geçmişte sipariş ettiğimiz bantların sayısına dair bir histogram çizerseniz, artık biraz azaldı. | TED | وإذا رسمت رسم بياني لعدد الإسعافات التي طلبناها في الماضي فقد تلاشت الآن. |
Yani bu geçmişte beni devlet aktörü olmak istemeye itecek hiçbir şey yoktu. | TED | لذلك لم يكن هناك حافزٌ من الماضي يجعلني أختار أن أكون ممثلاً حكومياً. |
Ben de insanların geçmişte doğaya ne şekilde baktığını görmek istedim. | TED | لذا هنا، أريد أن اعرف كيف نظر الناس للطبيعة في الماضي. |
Teorik olarak konuşuyorum eğere gelecekte geçmişe gidersen, o zaman geleceğin geçmişte demektir. | Open Subtitles | بكلام نظرى لو ذهبت للماضى فى المستقبل اذا سيكون مستقبلك موجود فى الماضى |
geçmişte olmak istediğim şey bir arkeolojist, bir bilgi kaşifi, bir kırbaçsız Indiana Jones olmaktı-- ya da aslında kırbaçlı. | TED | ما أردت أن اكونه هو عالم آثار مختص بالماضي مكتشفا للأدب، إنديانا جونز بدون السوط أو في الحقيقة مع السوط. |
Firmanın konsepti ise geçmişte yapılmış olan analog süreçleri zurbağa zıplayışı ile geçecektik ve dosdoğru dijital prodüksiyonun içine dalacaktık. | TED | وكان هدف الشركة ومفهومها ان نقفز فوق الماضي قفزات كبيرة بأن نتجاوز التصوير البصري وهكذا .. الى الصناعة الرقمية مباشرة |
Öyleyse açıkça görülüyor ki şimdi yaptığı hiçbir iyilik... geçmişte yaptıklarını silemez. | Open Subtitles | اذن لا يمكن لافعاله الجيدة حاضرا أن تمحو ما فعله في الماضي |
geçmişte yaşanan her şeyin sırf seni savunduğum için düzeleceğini mi sanıyorsun? | Open Subtitles | كُلّ شيءِ حَدثَ في الماضي هَلْ فجأة أصبح جيد لأنى أُدافعُ عنك؟ |
Craig, öyle değ- Paylaştığımız tüm duygular... Onlar artık geçmişte kaldı. | Open Subtitles | أية مشاعر شاركناها فذلك كان من الماضي وهذا الجزء مات الآن |
Kaç bakalım, bu konuda konuşmaktan kaç, ama geçmişte yaptığımız bu tür şeyler bir bir başımıza bela oluyor. | Open Subtitles | لكي تهرب و تتجنب النحدث عن هذا الأشياء التي كنا نفعلها في الماضي لم نستطيع أن نفعلها بدونه الأن |
Cole, geçmişte düşük battı, ama benim erkek arkadaşım cinayet olacağını hayal asla. | Open Subtitles | كول لقد انحدرت في الماضي و لكنني لم أحلم أبداً أنك ستقتل صديقي |
Oh Alex. Annenle konuşmak o kadar güzel ki. Sanki geçmişte yaşamak gibi. | Open Subtitles | أليكس، سيكون لطيفاً لو تكلّمت مع أمك إنها تبدو وكأنها تعيش في الماضي |
Onu çevremizdeki Piper olmadan geçmişte öldürmek için daha kolay olacak. | Open Subtitles | هو سَيَكُونُ أسهل لَهُ أَنْ يَقْتلَنا في الماضي بدون زمّارِ حول. |
İyi tarafından bakarsak, Yu ile geçmişte birçok işbirliğimiz oldu. | Open Subtitles | من جانب مشرق , إنه سيكون أكثر تعاوناً من الماضي |
~Bir gölge gibi yaşayacağım bundan böyle... ~Sonsuza dek geçmişte... ~Sonsuza dek geçmişte... | Open Subtitles | من الآن فصاعداً سأعيش كظلّ إلى الأبد في الماضي إلى الأبد في الماضي |
Şu anda derinden sevdiğim insanın gülümsemesi ve geçmişte derinden sevdiğim insanın gülümsemesi. | Open Subtitles | ابتسام الشخص الذي أحبه كثيرا الان و الشخص الذي أحببته كثير في الماضي |
