Dünyanın asıl sorununa odaklanabilmek için işimi bıraktım: Kara Mayınları | TED | ترك وظيفتي للتركيز على مشكلة العالم الحقيقي : الألغام الأرضية. |
İşte asıl sorulması gereken budur; çünkü bu durum yeterli kaynaktan yoksun olan her toplumun bir parçası olarak karşımızdadır. | TED | هذا هو السؤال الحقيقي ، لأن هذا هو شيء كان هناك، جزء من كل المجتمع. هذا يحرم من الموارد الكافية |
Ama asıl soru, bu tehlikeyle ve bunun oluşturduğu korkuyla nasıl başedebileceğindi. | TED | لكن السؤال الحقيقي هو، كيف تتعامل مع المخاطر والخوف الذي يأتي منها؟ |
Beklenenden farklı. Ortaya çıkıyor ki asıl problem ilerlemekte değil. | TED | انها معاكسة للطبيعة. فاكتشفت أن قوة الدفع ليست المشكلة الحقيقية. |
Ve bunun şu anda tüm dünyada asıl mücadele olduğunu görüyorsunuz. | TED | وترى هذا ظاهراً حول العالم مجدداً ان هذا هو الصراع الرئيسي. |
asıl sorun anılarını unutman değil, anılarını unutmamaya çalışmanın yarattığı sonuçlar. | Open Subtitles | هذا لا يحصل ..بسبب فقدانك ذاكرتك بل نتيجة محاولتك الاحتفاظ بها |
Bakın, sizin asıl yaşadığınız yeri bilmiyorum, ama dünyada öyle bir yer olduğunu biliyorum kendinizden daha çok seveceğiniz bir şey. | TED | انظروا، لا أعرف المكان الحقيقي الذي تعيشون فيه، لكنني أعرف أن هناك شيئا في هذا العالم تحبونه أكثر مما تحبون أنفسكم. |
Buradan çıkarılacak büyük ders şu, asıl sihir kağıt üzerinde olmuyor. | TED | والدرس المهم هناك كان أن السحر الحقيقي لا يُنجزُ على ورقة، |
Ama işin aslı, asıl sır, hepimiz kadınlara cinsel zevklerinin önemsiz olduğunu söylüyoruz. | TED | لكن الواقع هو السر الحقيقي أننا نقول لها أن رغبتها الجنسية لا تهم. |
asıl mesele orada kalmak için gerekli şeye sahip olup olmadığın. | Open Subtitles | السؤال الحقيقي هو ما إذا كنت حصلت على مـا يلزم لتبقى |
Ünlü dostuna göre, asıl gizlilik sanatının özü bakılmamaktan geçiyor. | Open Subtitles | الفن الحقيقي للتنكر وفقاً لصديقك الشهير لا يتم النظر فيه |
İş gücünün asıl boyutu, rakamların gösterdiğinden bir milyon daha az. | Open Subtitles | الحجم الحقيقي للقوى العاملة هو بالفعل مليون أقل من الأرقام تظهر. |
Onu bunu bırak da, Dante'nin asıl kimliği ilgini çekmiyor mu? | Open Subtitles | الأهم من ذلك , هل ألست مهتماً بكشف هوية دانتي الحقيقية |
Ünlü bir şahsiyetin ölmesi tüm kenti şok edebilir fakat asıl hikâye her zaman, özelde başlıklardan uzakta evde olanlardır. | Open Subtitles | وفاة رمز اجتماعي من الممكن أن تهز مدينة بأكملها لكن القصة الحقيقية هي دائماً التي تحدث سراً بعيداً عن العناوين |
Şerif, asıl problem olan test etmek üzere oldukları şu süper-çarpıştırıcı. | Open Subtitles | شريف، المشكلة الحقيقية هنا هو هذا المصادم الذي سيوشكوا أن يختبروه |
Ve asıl önemli olan bunları çok dikkatli şekilde kurutmanız, düşük bir sıcaklıkta. | TED | والشئ الرئيسي هو أنك يجب أن تجففها بكل حرص، في درجات حرارة منخفضة. |
Seni asıl davacımız olarak duyuracağım bir basın toplantısı düzenledim. | Open Subtitles | لقد رتّبتُ لعقد مؤتمر صحفي لإعلانك شاهد الإدّعاء الرئيسي خاصّتي |
Yani asıl soru neden nöbet geçirdiği değil, nöbetlerinin neden kötüleştiği olmalı. | Open Subtitles | مما يعني أن السؤال ليس سبب إصابته بالنوبات بل لماذا تزداد سوءاً؟ |
Bir kere daha asıl Japon kuvvetleri, kıyıda değil iç kısımlardaydı. | Open Subtitles | مرة أخرى تتمركز القوة الرئيسية لليابانيين داخل الجزيرة بعيداً عن الشواطئ |
Sana oy vermememin iyi bir sebebi vardı, ama asıl sebep değildi. | Open Subtitles | السبب الذى لم اصوت لك كان سبب جيد ولكنه ليس السبب الحقيقى |
Buraya gelişinin asıl sebebini söylemeyecek misin? Yara izini telefonda da söyleyebilirdin. | Open Subtitles | والآن، أخبرني بالسبب الحقيقيّ لمجيئكَ، كان بوسعكَ أن تتّصل للسؤال عن الندبة |
Onunla konuştum. Her ölümünün onu asıl benliğine yakınlaştıracağını bilerek ona baktım. | Open Subtitles | تحدثت إليه، ولقنته بحيث كانت كلّ موتة له تقرّبه من ذاته الحقيقيّة. |
Sattığınız asıl ürün için, mesela birim başına iş modelinin ne olduğunu bilmek isterim. | TED | أريد أن أعرف ما هو نموذجك للعمل بناءا على وحدة البيع , أو المنتج الفعلي الذي تقوم ببيعه. |
Bence şu denizyıldızı bize asıl suç mahallinin yerini gösterecek. | Open Subtitles | لدينا نجم البحر قد أدت بنا لدينا مسرح الجريمة الأساسي. |
Ama asıl problem yaşayanların, kurtulanların uzun süreli ve şiddetli hastalıklara sahip olması. | TED | لكن المشكلة الأكبر هي أن الناجين منهم ينشأون مع مشاكل صحية طويلة الأمد. |
Ve bu sadece kapağı. asıl soru şu: Gerçek bellek nerede? | Open Subtitles | و هذا مجرّد غطاء السؤال المطروح هو أين الذاكرة الفعلية ؟ |
asıl amaç Godavari nehrinde yıkanarak tüm günahlardan arınmak. | TED | الغاية الأساسية هي غسل خطاياهم من خلال الاغتسال في نهر جودافاري. |