم |
Tüm dinlerdeki bağnazlar gibi, onların soruları yok, sadece cevapları var. | TED | مثل الأصوليين من جميع الشرائح الدينية، لا تساؤلات لديهم، فقط إجابات. |
Bizim tasarımcıların Tüm çizgileriyle çalışabilmemiz için tonlarca girdimiz var. | TED | لدينا الكثير من المدخلات لمصممين من جميع الشرائح للعمل معها |
Bu hafta sonu çocuklarım memleketin dört bir yanından beni ziyarete geliyor. | Open Subtitles | سوف يقوم الاطفال بزيارتى فى نهاية هذا الاسبوع من جميع انحاء المدينة |
Bu hafta sonu çocuklarım memleketin dört bir yanından beni ziyarete geliyor. | Open Subtitles | سوف يقوم الاطفال بزيارتى فى نهاية هذا الاسبوع من جميع انحاء المدينة |
Bu karar, dünyanın dört bir yanındaki insani yardım kuruluşlarını ayağa kaldırdı. | Open Subtitles | هذا قاد إلى تقديم مساعدة كبيرة من جميع المنظمات الإنسانية في العالم. |
Ailenizdeki herkesten daha uzun yaşamak çok korkunç bir şey Bayan Vaughan. | Open Subtitles | إنه لأمر فظيع سيدة فون بأن تعيشي لمدة أطول من جميع عائلتك |