Burada planktonlar arasında, besin ağı o kadar dolaşık ve karışıktır ki, bilim insanları bile kimin kimle beslendiğini bilmezler. | TED | هنا بين كل العوالق تعد الشبكة الغذائية شديدة التعقيد و الإبهام والتشابك حتى العلماء ذاتهم لايمكنهم تحديد من يفترس من |
Hayır yarbay, ağı ele geçirip kendi mesajlarımızı göndermek için kullanacağız. | Open Subtitles | لا، أيها القائد نستولي على هذه الشبكة, ونستخدمها لبث رسالتنا للعالم |
ağı trafik çemberiinin tam ortasında havada tutmak için bişeye ihtiyacımız vardı. | TED | واحتجنا شيئاً لكي نعلق عليه الشبكة في منتصف دوار مروري |
Ve bunu gizli bir Oprah'ın Melekleri ağı gibi "kanseri düşünerek yenebilirsiniz" gibi bir şey ima ederek söylemiyorum. | TED | ولا أعني بذلك تلك الأشياء مثل: شبكة أوبرا آنجل السرية أو، تستطيع أن تتصور لنفسك مهرباً من الشعور بالسرطان. |
Milyonlarca ton terkedilmiş balık ağı, hâlâ can almaya devam ediyor. | TED | مئات الملايين من شباك الصيد المهملة، والمهمات التي ما تزال تقتل. |
Tam olarak bunun için ağı tasarladık, çalışmayan santralleri çalışan santrallerle yedeklemek için. | TED | و لهذا السبب بالضبط قمنا بتصميم الشبكة .لدعم المحطات المتعطلة بالمحطات العاملة |
Bu sebeple bu hafta IKEA'da kadınlar için açık iletişim ağı başlattık ve değişime önderlik etmek için ne gerekliyse yapacağız. | TED | لذا أطلقنا الشبكة المفتوحة للنساء هذا الأسبوع في إيكيا، وسوف نقوم بكل ما يتطلبه الأمر لقيادة التغيير. |
Ve üçüncüsü ise bütün ağı yöneten işletim sistemi. | TED | و الثالثة هو نظام تشغيل الذي يدير الشبكة كلها. |
En son parça ise tüm ağı yöneten işletim sistemi. | TED | الجزء الأخير هو نظام التشغيل الذي يدير كل الشبكة. |
Orada yaptıkları şey ise, ağı, arkamda gördüğünüz dikey katmanlarda gösterilen üç farklı yıla bölmüş olmalarıdır. | TED | وما فعلوه هنا أنهم في الواقع قاموا بتجزئة الشبكة في ثلاث سنوات مختلفة، ممثلة في الطبقات العمودية التي ترونها ورائي. |
Bilgisayar ağı içindeki ağ yönlendiricilerden farklı değiller. | TED | إنها ليست مختلفة جذرياً من المسارات في منتصف الشبكة. |
O sinir ağı şiiri, büyük 20. yüzyıl şiir külliyatı üzerinde eğitilmiştir. | TED | وقد دُربت الشبكة العصبية الشعرية على أشعار كثيرة من القرن العشرين. |
Eğer bu sarı noktaları görebiliyorsanız, bunlar ana ağaçların ağı içerisinde yetişmiş genç filizlerdir. | TED | وإذ يمكنكم رؤية هذه النقاط الصفراء، تلك هي الشتلات الصغيرة التي غُرست داخل الشبكة للأشجار الام القديمة. |
Tekli yollar yerine çoklu yollara izin veren bir sokak ağı ve tek bir çeşit yerine pek çok çeşit sokak sağlıyor. | TED | هي شبكة طرق والتي تتيح العديد من الطرق بدلاً من الطرف المفردة وتوفر العديد من أنواع الشوارع بدلا من نوع واحد فقط. |