'geçmişte geçinilmesi zor bir insan olduğumu kabul ediyorum.' Ama artık değiştim. | Open Subtitles | سأخذها على اساس انني لم اكن اسهل شخص لتتعامل معه في الماضي |
Ama ikimiz de, geçmişte doğru olanı yapmakta zorlandığını biliyoruz. | Open Subtitles | و لكن كلانا يعرف أنك حاولت فعل الصواب في الماضي |
geçmişte birinin seni hayal kırıklığına uğratması onun her zaman suçlu olacağını göstermez. | Open Subtitles | مجرد أن شخص ما كان مخيبا للظن فى الماضى 609 00: 30: 23،126 |
Benim raporum gelecekte ne yapıp yapamayacağına değinir geçmişte neyi yapıp yapmadığına değil. | Open Subtitles | التقرير عن ماذا ستفعلين او لا تفعلين في المستقبل وليس عما فعلت بالماضي |
Aslında, NCIS'in geçmişte yaptığı gizli operasyonları kurcalamak hoşuna gitmiyor değil mi? | Open Subtitles | لم أدفعك يوما لهذا النوع من الحفر بداخل تاريخ العمليات السرية للشعبة. |
Bütün bu önemli veriler ortalık yerde dururken, geçmişte sevmiş olduklarınıza çok yakından bakmamak belki de iyi bir fikir olabilir. | TED | مع كل هذه البيانات هنا، قد تكون فكرة جيدة أن لا ننظر بعيداً جداً في ماضي من تحب. |
En kötü günlerimizin geçmişte en iyi günlerimizin gelecekte olması dileğiyle. | Open Subtitles | إنه يعني أفضل يوم في ماضيك سيكون أفضل يوم في مستقبلك |
Bu fikri daha önce yazmıştım, ve biliyorum ki bu salonda bu ansiklopedi için geçmişte önemli çabalar sarfetmiş insanlar var. | TED | لقد كتبت عن هذه الفكرة في السابق، واعرف أن هناك أشخاص في هذه القاعة الذين بذلوا جهوداً مقدرة فيها في السابق. |
geçmişte olduğu gibi, hürmet edilen biri olmamak. | TED | ليس مثل أولئك الذين ينتمون للماضي والذين كان ينظر إليهم باحترام. |
geçmişte bir yerde, belli ki küçük bir kızken iki farklı kişiliğe bölünmüş. | Open Subtitles | فى مكان ما فى ماضيها ظاهرياً حين كانت طفلة أصبحت شخصيتها مقسمة إلى شخصيتين مختلفتين |
geçmişte yapılmış tanıtım değerlendirmeleri de hala bizim için bir sır. | Open Subtitles | وماذا يدور في ماضيهم تلك التقييمات المبدأية، التي بقيت لغزاً لنا |
geçmişte paylaştıkları şeyler olan iki insanın arasında olmaktan daha kötü bir şey olamaz. | Open Subtitles | ْليس هناك أسوأ من التواجد مع شخصين ذو ماضٍ |
geçmişte aşık olduğu kadınlar, asla fazla bir şey beklememişti ondan. | Open Subtitles | بالرغم من أن النساء اللاتى وقع فى غرامهن بالماضى |
Geçmişi geçmişte bırakalım. İnan bana küskünlük gelir geçer. | Open Subtitles | ثقّ بي وانسَ ما بدر ماضياً فإنّه يُنسى مع الزمن |
Tüm günahlarımın geçmişte kaldığını düşünsem de. Aksi hâlde günah olmazlardı. | Open Subtitles | مع أني أعتقد بأن جميع الخطايا "ماضية" وإلا لن يكونوا خطايا |
Ve yakın bir geçmişte bu buzun eridiğini ve tekrar donduğunu, deniz seviyesinin 6 metre yükselip alçaldığını biliyoruz. | TED | والآن نحن نعلم أن ماضينا القريب تراجع وتشكل من جديد، ومستوى البحر يصعد ويهبط، ستة أمتار في وقت واحد. |