Ve şu duyguyu bulmaya, tekrardan keşfetmeye çalışan daha nice ülkeler: "Nasıl harikulade, barışçıl ve hoşgörülü bir gelecek hayal ederiz?" | TED | وغيرھا من الدول التي تحاول أن ترى وتستكشف ذلك النوع من الشعور إزاء كيف يمكنُنا أن نتصور مستقبلا رائعا وھادئا ومتسامحا. |
Sonuçta eğer seçimler yolsuzluğun ilacıysa, nasıl oluyor da bu ülkeler bunu düzeltemiyor? | TED | إذن، إن كانت الانتخابات هي علاج الفساد، لماذا لا تستطيع تلك الدول معالجته؟ |
Burada kadın başına çok bebek sayısına sahip ülkeler oldukça düşük gelire sahipler. | TED | البلدان التي لديها العديد من الأطفال لكل امرأة هنا، لديها دخل منخفض جداً. |
Tüm ülkeler, en küçüğünden en büyüğüne, sera gazı yaymayı azaltacaklarının sözünü verdiler. | TED | كل البلدان من الصغيرة جدا إلى الكبيرة جدا إلتزمت بتقليص إنبعاثات الغازات الدفيئة. |
Sadece bazı ülkeler serbestleştirme... ...veya düzenleme olmaksızın ... ...cazip yatırımların ve ticari teşvikin... ...en iyi yol olduğuna inanıyorlar. | TED | بعضهم عبارة عن بلدان تؤمن بأن إزالة التشريع أو عدم وجود التشريعات هو أفضل طريقة لجلب الاستثمارات و الترويج للتجارة |
Buna karşı birlikte savaşacağımız ortağa ihtiyacımız var, uluslararası ortaklar, gelişmiş ülkeler. | TED | علينا أن نشترك مع شركاء عالميين دول متطوّرة، لمكافحة هذه الصراعات معًا |
Eğer resmi yollardan sorulursa, bu ülkeler onlara izin verirler. | Open Subtitles | إن طلبت بشكل رسمي فستسمح تلك البلاد بدخول عائلة إسكوبار |
Genellikle ülkeler kendi hazinelerini kullandılar, ki bu ilginçtir, en azından benim için daha sonra yapmayı planladıklarım açısından ilginçti. | TED | والمثير للاهتمام، أن الدول وفرت معظمها باستخدام سندات خزائنها، وبرأيي على الأقل، هو مثير بالنظر لما أنوي فعله بعد ذلك. |
Varlıklı ülkeler bu resimde hiç olmasalardı bile, biz yine de kriz yaşardık. | TED | إذا اختفت الدول الغنية تماماً من الصورة، فنحن سنظل نعاني من هذه القضية |
Fakat bazı ülkeler burada bu bölgede hala geride kaldı. | TED | مع استثناء بعض الدول التي بقيت في هذا النطاق هنا |
Ancak hızlı hareket eden ülkeler ve Güney Kore gibi yavaş başlayanlar bile hala telafi edebiliyorlardı ve gerçekten başarılı oldular. | TED | لكن الدول التي تحركت سريعاً، وحتى من بدأ ببطء مثل كوريا الجنوبية، وما زال بوسعهم تعويض ذلك، وقاموا بعمل جيد بالفعل. |
Böylece görebiliriz. Zengin ülkeler 60 yıldır yoksul ülkelere yardım gönderiyorlar. | TED | قامت الدول الغنية بإرسال المساعدات للدول الفقيرة طوال الستّين عاما الماضية. |
Yüksek emtia fiyatları ile ihracat yapan ülkeler ile emtia ihracatı yapan ülkelerin büyüme oranları arasındaki ilişkiyi inceledim. | TED | لقد نظرت لأعرف ما هي العلاقة بين ارتفاع أسعار السلع الأساسية من الصادرات، والنمو في البلدان المصدرة للسلع الأساسية. |
Saygı görmek isteyen bir sürü insan, koca ülkeler var. | Open Subtitles | هنالك الكثير من الناس والكثير من البلدان التي تحتاج الاحترام |
İmkan verilirse, en iyi yemeği bulmak için... ülkeler arasında bile gezinirler. | Open Subtitles | اذا منحوا الفرصة، فأنهم سوف يتنقلون بين البلدان بحثًا عن أفضل طعام. |
