On bin ila yüz binlerce yıllık sürelerde meydana gelen Dünya'nın yörüngesindeki küçük değişimler güneş ışığının Dünya'daki dağılımını değiştiriyor. | TED | تغيرات بسيطة في مدار الأرض تحدث على مدى العشرات إلى مئات الآلاف من السنين تغير توزيع ضوء الشمس على الأرض. |
Böylece, parçacıklar yakınlaşır ve daha çok çarpışma meydana gelir. | TED | وسوف تحدث الاصطدامات اكثر وكثرة تلك الاصطدامات تعني رفع احتمالية |
Onu savaş değiştirdi meydana gelen tüm o kötü olaylar. | Open Subtitles | أنها الحرب التي غيرته كل تلك الاحداث الفظيعة التي حدثت |
Kavga, Len Lyle'ın suçlarını, hapisteki günlerini ve bugüne kadarki rehabilitasyonunu anlatan üç kadın oyununun sahnelenmesi sırasında meydana gelmiş. | Open Subtitles | وقعت المشاجرة أثناء عرض مسرحية ثلاثة نسوة التي تستند على جرائم لين لايل, وحكم السجن ,وحتى الآن, إعادة التأهيل الواضح |
Kitabı diğer taraftan döndürürsem, Pantheon'un önündeki meydana doğru bakıyoruz. | TED | و ان قمت بتحويل الكتاب نحو الجهة الاخرى فاننا ننظر عبر الساحة و نحو البانثيون |
Bu kadar çok kanama ancak o hayattayken meydana gelebilir. | Open Subtitles | هذا النزيف لا يمكن ان يحدث الا اذا كان حيا |
11:50 civarı, Songdo-Incheon'daki bir otelde büyük bir patlama meydana geldi. | Open Subtitles | وقبيل الساعة 11: 50 وقع انفجار آخر في الفرع الثاني للفندق |
Ana meydana giderseniz orada park edebileceğiniz pek çok yer var. | Open Subtitles | ولكن اذا ذهبتِ الى الميدان الرئيسي هناك الكثير من مواقف السيارات |
Kazaların yüzde 41'inin fırtınalı havalarda meydana geldiğini biliyor muydun? | Open Subtitles | أتعرفين أن 41 بالمئة من الحوادث تحدث بأوقات الطقس العاصف؟ |
Kısaca, vergilerdeki bu küçük indirim, devlet okullarında büyük bir fark meydana getirecektir. | Open Subtitles | باختصار هذه الزيادة الضريبية البسيطة يمكن أن تحدث فرقا كبيرا في مدارسنا العامّة |
Acil servisler dünyanın çeşitli bölgelerinde meydana gelen depremlerden bahsediyor. | Open Subtitles | خدمات الطورايء تستلم تقارير متعددة عن زلازل تحدث عبر العالم |
İIginç olayların hepsi merkezde, parçacıkların çarpıştığı noktada meydana geliyor. | Open Subtitles | كل الأشياء الممتعة تحدث في المنتصف هنا حيث تتصادم الجسيمات |
Ölüm sırasında ya da çamaşır makinesinde meydana gelen 83 yara tespit ettim. | Open Subtitles | حددتُ 83 إصابة بالهيكل العظمي والتي حدثت إما وقت الوفاة، أو في الغسالة |
Seninle cuma gecesi meydana gelen olay hakkında konuşmak istiyorduk. | Open Subtitles | كُنت أُريد أن أُحدثكِ، لمُتابعة الواقعة التي حدثت يوم الجمعة. |
Bu doğru. Yine de burada, Oxford'daki kilisemde çok uzaklarda meydana gelen olaylardan yarı kopuk haldeyken bile inancımız zedelendi. | TED | هذا صحيح. مع هذا ها نحن في كنيستي في أكسفورد شبه منفصلين عن الأحداث التي حدثت بعيداً جداً, لكن إيماننا قد تأثر. |
