Ve ışık oldu ve Tanrı bu ışıktan yeryüzünde yaşamı yarattı. | Open Subtitles | فكان نور و من ذلك الضياء خلق الله الحياه على الأرض |
Ve ışık oldu ve Tanrı bu ışıktan yeryüzünde yaşamı yarattı. | Open Subtitles | فكان نور و من ذلك الضياء خلق الله الحياه على الأرض |
Buradaki güneş ışığı beni öldürüyor. Hadi bara gidelim David. | Open Subtitles | إن نور الشمس هنا يقتلني دعنا نذهب إلى الحانة، ديفيد |
Sonra Tanrı, büyüğü gündüze, küçüğü geceye egemen olacak iki büyük ışığı yarattı. | Open Subtitles | وبعدها أبدع الرب في ضوئين نور كبيرين، الأكبر منها يشع أثناء النهار .. |
Hala gündüz sayılır ama yine de karanlık yolcuların ışığını yutuyor. | Open Subtitles | الوقت نهار وفقاً للساعة ومع ذلك فظلام الليل يخنق نور الشمس |
Annesi oturdu ve Noor ayaklarını ovdu, mezun olunca ona bakacağını söyledi. | TED | جلستْ أرضاً وقام نور بتدليك قدميها، قائلاً أنه سيعتني بها حالما يتخرج. |
Adam oğullarına düşkün olabilir ama kızı daima onun hayatındaki ışık olacaktır. | Open Subtitles | لكن المرء قد يغار من أبناءه، بينما تظل ابنته دائما نور حياته. |
Bu güzellik fikri insanların gözlerinde özel bir ışık açarak daha iyi insanlara dönüşmelerini sağlayabilir. | TED | هذا هو الجَمال الذي يمكنُ أن يغير الناس إلى أناس أفضل، من خلال إيقاد نور خاص في أعينهم. |
Ve o zaman güneş ışığını onlara doğrulttuğunuzda ışık, tıpkı bir hayvanın gözünde olduğu gibi tersine yansıyacaktır. | TED | ثم, عندما تركز ضوء الشمس عليها نور الشمس سينعكس مرة أخرى كما حصل مع الضوء المنعكس من أعين الحيوانات |
Dikenlerle süslenmiş ve göz alıcı bir ışık yayan kalp adeta kutsal aşkın nişanı hâline geldi. | TED | محاط بحزام من الشوك ويصدر منه نور سماوي، وفد أصبح شعاراً للحب الرهباني. |
Bu üç dakikalık bir UV ışığı. | TED | هذه 3 دقائق من نور الأشعة فوق البنفسجية. |
Sahnede gözüne spot ışığı tutulmuşken, bir erkeğin cebindeki elması bir tek sen görebilirsin. | Open Subtitles | أتدرين أنك الوحيدة على المسرح بإشعاع نور بعينيك ترى الألماس في جيوب الرجال |
Ve de güzel Dona Lusita'yla evliyim hayatımın ışığı. | Open Subtitles | متزوج من الجميلة دونيا لوسيتا .نور حياتي |
Ay ışığı kapıdan içeriye doğru süzülüyordu, ve parlak, harika, inanılmaz bir yüzü vardı. | Open Subtitles | أتذكر دخول نور القمر عبر النافذة المفتوحة ووجها كان أكثر الأوجه لمعاناً |
Çorbayı, yağmuru ve en çok da gün ışığını özlediğini söyledi. | Open Subtitles | لقد أخبرتني بأنها إفتقدت الحساء والمطر والأهم من ذلك، نور الشمس |
Noor Inayat Khan, tehlikeli bir kaçışın tam ortasındaydı. | TED | كانت نور عنايت خان في خضم محاولة هروب بائسة. |
Güneşin ve ayın ışığına karşı verilen nörolojik bir tepkiymiş. | Open Subtitles | أنه يتعلق بردة فعل عصبية تحاه نور الشروق وضوء القمر |
Bulanık bir karanlık görüyordum. Şimdiyse bulanık bir Aydınlık. | Open Subtitles | عوضاً عن غشاوة مظلمة كبيرة، أرى غشاوة نور كبيرة. |
Nur Taraki'nin kardeşini sen öldürdün. Şimdi ben de seni öldüreceğim. | Open Subtitles | أنت قتلت أخ نور تاراكي ، الآن أنا سأقتلك |
Dışarısı olmadan içerisi, karanlık olmadan da ışığın bir anlamı olmaz. | Open Subtitles | يبدأ وكأنه ليس هناك دخول بدون خروج أو نور بدون ظلام. |
Ama biri benim hayatım, diğeri ise benim gözbebeğimin nuru! | Open Subtitles | لكن أحدهم حياتي ، والآخر نور عيني ادخلي يا فتاة ، هيا |
Eva bizim hayatımızın ışığıydı. O, o kadar güzeldi ki. | Open Subtitles | و لا أى طفل احد ايفا كانت نور حياتنا |
Güneş ışığının bizi öldürmesini istediğimizde şahane olacak. | Open Subtitles | ستكون مثالي عندما نريد نور الشمس أن يقتلنا |
Ama aydınlığa yürürsek, ki aydınlatan O'dur o zaman bir başkasıyla kardeş olabiliriz. | Open Subtitles | و أنه إن مشينا بطريق النور و الرب هو من نور عندها نكون مرتبطين واحدنا بالأخر |
Daha iyi bir vatandaş olabilme şansımı mı? Günaydın, gün ışığım. | Open Subtitles | ان اصبح مواطن شريف؟ صباح الخير، يا نور الشمس |
İsa'nın ışığından uzak kalan her şey pis çukurundan çıkıp topraklarımıza lanet getiriyor. | Open Subtitles | مخلوق شنيع يحجب نور الربّ يخرج زاحفاً من مخبأه ليصبّ لعناته على الأرض |
Noorie'nin kazada ölmesinden dolayı Daanishi suçlama. | Open Subtitles | دانش Daanish له învinuieºti في حادث نور. |