Fakat bizim laboratuvarda asıl yapmaya çalıştığımız şey bu hücrelerden gerçek dokular üretebilmektir. | TED | لكن ما نحاول القيام به حقا في مختبري هو هندسة أنسجة انطلاقا منها. |
Yapmaya çalıştığımız şey aslında uyuşmaz sektörleri bir araya getirmek. | TED | ما نحاول فعله هو جذب القطاعات غير المحتملة إلى المائدة. |
Ardından anladım ki, bugün üzerinde çalıştığımız teknolojinin beş yıl içresinde, 10 yıl içerisinde nasıl görüneceğini derinlemesine düşünmeliydik. | TED | ادركت ذالك الحين ان علينا التفكير بعمق في التكنولوجيا التي نعمل بها اليوم في الخمس أو العشر سنين القادمة |
Bir başka olanak ise, bizim laboratuvarlarımızda çalıştığımız, hibritler üretme olanağıdır. | TED | ولدينا احتمالية أُخرى نحن نعمل في مختبرنا لكي نصنع روبوتات هجينة |
Birlikte çalıştığımız iki seferde de... Sen yanıldın ve ben haklıydım. | Open Subtitles | كل مرّة عملنا فيها معًا كنتَ على خطأ وكنتُ على صواب |
Beraber çalıştığımız, beraber eğitim gördüğümüz, beraber yaşadığımız bir ordu. | Open Subtitles | في الجيش عملنا سوية , تدربنا سوية , وعشنا سوية |
Bildiğimiz kadarıyla hiçbir şey. Öğrenmeye çalıştığımız şey, ona ne yapıldığı. | Open Subtitles | لا شيء نعرفه نحن نحاول ان نعلم ما الذي عمل له |
Yapmaya çalıştığımız şey sizin de okurlarınıza tavsiye ettiğiniz şey. | Open Subtitles | ما نحاول أن تعمله أن تُبقي على إخبار قُرائك بأنه |
Dinle, burada yapmaya çalıştığımız şeyin bir eğitimi yok onun için yapmamız gereken iç güdülerimize güvenip elimizden gelenin en iyisini yapmak. | Open Subtitles | أنظر, لا يوجد تدريب لما نحاول فعله هنا لذا أفضل ما يمكننا فعله هو أن نثق بحدسنا و نعطي أفضل ما لدينا |
Girmeye çalıştığımız birçok site bu garip filter olayına takılıp açılmıyor. | Open Subtitles | العديد من المواقع التي نحاول زيارتها يقوم هذا الفلتر الغريب بحجبها |
Çekmeye çalıştığımız hayvanlarla hiç bu kadar az zaman geçirmemiştik. | Open Subtitles | لم أقضِ مثل هذا الوقت القصير مع حيوانات نحاول تصويرها |
Emrinde çalıştığımız kişilerin ülke içinde ofisleri ve posta dağıtım sistemi vardı | Open Subtitles | الناس الذين كنا نعمل لأجلهم لديهم ميل داخلي ومكاتب في كل أمريكا |
Duyduğun konuşmamız efsaneyle değil, çalıştığımız bir dava ile ilgiliydi. | Open Subtitles | لم نكن نتكلم عن أسطورة بل عن قضية نعمل بها |
Garip, çünkü ben bunu çalıştığımız şirketten yürütme harekatı olarak görüyorum. | Open Subtitles | ذلك مضحك، لأني أراه.. كصنيع من سرقة الشركة التي نعمل بها |
Bu akşam partnerim Scarlett'le hâlâ üzerinde çalıştığımız bir şarkıyı çalacağım... | Open Subtitles | الليله سأغني أغنيه بسيطه أنا و شريكتي سكارليت مازلنا نعمل عليها |
Bütün gece eşinizin üzerinde çalıştığımız için kimse size haber veremedi. | Open Subtitles | سبب عدم سماعكِ أخبار منا لأننا كنا نعمل معه طوال الليل |
