| Yani ne demeye çalışıyorsun? Biraz uykusuzluk biraz sindirim güçlüğü... bırakacak mısın? | Open Subtitles | إذاً مالذي تحاول قوله أنه لديك بعض الأرق و عسر في الهضم |
| Yani ne demeye çalışıyorsun? Biraz uykusuzluk biraz sindirim güçlüğü... bırakacak mısın? | Open Subtitles | إذاً مالذي تحاول قوله أنه لديك بعض الأرق و عسر في الهضم |
| Sence karımın ne demeye çalıştığını senden duymaya ihtiyacım var mı? | Open Subtitles | هل أنا بحاجة لك لتقول لي ماذا تريد زوجتي قوله ,هه |
| Mükemmel, değil mi? Dinle, ne demeye çalıştığını biliyorum. | Open Subtitles | إسمع أنا أعرف ما الذي تقوله صدقني إن عيني مفتوحتين جيداً |
| Buraya, senin ve çevrendeki tüm varlıkların amına koyayım demeye geldim. | Open Subtitles | حسناً، ها أنا لأقول لك تباً لك وإلى الكيان الذي حولك. |
| Evet, sanırım Caprina'nın demeye çalıştığı şey, eninde sonunda 200 bin dolar gerekecek ama şimdilik 50 bin yeter. | Open Subtitles | اظن ان ما تعنيه كابرينا هو أننا نحتاج بشكل عام إلى 200 ألف لكن 50 ألفاً الآن كافية |
| Dinle, Danny'nin demeye çalıştığı şey bu Trent delikanlısından dolayı senin için endişelendik. | Open Subtitles | الإستماع, لما يحاول داني قوله لك نحن قلقون عليكِ وهذا الفتى المدعو ترينت |
| Gerçekten çok kötüydü çünkü ne demeye çalıştıklarını bilemiyordunuz. | TED | إنها سيئة جدًا، بالطبع، لأنك لا تفهم ما الذي تحاول قوله. |
| Ne demeye çalışıyorsunuz Komiser? | Open Subtitles | ربما لا شيء غير معتاد ماذا تحاول قوله بالضبط ؟ |
| demeye çalıştığım şey, senden yana olduğum, dostum. | Open Subtitles | كل ما اريد قوله بأنها اقوى منك , ياصديقي |
| Biliyorsun, demeye çalıştığım sadece, kaç tane profesyonel kadın fotoğrafçı tanıyorsun? | Open Subtitles | ما أقصد قوله هو كم مُصوِّرة احترافية تعرفينها؟ |
| Pardon. Evde ağlayan birini görünce böyle demeye alışmışım. | Open Subtitles | أسف هذا الشيء الوحيد الذي أعرف قوله عندما يبكي أحد هنا |
| Ne demeye çalıştığını ve kimi koruduğunu biliyorum. | Open Subtitles | أنا أعرف ما اللذي تقوله والذي أنت تبحث عنه |
| demeye çalıştığın şey; birazcık elime yüzüme bulaştırsam bile dünyanın sonu olmayacağı mı? | Open Subtitles | انتظر، لذلك ما تقوله هو حتى لو كنت المسمار قليلا، أنها ليست نهاية العالم؟ |
| Herşeyden fazla da, aranızda bu hissi paylaşanlara, gözlerinizi ödülden ayırmayın ve dayanın demeye geldim. | TED | وأكثر من أي شيءٍ آخر ، لاؤلئك الذين يشاطرونني في هذا ، أتيت لأقول لكم ببساطة أبقوا الهدف نصب عينيكم ، اصبروا. |
| Hoşçakal demeye ve iyi dileklerimi iletmeye geldim. | Open Subtitles | لقد حضرت لأقول لك وداعا و أتمنى لك الخير |
| İstemiyorum derken ne sikim demeye çalışıyorsun? | Open Subtitles | ما الذي تعنيه بحق السماء انكَ لا تُريده؟ |
| Tamam, masaj yaparken sor, evet demeye daha istekli olurum. | Open Subtitles | تطلبين بينما تقومين بعمل المساج، أنا أكثر ميلاً لقول نعم |
| Bunu demeye çalışıyorsan, sana her zaman bağlı kaldım. | Open Subtitles | إذا كان ذلك الذي تقصده أنا أصبحت غير مخلصة لك |
| Pekâlâ, ne demeye çalı-- Ne demek istiyorsun? | Open Subtitles | حسناً, ما الذي تحاو.. ما الذي تقولينه لي؟ |
| ABD mayınına düşene kadar ABD, ABD demeye devam ettin. | Open Subtitles | إستمررت بقول الولايات المتحدة الأمريكية، الولايات المتحدة الأمريكية إلى أن سقطتَ على لغم الولايات المتحدة الأمريكية |
| Yani sürekli hoşcakal demeye çalıştı | Open Subtitles | أَعْني، كُلَّ مَرَّةٍ حاولتُ القَول مع السّلامة |
| Ne demeye çalıştığınızı pek anlamıyorum. | Open Subtitles | لم أفهم ما ترمي إليه |
| Sadece güle güle demeye geldim. | Open Subtitles | أتيت لألقي الوداع |
| Ama Roma bana sahtekâr demeye devam ederse kendi kilisemi kurmak zorunda kalacağım. | Open Subtitles | لكن إن استمريت بمناداتي بأني محتال فإني سأكون مجبرًا على إحدث كنيسة لي |
| Benim de demeye çalıştığım şu, Oliver çevresinde tanıdık şeylere ihtiyaç duyuyor. | Open Subtitles | وكل الذي أعنيه أن أوليفر يحتاج إلى وجود أشياء مألوفة حوله الآن |
| demeye çalıştığınız şeyi tam olarak anlamadım. | Open Subtitles | لم افهم وجهة نظرك |