Yüzyıllara dayanan düşmanlık, on yıllarca süren şiddet ve binlerce can kaybına rağmen, 1998'de tarihi bir anlaşamayla neticeye ulaştırıldı. | TED | رغم قرون من العداء وعقود من العنف والآلاف من القتلى والضحايا في عام 1998 ظهر حل حيث عقدت اتفاقية تاريخية |
Anlaşama maddeleri karmaşık olabilir, çünkü sorunun kendisi de bir o kadar karmaşık. | TED | صحيح ان بعض الشروط في الاتفاقية قد تبدو معقدة ولكنها حدت من الصراع |
Birkaç öğrenci ailesinin de içinde olduğu kişiler, okul öğrencilerin gitmesini engellemek için daha fazlasını yapmadığından çok öfkeliydi. | TED | والبعض، بما في ذلك بعض عائلات الطلاب، كانوا غاضبين أن المدرسة لم تفعل أكثر من ذلك لمنعهم من المغادرة. |
İngiltere'de bugün tükettiğimiz her bir kalorilik yiyeceğin üretilmesinde 10 kalori harcanıyor. | TED | فكل كالوري نستهلكه من الطعام في بريطانيا اليوم، يتطلب 10 كالوري لأنتاجه. |
Bunun benim hizmetime girmesi de böyle olmuştu. ve bu erkeklerinkinden farklıydı. | TED | لذلك كان هذا كيف جاء في خدمتي ، وكنت مختلفة عن الرجال. |
Harare'de sıcak bir Ağustos sabahı Farai, iki çocuk annesi 24 yaşında bir kadın bir banka doğru adım atıyor. | TED | في أحد صبحيات أغسطس الدافئة في هراري، فاراي، أم لطفلين تبلغ من العمر 24 عامًا، تمشي نحو مقعد في حديقة. |
O dönemde her ikimiz de fena halde hamileydik ve ne kadar korktuğunu düşünerek onun için yüreğim sızlamıştı. | TED | لقد كنا في ذلك الوقت في فترة حملنا وقد انقبض صدري من اجلها تصوروا مدى الخوف الذي اعتراها حينها |
Ama bir de yoğun meme dokusunda teşhisin ne kadar zor olduğunu düşünün. | TED | ولكن تخيلوا لكم سيكون من الصعب اكتشاف الورم في الجزء الكثيف من الثدي |
1915'de, gazetelerin yurtdaşlık sorumlukları ile çok terledikleri gibi değil. | TED | في 1915، ليس أن الجرائد كانت تولي اهتماما لمسؤولياتها المدنية. |
Doğduğumda, hastane odasını inceleyen gözlerimde, diyor annem "Bu mu? Bunu daha önce de yapmıştım." gibisinden bir bakış varmış. | TED | عندما ولدت ، أمي قالت لي أني تطلعت حولي في غرفة المستشفى بنظرة تعبر على أنني كنت هنا من قبل |
Yine de işin sonunda bir şeyler eksik gibi hissediyorsunuz. | TED | لكن في نهاية الأمر كله، تشعر أن شيئا ما مفقود. |
Mesele şu ki hem dış hem de iç görüntüler oldukça doğruydu. | TED | ما في الأمر أنه، كل من الصور الداخلية والخارجية تعتبر حقيقية تماما. |
Siz de evde oyun hamuru yapmayı denedinizse, her evde bulunan malzemeyle yapılan bu tarifler hepinize gayet tanıdık gelecektir. | TED | وهذه الوصفات معروفة لكل من حاول ان يصنع صلصال لعب في المنزل انه مكونات اساسية يملكها عادة الفرد في مطبخه |
Mısır'lıları yeniyor, onları Kızıldeniz'de boğuyor, şehirleri yok ediyor, kızıyor. | TED | فهو يهزم الفراعنة بإغراقهم في البحر الأحمر, ويدمر المدن, ويثور. |
Bu da sizi değişik bir kariyer yapmaya zorlayabilir, ama aslında büyük de bir avantajı vardır: iş rekabeti yok. | TED | ربما هذا .. صادم قليلاً .. اقصد هذا التخصص ولكن في الحقيقة انه تخصص مميز اذ لا أحد ينافسك به |