Suç kayıtları halka açıklanmıyor çünkü iddia edilen suçun meydana dönemde reşit değilmiş. | Open Subtitles | سجلها غير متاح للعامة، لأن الجريمة المزعومة وقعت عندما كنت تحت السن القانوني. |
Bu ürkütücü görünüm orada meydana gelen ölümcül olayları anlatır gibi. | Open Subtitles | هذا المظهر المثير للقلق أكثر من مناسب للاحداث التي وقعت هناك |
fakat Santa Maria della Pace önündeki meydana doğru giderken mütemadiyen futbol oynanan o yerde, bir futbol topu bize çarpıyor. | TED | ولكن في الساحة أمام سانتا ماريا ديلا بيس، حيث تجري دائما ودون تغير لعبة كرة القدم، حيث نضرب بكرة القدم. |
Sonrasında Dreyfus'u meydana götürdüler, ritualistik olarak üniformasından rütbelerini söktüler ve kılıcını ikiye ayırdılar. | TED | بعد ذلك، قاموا بأخذه إلى الساحة العامة ورمزيًا قاموا بنزع شارته من بذلته العسكرية وكسروا سيفه إلى نصفين. |
meydana gelen her şeyin... hayat gayen içinde olduğuna inanıyorsun. | Open Subtitles | أنت تُؤمن بأن كُل شيء.. يحدث في حياتك لديه مغزى |
Evet, burada birçok değişikliğin meydana geldiğini görebiliyorsunuz. | TED | ما تنظرون إليه في الواقع هوالتغيير الكبير الذي وقع. |
Hükümet Binasının doğu kıyısının doğusundaki meydana iniyor. | Open Subtitles | ستهبط في الميدان شرق الجانب الشرقي من الكابيتول |
Hayatımdaki en önemli şey de bu sırada meydana geldi. | TED | وهو أهم شيء في حياتي حدث أيضاً في ذلك الوقت. |
Beyinde meydana gelen milyarlarca yüksek bağlantılı sinirler gibi, sinir ağının basit bir çalışma birimine "nöron benzeri" düğümü deniyor. | TED | تمامًا كما أن الدماغ يتكون من مليارات الأعصاب المتصلة بقوة فإن الوحدة التشغيلية الأساسية في الشبكة العصبية هي العقدة العصبية |
Yani, şu anda, nöronlardan meydana gelmiş canlı bilgisayar devrelerine sahibiz. | TED | وبالتالي لدينا الآن رقاقات كمبيوتر عضوية مصنوعة من خلايا عصبية حية ذاتية التجميع. |
Buna karşılık, karmaşık bir sistem birbirine benzeyen birçok küçük parçadan meydana gelir ve çevreyle uyumlu davranışı ortaya çıkaran bu parçaların birbiriyle etkileşimidir. | TED | و على النقيض، إن الجهاز المركب مكون من العديد، العديد من الأجزاء المتشابهة، و تفاعلها هو ما ينتج سلوك متجانس ككل. |
Bu eski bir yoldur ... ... çünkü uzun yıllar önce meydana geldi ... ... tüm bu hayvanlarla hala çalışılması gibi. | TED | إذاً هو ممر قديم, لأنه لا بد ان يكون قد نشأ منذ وقت طويل في تطور بحيث انه ما زال يعمل في كل تلك الحيوانات |
Cesetleri de kamuya açık bir meydana götürülmüş ve baş aşağı bir şekilde asılmış. | Open Subtitles | جثتهما أخذت للساحة العامة. و علقا هناك من أقدامهما. |
Tek ihtiyacım meydana dönüp isyancı kanı dökmek! | Open Subtitles | فقط أريد العودة للميدان وأحظى بدم الثوار على وجهي |
O kötü sihirden meydana gelmiştir... ve onun ölümcül arzularıyla harap olmuş... kara boyutta hüküm sürer. | Open Subtitles | إنه يتألف من سحر فاسد، ويسكن في البعد المظلم، يستهلك العالم بواسطة شهيته الوحشية |