Şimdi sakin takılmalıyım. Kahramanlara tapınmaya karşı bir eğilimim var. | Open Subtitles | ولكن يجب أن أبقى هادئ فأنا ميّال إلى تبجيل الأبطال |
- Burası çok sakin bir nehirdi. - Evet. Hadi gidelim buradan. | Open Subtitles | لقد كان هذا دائما نهر هادئ نعم ، دعنا نرحل من هنا |
Bu konuyu sakin bir şekilde dokuz bira içtikten sonra düşünelim. | Open Subtitles | يجب أن نناقش هذا بشكل هادئ بعد شرب 9 زجاجات جعة |
Biliyor musun? Ben sakinim, ama önemli olan bu değil. Gerginim. | Open Subtitles | انا هادئ, ولكن ليس هذا الموضوع هذا يجعلني قلقا |
- Bir federale göre fazla sessizsin. - Benim işim bu. | Open Subtitles | هادئ جدا بالنسبة لفدرالي أوه ، أنا جعلته عملي |
Sesini kısması için yalvardım sessizce söylemesi için ama kale almadı. | Open Subtitles | رجوته أن يخفض صوته، أن يغني بشكل هادئ ولكنه لم يهتم |
sakin ve ısı ayarı yapılmış bir yere ihtiyacı olduğu aşikâr. | Open Subtitles | جلّي انه يحتاج إلى مكان هادئ به تحكم فى درجة الحرارة |
Bu da bir deniz komandosuyla savaşmanın en iyi yolu, kendini onlar kadar sakin olmaya zorlamaktır anlamına gelir. | Open Subtitles | وهو مايعني انه افضل طريقه لمقاتلة عميل بحريه , في الماء ان تجرب نفسك ان تكون هادئ كما هو |
Tam hacimli değil, neredeyse oluşacak, çok sakin, onu duymak için çok sessiz olmalıyım, ama o burada. | TED | وليس بصوت عال، ولكن بصوت بالكاد يسمع. هادئ جداً، ويجب علي التركيز لأستطيع سماعه، ولكنه موجود. |
Sonra şaşırtıcı derecede sakin bir sesle en sevdikleri ninniyi söylemeye başladı. | TED | وبعدها بصوت هادئ جدّا، بدأ في غناء مقطوعتهم المفضلة. |
Mahkeme, özellikle cihaz görünürde sakin bir öğleden sonra harekete geçtiğinde biraz şüpheliydi. | TED | كانت المحكمة متشككة إلى حدٍ ما، خاصّة عندما تم تشغيل الجهاز في ما كان يبدو ظهيرة يومٍ هادئ. |
Bir sandviç alıp sakin bir yerde konuşalım. | Open Subtitles | أنني أبحث عنك دعنا نذهب إلى مكان هادئ حيث نستطيع مناقشة بعض الأشياء |
Olayın bir de diğer yüzü var Önce bir sakin olup düşünelim. | Open Subtitles | هناك جانبان إلى كل شيء. دعنا ننظر إلى هذا بشكل هادئ وإلى حد معقول. |
- Oraya gitmeliyiz. Şimdi ortalık sakin. | Open Subtitles | يجب علينا أن نذهب إلى هناك الوضع هادئ الآن |
Evet, şimdi daha sakinim. Daha dengeliyim. Deepak Chopra ile biraz vakit geçirdim. | Open Subtitles | حسنا، أنا هادئ الآن, أنا أكثر تمركزا لقد صرفت بعض الوقت مع ديباك شوبرا |
Neden sessizsin? Köylülerin önünde, annenin karşısında da susmuştun. | Open Subtitles | أنت كنت هادئ عندما قابلت أمّا حتى أمام القرويّين |
İşte bu yüzden gezegenler arası Zeta Işını seyahatiyle ilgili araştırmalarımı sessizce yürütüyorum. | Open Subtitles | الذي هو لماذا بحثي في سفر شعاع زيتا بين الكواكب يجري بشكل هادئ |
Hapis yok, sadece mutlu son sessiz, güneşli, huzurlu bir psikiyatri enstitüsünde. | Open Subtitles | لا يسجن انها فقط نهاية سعيدة في مصح عقلي هادئ و مشمس |
Burası mezar gibi sessizdir, onun için de kendimi evimde hissediyorum. | Open Subtitles | هادئ كالقبر ولهذا, ربما هذا ما اشعر به فى البيت. |
Hiçbir şey, ortalık tamamen dingindi, gerçekten de etraf çok sessizdi. | Open Subtitles | لا شئ، كان الموقع هادئ جدا، كان هادئ جدا فى الحقيقة |
Teşekkürler. Bu kitabı yakacağım ve hepimiz rahat uyuyacağız. | Open Subtitles | أشكرك ، سوف أحرق هذا الكتاب وسوف نحظى جميعا بنوم هادئ |
Beni takip et. Ama Sessiz ol da Bella'yı duyabileyim. | Open Subtitles | اتبعني لكن ابق هادئ حتي يمكنني أن أسمع بيلا. |
Çok sakinsin. - Uzmansın sanırım. | Open Subtitles | أنت هادئ جداً يا رجل، أنت الخبير على ما أعتقد. |
Umarım bu işi sakince çözebiliriz. | Open Subtitles | أَتمنّى بأنّنا يُمْكِنُ أَنْ وضّحْ هذا بسرعة وبشكل هادئ. |
Buraya gelmeyi çok severim. Çok huzur dolu ve sessiz. | Open Subtitles | احب ان اتي الى هنا انه يبدو مكاناً هادئ ومسالماً |
soğukkanlı olalım. Sen yine korseni sandıktan çıkarsan iyi olur. | Open Subtitles | كُن هادئ يبدو انك ستحتاج الى الحزام مره اخرى |
Bazen yalnızken, saat geç olduğunda ve sessizlik çöktüğünde ağlamak istiyorum. | Open Subtitles | أحيانا عندما أكون وحيده والوقت متأخر، والجو هادئ أريد البكاء فقط |
Evet, kontrol edip duruyorum. Meta-insanlarda herhangi bir ses yok. | Open Subtitles | أجل، أظل أفحص ولكن كل شيء هادئ في جانب المتحولين |