Bu işle Roger'ın uğraşmak istediğini biliyorum ama ayak işlerine hayır demem. | Open Subtitles | اعرف بأن روجر سيكون الوجه لهذا لكن لا أمانع بان أكون الساقين |
Hoşlanmana birşey demem ama ağzını şapırdatmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | أنا لا أمانع من أن تستمتع , لكن ليس عليك أن تزم شفتيك بهذه القوة |
demem o ki, birini öldürmeden önce bunu kafandan atmalısın, ya da öldürülmeden önce. | Open Subtitles | المقصد هو عليك أن تنقي الأمر من رأسك قبل أن تقتلي أحداَ أو تقتلي نفسك |
demem o ki daha çok saklamaya çalıştıkça daha kötü hissettirecek. | Open Subtitles | المغزى هنا أنك كلما حاولت إِخفاء الأمر كلما سيزداد شعورك بالسوء |
demem o ki, yeni yatağımızın siftahını atma zamanı geldi, değil mi? | Open Subtitles | أعتقد أن ما أقصده هو أنه الوقت لإقتحام السرير الجديد |
Denizde daha bir sürü balık var demem, onu seviyorsan gitmesine izin ver demem ve sana klişe laflar etmem fakat söyleyeceğim şey şu: | Open Subtitles | لَنْ أقُلْ أن هناك سمك أكثر في البحرِ، ولَنْ أَقُولَ ان تَحبُّها تَركتْها تَذْهبُ ولَنْ أَقْصفَك بالكليشاتِ ..لكن |
demem o ki, burada ne kadar süre kalacağımızı bilmiyoruz. | Open Subtitles | مقصدي هو أنّنا لا نعرف المدّة التي سنظلّها عالقين هنا. |
Ben demiştim demeyeceğim dostum, ama demem gereken bir şey var ben demiştim dostum. | Open Subtitles | لن أقول لكم ألم أخبركم بذلك لكني سأقول هـذا ألم أخبركم بذلك |
- Burada sana Yüzbaşı... - ...demem lazım herhalde. | Open Subtitles | ربما تحت هذه الظروف من الأفضل أن أناديك بـ الرئيس |
Bir arkadaşa hayır demem şu an. | Open Subtitles | انا فقط لن أمانع الحصول على رفقتكِ حالياً. |
Elbette, ama desteğinize de hayır demem. | Open Subtitles | بالطبع، لكنني لا أمانع الحصول على مساندة منكم |
Bir bardak çaya hayır demem. | Open Subtitles | أم فقط الفاتورة? لا أمانع بكأس من الشاي. |
İçecek almana bir şey demem, ama yemek aldığında... | Open Subtitles | لا أمانع بتناولك سوائل لكن الطعام، هذا يمثل لي إشكال |
demem o ki, hiç kanıt olmaması başlı başına bir kanıttır. | Open Subtitles | المقصد هو ، لايوجد أدلة هو دليل في حد ذاته |
demem o ki burayı temizleyeceğiz. | Open Subtitles | المقصد هو أنه علينا تنظيف هذا المكان, حسناً؟ |
demem o ki arabayı çekerken, Cannon'u gördüm... ve Naomi'yi camın arkasında. | Open Subtitles | وماهو المغزى؟ المغزى أنني عندما كنت أعود للخلف رأيت كانون |
Bak, demem o ki şu anda elindeki çözüm belli ki işe yaramıyor. | Open Subtitles | اسمع، ما أقصده هو أن أسلوبك الحالي لا يفلح على الإطلاق. |
Teşekkürler ama hayır demem gerekecek. | Open Subtitles | شكراً، لَكنِّي يَجِبُ أَنْ أَقُولَ لا. |
demem o ki seninle uzun bir süre beraber olmak istiyorum. | Open Subtitles | ، مقصدي هو أنا أخطط أن أكون معكِ لفترة طويلة |
Ama bununla alakalı hiçbir şey demem onlara. | Open Subtitles | لكنني لن أقول لهم شيئاً عن هذا، أليس كذلك؟ |
Merhaba nine. Üzgünüm, sana ne demem gerektiğini bilemiyorum. | Open Subtitles | مرحباً جدتي، أنا أسفة و لكن لا أعلم بماذا يجب ان أناديك |
Umarım sana Matthew demem sorun olmaz. | Open Subtitles | أرجو ألا تمانع أن أدعوك ماثيو |
Ben de... bunlara yemek demem, o yüzden de hep kendi yemeğimi yanımda taşırım. | Open Subtitles | ليس حتى ما أسميه بطعام لهذا أحضر طعامي الخاص |
Arada bir iltifata hayır demem, yapmacık olsa bile. | Open Subtitles | انا لا أعارض بعض الاطراء حتى ولو كان إطراءً مزيفاً |
Kendime bir psikopat demem ve gördüğün üzere cehenneme de gitmedim. | Open Subtitles | بالطبع أنا لن أدعو نفسي مختلاً و من الواضح أني لم أذهب للجحيم |
demem o ki; sen bir polissin, ben de bir savcı. Bizler de tartışmadan tanışamayacaksak, dünya ne hale geliyor dersin? | Open Subtitles | ما اقصده انك شرطي وانا مدعي عام اذا امكننا التعارف بدون جدال, فمالذي سيحدث للعالم؟ |
Aslında buna sanat bile demem. İğrenç bir şey. | Open Subtitles | في الحقيقة، أنني لا أدعوه فن حتى أنه مُشوه |
Sana "Leydim" demem gerekirdi. | Open Subtitles | " يجب علي أن أناديكِ " سيدتي |