Ve çoğunluğun Hıristiyan dinine mensup olduğu ülkeler mavi olarak gösteriliyor. | TED | والأغلبية الدينية المسيحية، نراها في هذه البلدان. |
Zenginliklerine nazaran sosyal kalkınmada geri kalan ülkeler de var. | TED | لدينا بلدان أدائها هزيل فيما يتعلق بالنمو الاقتصادي، مقارنة بثروتهم. |
Nijerya gibi ülkeler, ellerinde petrol olunca daha kötü yönetiliyorlar. | TED | بلدان مثل نيجيريا، التي هي أسوأ عن كون لديهم نفط. |
Bu hayali haritaya göre dünyadaki bazı ülkeler çalkantılı ülkelerdi. | TED | فطبقًا لتلك الخريطة التخيلية، بعض أجزاء العالم هي دول مضطربة. |
Şirketler, büyük ülkeler büyük kuruluşlar. Ekonomik kontrole, iş anlaşmalarına.. | Open Subtitles | ،شركات، دول كبرى، منظمات عالمية .يسعونَ للحصول على السيطرة الإقتصادية |
Problem şu: ülkeler birbiriyle rekabet ediyor, birbirleriyle savaşıyor. | TED | هذه هي المشكلة: تتنافس بعض البلاد ضد بعضها، ويقاتلون بعضهم البعض. |
Sıradan insanların diğer ülkeler hakkında ne düşündüklerini ve neden öyle düşündüklerini ölçen yaklaşık 200 milyar veri girdisi. | TED | بحاولي 200 مليار نقاط بيانية مستهدفًا رؤية عامة الناس للبلدان المختلفة ولماذا ذلك. |
Başka ülkeler görmek istiyorsun. Büyük şehirler, dağlar ve okyanuslar. | Open Subtitles | تريدين رؤية بلاد أخرى مدن كبيرة، جبال عالية، محيطات واسعة |
Belki de hâlâ Birleşmiş Milletler hedeflerinin kendileri için değil yalnızca fakir ülkeler için olduğunu düşünüyorlar ama dünya değişti. | TED | ربما هم يعتقدون أن هذا العالم يشبه العالم القديم عندما كانت أهداف الأمم المتحدة للدول الفقيرة فقط ولم تكن تشملهم. |
Diğer ülkeler de, kendi hayat tarzlarını korumak için uygun gördükleri şekilde benzer sığınaklar hazırlıyorlar. | Open Subtitles | باقى الشعوب تجهز ملاجئ مماثلة كما يتراءى لهم لللإبقاء على شعوبهم |
Yani fakir ülkeler, genelde az güven ülkeleriydi. | TED | والدول الفقيرة لديها نسب ثقة منخفضة بين سكانها |
Şu anda yarıdan fazlası; 25 yıl önce gelişmekte olan ülke olarak gördüğümüz bu ülkeler 25 yıl sonra şimdiye göre muhtemelen 3'te 2 olacaklardır. | TED | الآن هي تمثّل أكثر من نصفه، وفي غضون 25 سنة، ربّما ثلثيه، بالنّسبة لبلدان معتبرة نامية 25 سنة إلى الوراء، |
Hitler'in başka ülkeler, komutanlar tarafından durdurulması gerek. | Open Subtitles | يجب أن يُوقف هتلر عن طريق دُول أُخرى بواسطة جنرالات |
Şimdiye dek kalori açığı olan ülkeler bu açıkları ihtiyaç fazlasına sahip ülkelerden ithal ederek kapayabiliyordu. | TED | حتى الآن، فالدول التي تعاني من نقص في السعرات الحرارية تستطيع تدبير هذا العجز عن طريق الاستيراد من المناطق ذات الفائض. |
Gördüğünüz gibi bu tüm ülkeler için doğrudur, ... ...gelişmekte olan ülkeler de dahil olmak üzere. | TED | وهذا صحيح ، كما ترون ، بالنّسبة لجميع البلدان، بما في ذلك ما يسمى بالبلدان النّامية. |
tedarik zincirinin ülkeler üstü olmasıdır. Daha az güce sahip ve | TED | و المشكلة الحقيقية في سلسلة التوريد العالمية انها ليست محصورة في بلد واحد |