Saddam Hüseyin'i sindirme konusunda Başkan Bush kriz yönetme kitabını yenibaştan yazdı. | Open Subtitles | ..في مواجهته لصدام حسين قام الرئيس بوش بإعادة كتابة قانون إدارة الأزمات |
kriz merkezinde çalışmak için gereken özelliklere sahip olduğuna emin misin? | Open Subtitles | مذهل هل أنت متأكدة أنك مؤهلة للعمل في مركز الأزمات النفسية؟ |
Birdenbire bedenimdeki krizin dünyadaki kriz olduğunu fark ettim ve daha sonra olan bir şey değildi, şimdi oluyordu. | TED | فهمت فجأة أن الأزمة في جسدي كانت الأزمة في العالم ، ولم تكن تحدث لاحقاً كانت ذلك يحدث الآن. |
Eğer Emma ilaçlarını almayı kestiyse, psikolojik kriz geçirmiş olabilir. | Open Subtitles | لو أنّها توقفت عن تعاطي أدويتها، فلربّما عانت نوبة نفسيّة. |
Dinle, bir kriz yaşıyoruz ve yardımına ihtiyacımız var. | Open Subtitles | . اسمعي , لدينا ازمة ونحن بحاجة الي مساعدتك |
Başkan kriz esnasında gündelik işleri de devam ettirmeyi istedi. | Open Subtitles | الرئيس يريد ان يبقي الامور على حالها اثناء هذه الازمة |
bağı bir tür parodi gibi.Hayatında kriz varsa bir şey | TED | إذا كنت تواجه أزمة في حياتك، فأنت حتمًا ستلاحظ شيئًا. |
Bazen kriz durumları zayıf erkeklere seks için bahane çıkarıyor. | Open Subtitles | أحياناً تمنح الأزمات الحجج للرجال الضعفاء للإنقضاض على الجنس الناعم |
Cehennemdeki en karanlık yerler kriz anlarında harekete geçmeyi kabul etmeyenlere ayrılmıştır. | Open Subtitles | الأماكن المظلمة في الجحيم قد حجزتلهولاء.. الذين رفضوا التصرف في وقت الأزمات |
kriz zamanlarında bir lider olmak çok zor. Yorucu bir iş. | Open Subtitles | من الصعب جدًا أن تصبحي قائدة بوقت الأزمات إنه أمر مرهق |
kriz masasından gelen mesajlardan elde edilen bilgiyi bir hayal edin. | TED | لذا فكروا في البيانات من نظام رسائل الأزمات. |
Bu tepki bizim bir kriz anında hayatta kalmamızı sağlamak için var olan bir fizyolojik mekanizma yüzünden oluşuyor. | TED | وقد تطورت هذه الاستجابة من الآلية الفيزيولوجية، والتي صممت لتضمن بقاءنا على قيد الحياة في الأزمات. |
Muhtemelen yaşadığımız en büyük kriz yayından bir hafta önceydi. | TED | ربما كانت الأزمة الكبرى هي التي واجهناها قبل النشر بأسبوع. |
gerçek bir uluslararası kriz sayesinde, sirkülasyonumuzu iki katına çıkarabiliriz. | Open Subtitles | نحن يمكن أن نضاعف توزيعنا مع أي جيد الأزمة الدولية. |
Bir kriz geçirirse, onu öylece terk edip gidemezsin. Yardımımıza ihtiyacı var. | Open Subtitles | أنت لن تتركه إذا داهمته نوبة إنه بحاجة إلينا |
Korkunç bir ekonomik kriz yaşıyoruz ve sen 50 milyon doları Zaman Bükülmeleri araştırmana mı harcıyorsun. | Open Subtitles | نحن في وضع ازمة إقتصادية وكنت تنفق 50 مليون دولار على دراسة إعوجاج الزمن؟ |
Ve bu nedenle ne zaman kriz çıkacağı gerçekten düşünülmek zorunda. | TED | ولذلك علي شخص ما ادراك او معرفة متي ستقع الازمة |
kriz ya da değil, hiçbir şey çay saatini aksatamaz. | Open Subtitles | أزمة أم لا, لا يجب أن يتداخل شيئاً مع الشاى |
Luther kriz geçirirken, kolumla bir hareket yapıyordum. | Open Subtitles | أوه أنا عَمِلتُ شيء بزراعي عندما اصيب لوثر بنوبة |
Bu kriz sürecinde güçlü bir liderliğin devamı çok önemli. | Open Subtitles | في زمن أزمات كهذه، من الحيوي الحفاظ على قيادة قوية. |
Bir polis cinayeti-intiharı... sizin için büyük kriz, değil mi? | Open Subtitles | شرطى قتل ثم إنتحر إنها أزمه صحيه لكم يارفاق, أليست كذلك؟ |
kriz haritaları, seçim haritaları, yozlaşma haritaları, hatta çevresel gözetim insan haritaları. | TED | فهناك خرائط توضيحية للأزمات وللإنتخابات وللفساد وأيضا للرصد البيئي للسكان والتجمعات. |
Şimdi; kan basıncını kontrol altına aldığımızdan artık kriz riski falan olmayacaktır. | Open Subtitles | الآن ضغط الدم تحت السيطرة، لن يكون هنالك اي خطر من النوبة. |
Tankın içindeyken kriz geçirmiş olmalı... kriz sırasında dudağını ısırmış olmalı. | Open Subtitles | لا بد انه تعرض لنوبة بينما كان في المستوعب. وعض شفتيه بينما كان متشنجا أنها بالتأكيد حالة جسدية. |
Çünkü büyük ölçekli bir kriz bizi vurduğunda ve daha güvenli bir yere sıçrama ihtiyacıyla karşılaştığımızda, o yerin ne olduğuna dair hiçbir uzlaşmışlığımız yok. | TED | لأنه عندما تصيبنا الكوارث العظام ونواجه بحاجتنا للتقدم إلى مكان آمن، فليس هناك اتفاق على هذا المكان. |
Krizlerde insanların hayatta kalmalarının sebebi, insanların kriz içindeyken muhteşem çalışmalarıdır. | TED | السبب في نجاة الناس من كارثة هو بسبب المجهود الاستثنائي لمن هم يعيشون في تلك الكارثة أنفسهم. |
Tanrısız anarşistler her köşe başında, ve kriz çıkarıyorlar. | Open Subtitles | ملحدون فوضويون في كل ركن الشارع وهو يمر بأزمة |