| Çok tuhaf olduğunu biliyorum ama beni korkmaktan çok meraklı birisi gibi düşün. | Open Subtitles | أعرف أن الأمر غريب لكنكِ صدمتني تبدين كشخص فضولي أكثر من كونك خائفة |
| Ben çok meraklı biriyimdir. Doğamda var. Herşeyi bilmeliyim. | Open Subtitles | إني رجل فضولي بالفطرة، تلزمني معرفة الأمور |
| Ve bu da, her çocuğun puanının bazı meraklı George oyunları baz alınarak yapılan bilgisayar tahmini. | TED | وهذه هي تنبؤ الحاسوب لكل علامة طفل، اعتمادًا على بعض ألعاب جورج الفضولي. |
| Seviyorum. Cheryl: Aimee oraya gittiğinde pist ve sahaya meraklı olduğunun farkına vardı, bu yüzden birilerini arayıp, bunu araştırmaya başladı. | TED | أنا أحبها. شريل: عندما ذهبت ايمي هناك، قررت ولأنها نوعاً ما فضولية بخصوص سباقات المضمار أن تتصل بأحد وتسأله عن ذلك. |
| Sen çok az şey söylerken, oldukça meraklı ve söyleyeceklerimi... | Open Subtitles | لقد كنت في غاية الفضول واللهفة لسماع ما لديّ لأقوله |
| Ve bunlar herhangibir şey söyleyecek kadar meraklı insanlardı. | TED | وأولئك هم الفضوليين بما يكفي لقول أي شيء. |
| Ve asla sana zarar verecek bir şey yapmayacağımı ve çok meraklı biri olduğumu da biliyorsun. | Open Subtitles | و أنتِ تعرفين أنه لم و لن أفعل ما يضرك أبداً و تعرفين أيضاً أنني فضولي |
| Bölge yetkilileri, katil arıların sadece meraklı olduğunu ve onlara dokunmadığımız takdirde bize bir şey yapmayacaklarını belirtti. | Open Subtitles | السّلطات المحلية واثقون بأن النّحل القاتل فضولي و حسب، و لن يزعجنا إلّا إذا أزعجناه |
| Ginger'ın meraklı kuzeninin evi sapağın orada. Yolu gözleyebilir. | Open Subtitles | هذا يمكن أن يراقب بسهولة بواسطة ماجينزرز عذراً على اللفظ،لدي أبن عم فضولي حيث يسكن على مسافة صغيره من الطريق الجانبي. |
| meraklı ve çevik bir akla sahip başka yönlerden meraklı ve çevik olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. | Open Subtitles | لديها عقل فضولي سريع البديهة بالإضافة لكونها فضولية و سريعة البديهة في نواح أخرى |
| Bu bütün sorularını cevaplamaya yeter mi, meraklı küçük adam? | Open Subtitles | هل هذه الإجابة ستجيب على كل أسئلتك أيها الرجل الفضولي ؟ |
| Bu meraklı Büyük Beyaz, nesneyi anlamak için nazikçe ölümcül dişlerini kullanıyor. | Open Subtitles | هذا القرش الفضولي يستعمل فكيه القاتلين لإستكشاف لوح التزلج بلطف |
| Bu kadar meraklı olma ve Paul'u telefona bağla, lütfen. | Open Subtitles | بربّك, لا تكوني فضولية نيللي. فقط صليني ببول, من فضلك. |
| Buradan uzakta büyüdüm, yaşayan her şeye çok meraklı küçük bir kızdım. | TED | في فترة نشأتي بعيدًا عن هنا، كنت فضولية بجنون كفتاة صغيرة عن كل ما هو حي. |
| Dikkatlilik eğitiminde, zorlama yerine, meraklı olmak konusuna odaklandık. | TED | مع التدريب الذهني الواعي الآن، تخلينا قليلاً عن الإجبار وركزنا بدلأ منه على صفة الفضول لديهم. |
| Ve onlar uzaya kurbağa gönderme peşinde olan meraklı çocuklar değillerdi. | TED | ولم يكونوا أولئك الصبيان الصغار الفضوليين الذين أحبوا وضع الضفادع في الهواء. |
| Farkındayım, hiç meraklı olmayan ahmak bir kadın olduğumu düşünüyorsun, lâkin anlamıyorsun. | Open Subtitles | أنا أعلم إنك تعتقدين أنني امراة ..حمقاء بدون فضول لكنكِ لا تفهمين |
| Belki de biliyordu ve postulatı böylece yazdı ki kendisinden sonraki meraklı akıllar detaylarını çıkarsınlar. | TED | ربّما كان يعلم وكتب عن قصد المُسلَّمة المتوازية بهذه الطريقة ليدع العقول الفضولية بعده أن يستخرجوا التفاصيل |
| Çok meraklı birisi değilim. Büyük harfler. Buradan bile okuyabiliyorum. | Open Subtitles | أنا لستُ فضولياً .إنها خطابات كبيرة، يمكنني قرائتها من هنا |
| Ayrıca sizi meraklı olmaya ve sormaya teşvik ediyorum: "Diğer insanların kağıdında ne var?" | TED | وأشجعكم أيضا لتكونوا فضوليين وتسألوا عن ما في ورق الآخرين؟ |
| Kulübünüze katılmaya meraklı değilim. | Open Subtitles | أتعرف ؟ أنا غير مهتمة بالإنضمام إلى ناديك |
| Evet. Köpek çok meraklı olduğu için çıkarmak zorunda kalmış. | Open Subtitles | نعم , قال أن الكلب أصبح فضولى جداً لذلك أخرجها |
| Pencereleri kireçle kaplayıp, ...meraklı kesimin kafasını karıştırmamız gerek. | Open Subtitles | يجب أن نغطّي النوافذ ستشوش الجمهور الاكثر فضولاً و لكنها ستعمل |
| Şehir içi biraz zor. meraklı gözler daha fazla olur. | Open Subtitles | في المدينة الأمر أصعب أعني، لديك الكثير من الأعين المتطفلة |
| Bu arkadaşın meraklı olması durumuna karşı ellerinizi ayaklarınızı kafesin içinde tutun. | Open Subtitles | اليدان والقدمان داخل القفص طوال الوقت في حال ان شعر أصدقائنا بالفضول |
| Burada olanlarla, yaşayanlarla bağ kurmak için meraklı olun. | TED | وكن فضوليا للتواصل لأي شيء هنالك حقا، مستيقظ وحي. |