| Yine de kaplumbağalar çevrelerini saran aç sürülere aldırmadan gelmeye devam ediyor. | Open Subtitles | ولكن السلاحف تستمر في القدوم, غافلين عن جحافل الجياع الذين يحيطون بهم. |
| Tatlım, niye baştan beri çürük çürük kokan şeyin kaplumbağalar olduğunu söylemedin. | Open Subtitles | ياإلهي , طوال الوقت كنت ِ تقصدين السلاحف التي رائحتها ناضجة كثيرا |
| Modern kaplumbağa kabukları neredeyse kaplumbağalar kadar çeşitlidir. | TED | إن أصداف السلاحف المعاصرة، في أقل تقدير، تتنوّع بحسب تباين السلاحف ذاتها. |
| Ve bu zeytin yeşili kaplumbağalar da her yıl binlerce mil göç ederler. | Open Subtitles | هنالك أيضا سلاحف "ريدلي الزيتية اللون" ، وهي تهاجر كل عام قاطعةآلاف الأميال. |
| Küçük bebek kaplumbağalar almıştım. Onları beslemeyi kimse bilmiyor. | Open Subtitles | لقد إشتريت للتو سلاحف صغيرة و لا أحد يعلم كيف يطعمها |
| kaplumbağalar yiyor. Balıkların yüzgeçleri petrol dolmuş oluyor. | TED | ومن ثم تاكله السلاحف .. فان النفط يدخل الى اجواف الاسماك |
| Bunu büyük kaplumbağa yarışı düzenleyerek- ki bu kaplumbağalar etiketliydi- 4 milyon kişinin dikkatini çekerek başardık. | TED | لقد فعلنا هذا مع جنس السلحفاة العظيمة رقمنا السلاحف ، أحضرنا اربعة ملايين ضربة |
| Baktım ve capcanlı kumu gördüm, capcanlı yumurtadan yeni çıkmış kaplumbağalar denize doğru hamlelerini yaptığında kuşlar üstlerinde uçup aniden saldırırken üstlerinde uçup aniden saldırdılar. | Open Subtitles | و نظرت ،فرأيت الرمال كلها حية و حين إنطلقت السلاحف البحرية الجديدة إلى البحر و حين حلقت الطيور و انقضت للهجوم |
| kaplumbağalar tekrar dörtlendi yine de hala tam bir takım olamadı. | Open Subtitles | أصبحت السلاحف أربعة مجدداً ومع ذلك ليسوا جميعاً |
| Hayır, kaplumbağalar beni korkutuyor. | Open Subtitles | كلا، السلاحف تخيفني. أنا لا أحتاج لهذا اليوم. |
| Flipper hızlıydı, tamam ama kaplumbağalar kaçıp gitmezler. | Open Subtitles | بالتأكيد الدلفين كان سريعا لكن السلاحف لا تهرب و حسب |
| Deniz kabardığında kaplumbağalar su yüzüne çıkmaya başlıyorlar. | Open Subtitles | عندما يكون المد عالياً، تظهر السلاحف خارجة من اطراف الموج علي الشاطيء |
| Kaplumbağa baş hekimin baldırını ısırarak yere düşürür, daha sonra o ve diğer kaplumbağalar yarış pistinde. | Open Subtitles | عضّت السلحفاة ساق مدير المستشفى، وجرّته على الأرض حيث إلتهمته حيّاً مع السلاحف الأخرى، |
| Bu kaplumbağalar gergin noktaların nerede olduklarını biliyor. | Open Subtitles | هذة السلاحف تعرف تماما أين تقع النتوءات.. |
| Sahte kaplumbağalar, çağırılıncaya kadar kuliste beklesinler. | Open Subtitles | أي سلاحف مخادعة, تنتظر في الأجنحة حتى تستدعى |
| Ama balıkların beyin emen kaplumbağalar dışında endişe ettikleri başka bir şey daha vardır. | Open Subtitles | لكن هناك ما يدعو الأسماك للقلق أكثر حياله من مجرد سلاحف ماّصة للدماغ |
| Çoklu evrende değişmeyen tek şey sizin tahmin edilebilirliğiniz kaplumbağalar! | Open Subtitles | لو كان هناك بعد واحد في هذا الكون المتعدد لكان لي القدرة على التنبؤ بكم يا سلاحف |
| İşte lanet olası Ninja kaplumbağalar çoklu evreni! | Open Subtitles | المزيد من سلاحف النينجا المراهقة المتحولة |
| Yumurtadan akşam çıkan yavru kaplumbağalar denize sorunsuzca ulaşabilirler. | Open Subtitles | ترٍدُ صغار السّلاحف مياه البحر بدون مشاكل إن فقست أثناء الليل |
| Olağanüstü çeşitlilikteki türlere ev sahipliği yapıyorlar, çakallar, kaplumbağalar, sahil kuşları ve su samurları gibi. | TED | فهي موطن مجموعة من الأنواع، مثل ابن آوى والسلاحف المائية والطيور الساحلية وثعالب الماء. |
| Denize terk edip karaya çıkmak, kaplumbağalar için zaten zordur. | Open Subtitles | ترك البحر والصعود لليابسة أمر صعب بما فيه الكفاية بالنسبة للسلاحف |
| kaplumbağalar bir araya. | Open Subtitles | هذه هى قوة الأتحاد هذه هى قوة الأتحاد |
| kaplumbağalar. | Open Subtitles | سلاحفي |