Ama bu uzun zaman önceydi. Uzak, çok uzak bir galakside. | Open Subtitles | و لكن هذا كان منذ زمن طويل في مجرة بعيدة جداً |
Uzun zaman önce ayrıldın bizden. çok uzak bir galaksiye gittin. | Open Subtitles | لقد كنت خارج الثلاثي لمدة طويلة مضت في مجرة بعيدة جداً |
Antartika, Dallas'tan çok uzak bir yer, Ajan Scully. | Open Subtitles | القارة القطبية الجنوبية بعيدة جدا عن دالاس |
Şu andan çok uzak olmayan bir gelecek düşünüyorum -- annem bilgisayarına gidiyor, internet tarayıcısını açıyor ve küçük bir robota bağlanıyor. | TED | هكذا انا اتخيل في زمن ليس بعيد جدا من الان تستطيع امي الذهاب الى حاسوبها تفتح متصفح وتدخل الى روبوت صغير |
- çok uzak değil. - Binmek istemediğine emin misin? | Open Subtitles | ليس بعيداً جداً متأكدة أنكِ لا تريدين الركوب؟ |
Bir topluluğumuz var, buraya çok uzak değil. Duvarlarımız, elektriğimiz var. Güvenli de. | Open Subtitles | إن لدينا مجتمعًا غير بعيد عن هنا، فيه جدران وكهرباء، وننعم فيه بالأمان |
Birinci gelin: çok hor görülmüş, çok, çok uzak bir krallıktan geliyor. | Open Subtitles | الأميرة رقم 1 مقهورة جسديا. من مملكة بعيدة للغاية |
çok uzak olmayan bir gelecekte, yıkık bir dünyada, geçmişine yakalandı. | Open Subtitles | وفي مستقبل ليس ببعيد عن الآن في عالم محطّم .. أصبحت مطاردة من قِبل ماضيها |
Çok güzel bir teklif ancak Arnavutluk evime çok uzak bir yer. | Open Subtitles | انة عرض رائع لكننى قررت ان البانيا فقط بعيدة جداً عن وطنى |
1,3 milyar yıl önce çok uzak bir galakside iki kara delik, spiral hâlinde kenetlendiler ve engellenemez bir şekilde birbirlerine doğru düştüler ve çarpıştılar, onda bir saniyede üç güneşe değer miktarda maddeyi saf enerjiye dönüştürerek. | TED | منذ 1.3 مليار عاماً في مجرة بعيدة جداً إثنان من الثقوب السوداء قد حُبسوا في دوامة ساقطين بلا هوادة كل منهم فى اتجاه الآخر و اصطدما محولة بقيمة تعادل ثلاثة شموس إلى طاقة نقية في عُشر من الثانية |
Yakınlarda bir ev tutmalısınız. Brentwood çok uzak. | Open Subtitles | يجب أن تحصل على شقة قريبة إن برنتوود بعيدة جداً |
Bunlardan birinin çok çok uzak bir galakside olmuş olma ihtimali var mı? | Open Subtitles | هل هناك فرصة أن تكون هذة الحادثة في مجرة بعيدة جدا جدا من هنا؟ |
Olmaz efendim, Bombay çok uzak. Çok akaryakıt harcar ve arabam hasar görür. Hayatta olmaz. | Open Subtitles | لا سيدي مومباي بعيدة جدا, وستستهلك الكثير من الوقود وسوف تدمر سيارتي إنه مستحيل |
Durun, durun, Havaalanına gidemem. çok uzak. | Open Subtitles | أنتظر أنتظر, لا أستطيع الذهاب إلى المطار إنه بعيد جدا |
Eğer çok uzak bir yere kadar yüzersek bizi izleyemeyecekler. | Open Subtitles | إذا هم لم يتبعوننا هو بعيد جدا لنقطعه سباحة |
Ders çalışmamıza izin veriyorsa çıkmamız da çok uzak sayılmaz. | Open Subtitles | إن تركتنا ندرس معاً الموعد لن يكون بعيداً جداً |
Şurandaki buruşuk et, mükemmellikten çok uzak. | Open Subtitles | ذلك اللحم المتغضّن على مفصل رسغكِ الكعبريّ بعيد عن الكمال |
Pekçoğu bizden çok uzakta. Evren'in çok uzak köşelerinde bulunuyorlar. | Open Subtitles | معظمها بعيدة للغاية فى أطراف الكون البعيد |
Bundan çok uzak olmayan bir gelecekte, harap olmuş bir dünyada, geçmişi peşini bırakmadı. | Open Subtitles | وفي مستقبل ليس ببعيد عن الآن في عالم محطّم .. أصبحت مطاردة من قِبل ماضيها |
Bu nedenle, yedi yaşımdayken ailemden ayrılmak ve köyüme çok uzak bir şehirde ailemle hiç iletişim kurmadan yaşamak zorunda kaldım. | TED | لهذا السبب, كان علي ان اترك العائلة عندما كنت في السابعة وان اسكن في مدينة بعيدة عن قريتي بدون وسيلة للاتصال بعائلتي |
Mümkünse sabah yürüyüşüne çıkmak çok iyi bir fikir olabilir bence ve siz de postaneye çok uzak değilsiniz, hem herkesin özel hayatı vardır. | Open Subtitles | أ أ أعتقد انها فكره جيده لأخذ جولة كل صباح إن امكن وانتي لستي ببعيدة عن مكتب البريد وايضا , بالطبع, هناك مسألة الخصوصية |
belki buraya çok uzak olmayan plajdaki yosunlardan gelen biraz oksijen var. | TED | ربما يحتوي قليلا من الأوكسجين من بعض الطحالب على الشاطئ غير بعيد من هنا. |
Adam adresin buraya çok uzak olmadığını söyledi. | Open Subtitles | إن ذاك الرجل يقول أن المكان ليس بعيداً من هنا |
Seni çok uzak bir yere götürebileceğimi söylesem. | Open Subtitles | ماذا لو قلت لك أنه بإماكني نقلك إلى مكانٍ بعيد جدًا |
Araba karşıdan karşıya geçmekte olan bir kanguruya çok uzak bir noktada durur. | TED | تتوقف السيارة بكم فجأة على مسافة بعيدة جدًا عن الطريق الرئيسي. |
Buradan çok uzak olmayan bir parkı mesken tutmuş. | Open Subtitles | عمل في منطقة من المنتزة ليس بعيدة من هنا |
çok uzak olmayan bir gelecekte, yıkık bir dünyada, geçmişi onun peşinde. | Open Subtitles | وفي مستقبل ليس ببعيد من الآن في عالم محطّم .. سقطت ثانية إلى ماضيها |