Lawrence, Alfred Kinsey gibi araştırmacıları muazzam bir trans ağı ile tanıştırdı. | TED | قدّمت الباحثين الجنسيين مثل ألفرد كينسي إلى شبكة كبيرة من المتحولين جنسيًا. |
Bütün sürücülere ne tür bir sosyal güvenlik ağı getirmeleri gerektiğini düşünüyorlardı. | TED | فكروا في نوعية شبكة الأمان الاجتماعي التي عليهم جلبها إلى كل السائقين. |
Burada sabırla durup, Büyük Efendi'nin seni öldürmesini beklemek ya da onu öldürüp Örümcek ağı Kalesi'nin Efendisi olmak. | Open Subtitles | أن تبقى هنا وتنتظر بصبر أن يذبحك السيد العظيم، أو أن تذبحه أولا وتصبح السيد على قلعة شباك العنكبوت |
Eğer bu ağı tümüyle çözebilirsen en küçük atom altı parçacıkların hareketlerine indirgeyebilirsen.. | Open Subtitles | فلو استطعت ان تفهم تلك الشبكه بكاملها حتى حركة اصغر الجسيمات دون الذريه |
MRI çalışmaları, ilgili ağı saptamak için umut verici bir yoldur. | TED | تُعدّ دراسات التصوير بالرنين المغناطيسي وسيلة واعدة لتحديد مواقع الشبكات المعنيّة. |
Onu bir örümcek ağı ve örümcek ile kişiselleştirmiş, Anansi'yi temsil eden bu desen, Batı Afrika kültürüne ait bir karakter. | TED | يحمل نقشًا لشبكة عنكبوت وعنكبوت، يُمثل أنانسي، شخصية فلكلورية في غرب أفريقيا. |
Buna Muir ağı diyoruz ve yakından baktığınızda böyle gözüküyor. | TED | سمينها بشبكة موير. وإذا قربنا الصورة ستظهر هكذا. |
Çünkü örümcek ağı beni delirtiyordu. Örümcek ağını koyduğum yerden geri alamıyordum. | TED | لأن خيوط العنكبوت دفعتني إلى الجنون لأني لم أستطع التلاعب بحركتها. |
Denizaltılar, gemiler, katırlarla her yere dağıtım ağı kurmuş durumda. | Open Subtitles | شبكته تستخدم كل شيء من بغال حتى الغواصات كي يشحن منتجه |
Duyduğuma göre o kadar çok balık varmış ki ağı boş atıp dolu çekiyormuşsun. Balıklardan bahsetme. | Open Subtitles | يقولون أن الصيد جيد جدآ تلمس الشباك فيقفز السمك فيه |
Geniş bir mağara, bir tünel ağı ve küçük oyuklar buldum. | Open Subtitles | تمكنت من تحديد قافلة رئيسية كبيرة وشبكة من الأنفاق والكهوف الأصغر |
Kum çukurunda bir örümcek ağı gördüğünü mü söylemiştin? | Open Subtitles | لقد رأيت نسيج عنكبوت فى المخبأ، قلت هذا ؟ |
Beyinlerinizdeki aygıtlar bir çeşit kablosuz bilgisayar ağı mı? | Open Subtitles | الأشياء التى فى عقولنا هى نوع من شبكه حاسبات لاسلكيه؟ |
Çünkü geleceğin antik el yazmaları ağı kurumlar tarafından değil, | TED | لأن موقع ويب المخطوطات القديمة للمستقبل لن يتمّ بناؤه من قبل المعاهد. |
Ve trol avcılığı yapıyoruz yani, bir traktör tekerleği büyüklüğünde ve binlerce kilo ağırlığında kalın bir zincire takılmış bir ağı okyanus tabanında sürükleyerek dibi karştırıp balık yakalıyoruz. | TED | ونحن نصيد بالشبكة والتي تعني أن تمسك بشيء ما حجم مقطورة الشاحنة والتي تزن الألوف والألوف من الباوندات تضعها في سلسلة كبيرة وتسحبها نحو سطح البحر لأجل تحريك الأسفل وصيد السمك |