ve oyunda, öğrenciler bazen gerçekten de bir barış gücü oluşturuyorlar. | TED | و يحصل أحيانا في اللعبة، أن يتحد التلاميذ في قوة سلام. |
Burda, buzda, düşük üretkenlik olursa, kopepod üretimi de düşer. | TED | وعندما تقل انتاجيتها فان كل شيء في القطب سوف يتأثر |
Şarkıdaki tek tek notaların tamamının yanı sıra şarkıdaki ses birimlerini de bozduk. | TED | لقد قسمنا كل نغمة على حدا في الغناء وكذلك في الصوتيات في الغناء. |
Burada, Birleşik Devletler'de, dünyanın bir çok ülkesindekinden daha iyi olmayan sonuçları almak için kişi başına daha çok para ödüyoruz. | TED | هنا في الولايات المتحدة الأمريكية نحن ننفق مالًا كثيرًا للشخص الواحد من أجل نتائج ليست أحسن من دول كثيرة في العالم. |
Hava kirliliğindeki bu azalma insanların Çin'de daha uzun ömürlü olmasını sağlıyor, 2013 yılına kıyasla ortalama iki buçuk yıl daha fazla. | TED | وهذا الانخفاض في تلوث الهواء تسبب في زيادة أعمار الناس في الصين، بمتوسط سنتين ونصف مقارنة بعام 2013. |
Ve buna bakarak anlayacağım ki, en çok sabah 11'de arama yapıyoruım. | TED | وأنا عرفت ذلك بالنظر اليها بأنني أبحث أكثر عند الساعة 11 صباحاً. |
Çalışmaya sabah saat 8'de başlarız ve akşam 6'da bitiririz. | Open Subtitles | نبدأ بالعمل كل الصباح عند الساعه الثامنة ونتهي عند السادسة |
ve eğer hidrojeni de buna dahil etmeye başlar isek ithalattan hızlıca kurtulabilir ve 2040 larda petrolden tamamen kurtulabiliriz | TED | و اذا بدأنا باضافة القليل من الهايدروجين هناك، سنتخلص سريعا من الواردات و بصورة كاملة من النفط بحلول عام 2040 |
Biraz dinlenin ve brifing için saat 7'de komuta kadamesine gelin. | Open Subtitles | اذهبوا لتستريحوا الان و كونوا هنا فى الساعه السابعه لتلقى التعليمات |
Evet, ama bir örgüt gerekiyordu, ben de eski Octopus kültünü canlandırdım. | Open Subtitles | نعم, ولكنى كنت فى حاجه الى تنظيم لذلك قمت باسترجاع فكرة الأخطبوط |
2001'de yerel seçimlerde Aşağı Dir'den bağımsız aday olarak belediye meclis seçimlerine katıldım. | TED | لذلك ترشحت لمنصب حكومي كمترشحة مستقلة في دير خلال الانتخابات المحلية لعام 2001. |
Dairy Queen'de ayaklarımı dondurma makinası içerisinde serinletişimi hatırlıyor musun? | Open Subtitles | أتذكر عندما بردت قدميّ داخل آلة صب المشاريب بمطعم ديري كوين؟ |
Bir gün metroda reklamların olacak, hem İngilizce hem de İspanyolca. | Open Subtitles | يوما ما سيكون لديك إعلانا ً في الميترو باللغة الإنجليزية والأسبانية |
22:00'de bir brifing verilecek. Ama önce, gerçek mermiler almak için merkeze gidin. | Open Subtitles | هناك إجتماع توصيات فى الساعة 22.00 و لكن إذهب أولا للمقر للذخيرة الحية |
Trieste'de trende üç erkek ölü olarak bulundu. Biri Grant'tı. | Open Subtitles | لقد وجد ثلاث رجال مقتولون على متن القطار عند تريست |
Sabah 9'da bir uçak var. Saat 3'te de dönüş. | Open Subtitles | ثمة طائرة على الساعة 9 صباحاً وستعود في الثالثة مساءً |
Aralık 2018'de iddia edilen bazı kurbanlarıyla ilgili bir makale okudum. | TED | وفي يناير من عام 2018، قرأت مقالاً عن بعض ضحاياه المزعومين. |