İtiraf etmeliyim ki, birlikte çalıştığımız için, bazı beklentilerim vardı. | Open Subtitles | يجب أن أعترف، كان لديّ بعض التحفظات بشأن عملنا سوياً، |
Beraber çalıştığımız onca yıl boyunca evime sadece iki kez geldin berbat akşam yemeği partisi ve diğeri işte. | Open Subtitles | أتدري، طوال السنوات التي عملنا فيها سوية أتيت لمكان سكني بالضبط مرّتين يوم حفل العشاء الفظيع و المرة الماضية |
Güzel. Şimdi, çalıştığımız zarif bilek hareketini unutmayın. | Open Subtitles | الآن، لا تنسوا حركة المعصم التي تدربنا عليها.. |
Anlamaya çalıştığımız en zor modeller arasında akışkanlar dinamiğindeki türbülanslı akış kavramı gelir. | TED | من أصعب الأنماط التي حاولنا فهمها هو مفهوم الجريان المضطرب في ديناميكا الموائع. |
Fakat tüm bu korunmasızlık içerisinde, tıpkı daha da iyi olmaya çalıştığımız diğer her şey gibi gelişim gösteririz. | TED | لكن من خلال كل ذلك الضعف، كما في كل شيء آخر نسعى دائمًا لنكون الأفضل فيه، نحن نشاهد تقدمًا. |
O pislik herif bize almaya çalıştığımız eve mal oldu. | Open Subtitles | أنهقطعةمنالقذارة كلّفنا البيت الذي كنّا نُحاول شراءه ... إذاكنافيحاجة إلىمحام |
Üstüne çalıştığımız bazı şeylerle bu olağanüstü uçuş tecrübesini daha fazla seyirciye, yani etkinlikler ve şovlar dışına çıkartmayı hedefliyoruz. | TED | عاكفون على بعض الأمور والتي تسعى لجلب خبرة تحليق غير مألوفة لجمهور أكثر اتساعا، وراء المناسبات والعروض التي نقوم بها. |
çalıştığımız gibi. - Gel. | Open Subtitles | -كما تدرّبنا معاً |
Öylesine kusursuz bir uyarı sistemi olmalı ki av köpekleri çalıştığımız barakaların 15 metre yakınına geldiğinde hiç iz bırakmadan işi örtebilelim. | Open Subtitles | أريد نظام مثالى لإستخدام الإشارات إذا سمعت همس على بعد 50 قدم من أى من الأكواخ التى ستعملون بها سنتوقف بدون إشارة |
Mali sıkıntı yaşayan bir şirkete yardım etmeye çalıştığımız için eleştirildik. | Open Subtitles | البيع من واشنطن لقد تعرضنا للإنتقاد على محاولتنا مساعدة شركة لديها مشاكل مالية |
Bir yıldan fazla bir zamandır yerini belirlemeye çalıştığımız korsan bir NID hücresinin sığınağıydı. | Open Subtitles | انه مكان غير شرعي لمجموعات من منظمة إن آي دي نحن نُحاولُ تَحديد مكانه لأكثر من سّنة |
Yapmaya çalıştığımız şeyi yıkabilecek baskı ve ego dramasını tahmin edebilirsiniz. | TED | لذا يمكنكم تخيل الضغط وحالات الغطرسة التي كان من الممكن أن تهدم ما كنا نحاولُ القيام به. |
Tamam, hayatlarımız, Piper, uğruna çalıştığımız her şey ufak bir hatayla yerle bir olabilir. | Open Subtitles | الموافقة، حياتنا، زمّار، كُلّ شيء الذي عَملنَا ل، يُمْكِنُ أَنْ يُحطّمَ بالكامل مَع - بخطأِ غبيِ واحد. |
Uğrunda çalıştığımız her şeydi. | Open Subtitles | كانت كل مانعمل لأجله. |