Çünkü erkeklerin kadınların işe alınmasını desteklemeleriyle, gerçekte kaç kadının profesyonel iş sahalarında işe alınmasının bir bağlantısı olduğunu keşfettik. | TED | لأننا اكتشفنا رابطا بين دعم الرجال لعمل المرأة وكم تُشغّل في الحقيقة من إمرأة في المجالات المهنية في تلك الدولة. |
Maalesef gerçekte mülteciler genellikle tutarsız ve ayrımcı davranışların kurbanı olurlar. | TED | إلا أن الحقيقة أن اللاجئين يكونون باستمرار ضحايا للمعاملة المتقلبة والتمييز. |
Biz ayın sonunda faturayı ödüyoruz, fakat gerçekte faturayı ödeyecek insanlar bizim torunlarımız. | TED | نحن ندفع الفاتورة في نهاية الشهر، لكن من سيدفعون الفاتورة حقاً هم أحفادنا. |
gerçekte önem arz eden şey: Gayret ederseniz düzenli olarak yapabileceğinizin en iyisini yapmak için, sonuçlar olması gerektiği şekilde olacaktır. | TED | هذا هو ما يهم حقاً: إذا بذلت جهدا لفعل أفضل ما تستطيع بصورة دائمة، فان النتائج ستكون كما ينبغي أن تكون. |
gerçekte, birisi televizyonu açar açmaz, diğer odaya geçiyorum ve okumaya başlıyorum. | TED | في الواقع ، حالما يقوم أحداً بتشغيله، أذهب إلى الغرفة الأخرى وأقرأ. |
Hep düşünmeden hareket ettiğini ama gerçekte düşüncesiz olduğunu söylerdi. | Open Subtitles | لقد إعتادت القول بأنها كانت عفويه لكنها كانت فعلاً متهوره |
ama bizim gerçekte gördüğümüz böyle devam etmesinden daha da ileri gidileceği. | TED | و لكن ما نراه حقيقة نحن في الحقيقة نفعل أكثر من المجاراة. |
gerçekte, herhangi birinin bunu görmesi bile büyük bir şans. | Open Subtitles | في الحقيقة أنه حظ ان أي واحد يعبر كل ذلك. |
gerçekte özgürlük suç işlemektir.Çünkü öncelikle kendini düşünür, grubu değil. | Open Subtitles | فى الحقيقة الحرية هى جريمة لأنها تفكر بنفسها وليس الجماعة |
Fakat gerçekte son derece kusursuz pilotlardır ve ihtiyaçları olan besini bulmaları söz konusu olduğunda yüzlerce kilometre uçabilirler. | Open Subtitles | ولكنهم في الحقيقة ضليعين جدا في الملاحة الجوية ويمكنها الطيران لمئات الأميال إذا أضطرت للبحث عن الطعام الذي تحتاجه. |
gerçekte birbirlerine vurmuyorlar aksi takdirde birisi ölebilir ve bu da yasal değildir. | Open Subtitles | انهم لايضربون بعضهم البعض حقاً. والا مات الواحد أو الآخر. وهذا مخالف للقانون. |
Ve gerçekte ne kadar güzel olduklarını. ve saklanmanın ve yalan söylemenin gereksizliğini. | Open Subtitles | وكَمْ يبدو هذا جميلا حقاً حيث ليس هناك حاجة لإخفاء شىء أَو الكَذِب |
Dışsal müdahalelere son verirsek vücudunda gerçekte neler olduğunu anlayabiliriz. | Open Subtitles | بإزالة أية مؤثرات خارحية سيساعدنا على رؤية ما بجسدك حقاً |
Bazıları bu kuralı aşabiliyormuş gibi görünebilir ama gerçekte harici bir kaynaktan aldıkları enerji ile çalışmaya devam etmektedir. | TED | هناك البعض الذي يبدو وكأنه مستمر بالعمل، ولكن في الواقع دائمًا ما يتضح أنه يسحب الطاقة من مصدر خارجي. |
Aslında, bilim insanları uzun zaman önce, hatta Natalia'nın keşfinden de önce, develerin kökeninin gerçekte Amerika'ya ait olduğunu biliyorlardı. | TED | حسنا، لقد عرف العلماء منذ فترة طويلة، كما تبين، حتى قبل اكتشاف ناتاليا، أن الجمال في الواقع من أصول أمريكية. |
Bu şu demek: Ekranda gördüğünüz şey, gerçekte inanılmaz derecede küçük bir şey. | TED | وهذا يعني أن ما نراه على الشاشة هو في الواقع في غاية الصِغَر. |
Orada kazı yapmak ve gerçekte ne olduğunu bulmak istiyorum. | Open Subtitles | و يجعلني أُريد التحري عن الأمر وإكتشاف ما يحدث فعلاً |
gerçekte aslında ne kadar hızlı olduğunu hayal edebilirsiniz. | TED | فتخيلوا كم سرعة هذا الشيء في الحياة الحقيقية. |
Gördüğüm şeyi gerçekten hatırlamanın yolu gerçekte gördüğüm gibi kayıt etmekti. | TED | الطريق إلى تذكر ما رأيت حقا كان تسجيله كما رأيته فعلا. |
Gözlerimi kapadığımda, senin gerçekte ne olduğunu görüyorum, çirkin olduğunu! | Open Subtitles | عندما أغلق عيناي أراك على حقيقتك مجرد قبيحة انتهى أمرنا |
Şimdi, bu, güven kaymasının nasıl davranış ve tüm sektör çerçevesinde meydana geldiğine gerçekte güçlü bir örnek, hikayeyi geriye döndüremezsin. | TED | الآن، هذا هو توضيح قوي حقًا كيف بمجرد أن حدث تحول الثقة حول السلوك أو القطاع بالكامل، فلا يمكنكم عكس القصة. |
Hayatımın tümünü, dünyanın Clark Kent'in gerçekte kim olduğunu öğrenmesine, Adayacağım. | Open Subtitles | سأكرس نفسي للتأكد من معرفة العالم كله بأمر كلارك كينت الحقيقي |
gerçekte, az önce tanıştığınız yaşlı hanım, anne tarafından büyük teyzeme dayanıyor. | TED | في الحقيقه السيده المسنه التي التقيتموها للتو، بتصرف كبير جداً جداً مستوحاه من عمه كبيره من جهه أمي. |
Fakat gerçekte, onun da benim için orada olacağını sayıyordum. | Open Subtitles | لكن حقيقةً ، كنت اعتمد عليه ان يكون هنا لأجلي |
Görmüyor musunuz? Bu sizin bilinçaltınız. gerçekte, bilinçaltı fanteziniz. | Open Subtitles | الا ترى انه اللاوعي لديك يستبدل الوهم بالحقيقة |
Bunu, bugünün silikon teknolojisinin gerçekte bir aşırılıklar kültürü olduğunu düşündüğümüz için yapıyoruz. | TED | ونحن نقوم بهذا لأننا بالواقع نؤمن بأن تقنية السيليكون اليوم معظمها حول الثقافة زائدة |
Böyle bir yerde, kimse gerçekte nasıl biri olduğunu belli etmez. | Open Subtitles | فى مكان مثل هذا, لن يظهر أى أحد هنا على حقيقته |
İnsanlar tarafından çevrelenmiştim çoğu arkadaşımdı ama hiçbiri gerçekte kim olduğumu bilmiyordu. | Open Subtitles | لقد كنت محاط بأشخاص الكثير منهم اصدقائي لكن لايوجد احد يعرف حقيقتي |