ويكيبيديا

    "oturdu" - ترجمة من تركي إلى عربي

    • جلس
        
    • جلست
        
    • يجلس
        
    • جالساً
        
    • وجلست
        
    • جالس
        
    • جَلسَ
        
    • وجلس
        
    • ملائمة
        
    • جلسوا
        
    • جنحت
        
    • مقاسها
        
    • ويجلس
        
    • مقعدها
        
    Sonunda, bir diğer birey, arkasını dönerek oturdu ve sonra katılımını iptal etti, bu sebeple tanınmasın diye görüntüyü mozaiklemem gerekti . TED وأخيراً، شخص آخر جلس للتصوير من الظهر ثم بعد ذلك ألغى مشاركته، لذا فقد أضطررت لتمويه صورته كي لا يتم التعرف عليه.
    Editörler haber odalarında oturdu ve hükümetin onlara ne yapmaları gerektiğini söylemelerini bekledi. TED جلس المحررون فى غرف أخبارهم وانتظروا أن تخبرهم الحكومة بما يجب أن يفعلوا.
    Bir canavar vardı. Üstüme oturdu ve bana türlü şeyler yaptı. Open Subtitles لقد كان هذا الوحش جلس على ووضع لى كل هذه الأشياء
    O kedi benim kucağıma oturdu ve bir şeyler biliyor. Open Subtitles لقد جلست تلك الهرّةُ في حضني وتلكَ الهرّةُ تعلمُ شيئاً
    İki saatlik yolda çocuğum tek başına oturdu çocuğunuza çocuğumun yanına oturmasını söyleseydiniz daha iyi olabilirdi çünkü 13 yaşındaki oğlanlar korkunç. Open Subtitles إبني جلس وحده طوال الرحلة لمدة ساعتين لذلك ربما كان الوضع سيكون أكثر راحة لو طلبتِ من إبنك أن يجلس بجوار إبني
    Yemek masasına oturdu ve bir parça kağıda bir sayı yazdı. Open Subtitles ولقد جلس على طاولة المطبخ وكتب رقماً على قطعة من الورق.
    Ve özellikle benim için karanlık bir günde Jason oturdu ve bir mail yazdı. TED وفي أحد الأيام الأكثر حلكة بالنسبة لي، جلس جيسون وكتب لي رسالة بريدية.
    New York City metrosunda yanıma oturdu ve benimle sohbet etmeye başladı. TED جلس بجانبي في مترو مدينة نيويورك، وبدأ بالتحدث معي.
    Saat 22.00'da grubumuzdaki sanatçı Maksim, oturma odasına yerleştirdiğimiz davul setinin başına oturdu ve çalmaya başladı. TED وفي الساعة العاشرة مساءً، مكسيم، الفنان في مجموعتنا، جلس على مجموعة الطبول والتي ركبناها في غرفة المعيشة وشرع بقرعها.
    Üç grupta, birinci grup önce oturdu ve ikinci testte de oturdu. TED ثلاث مجموعات: جلس الفريق الأول في البداية ثم جلس مجددًا خلال الاختبار الثاني.
    İkinci grup önce oturdu ve ikinci testi koşu bandında yürürken yaptılar. TED جلس الفريق الثاني في الأول ثم أجرى الاختبار الثاني مشيًا على جهاز المشي.
    Koltuğuna oturdu ancak durumu ilk başta kavrayamadı. Open Subtitles جلس على كرسيه ولم يكن قد أستوعب ما فى البرقية فى البداية
    Dağların zirvesindeki Sikandergul. Tahta oturdu. Herkes ona taptı. Open Subtitles إسكندرجول ، عالية فى الجبال جلس على العرش , كل الناس يعبدونه
    Juana Ramírez de Asbaje, saygın ilahıyatçılar, hukukçular ve matematikçilerden oluşan bir jüri heyetinin önüne oturdu. TED جلست خوانا راميريز دي أسباجي أمام لجنة من علماء الدين، والفقهاء والرياضيين المرموقين.
    Gölün kenarına oturdu ve denizin diğer kıyısında duran sütunlara bakıyordu. Open Subtitles جلست بجانب البحيرة , تنظر عبر المياه على الأعمدة فى الشاطىء الآخر
    Şuraya oturdu. Open Subtitles لقد جلست هناك دخنت سجائرها المذهبه المفلتره
    Bu portrede, o sadece oturdu ve devasa, masif Nijer kaftanının statüsünü bildirmesine müsaade etti. TED في هذا البورتريه، يجلس ببساطة ويسمح للقفطان النيجيري الهائل الضخم ليشير إلى حالته.
    Joe çelik masada karşıma oturdu ve boş bir ifade ile beni karşıladı. TED كان جو جالساً على طاولة مصنوعة من الفولاذ واستقبلني بتعبير الوجه اللامبالي
    O elektrik yüklenmiş bir halde doğruca bize doğru geldi,... ...yanımıza oturdu, titriyordu,... ...Dereck'e doğru olan sırtıyla etrafa bakıyordu. TED لقد جاءت نحونا .. ومن ثم بدأت تنظر إلينا بصورة مباشرة وجلست بقربنا ترتعش وادارات ظهرها الى ديرك .. واخذت تتفحص
    İhtiyar Joe geldi ve benim masama oturdu. Open Subtitles لقد أتي جو العجوز و هو جالس في منطقتي. هل يمكن أن تخدميه؟
    Hayal kırıklığına uğrayan Tom düşünmek için yaşlı kadının kulübesinin yanına oturdu. Open Subtitles خائب أمله بعض الشئ، جَلسَ توم على مقعد السيدة العجوزه لكي يفكر، رفض التخلي عن فكرة الشعور بالخطر للحظة.
    Sonunda, bu yaşlıca zenci adam yüzünde endişeli bir ifadeyle içeri girdi ve arkama oturdu, neredeyse avukatların masasına. TED وأخيراً ، جاء ذلك الحاجب الأسود وفي وجهه علامات القلق وجلس في قاعة المحكمة بالقرب مني ، وكأنه مستشار المحامي.
    Cuk oturdu. Bedenlerimiz aynı. Open Subtitles إنها ملائمة جداً يبدو أن لدينا نفس الصفات الفيزيائية
    Kuliste sıramın gelmesini beklerken beni sahneye çıkarmak yerine beş tane adamı kulise getirdiler ve hepsi oradaki sehpanın etrafına oturdu. TED وكنت أنتظر وراء الكواليس لكي أبدأ، وبدلاً من استدعائي إلى المسرح، جلبوا إليَ خمسة أشخاص جلسوا معي حول طاولة صغيرة.
    4 saat önce karaya oturdu ve alev aldı. Open Subtitles جنحت قبل أربع ساعات، واشتعلت فيها النيران.
    Eldiven gibi oturdu ve gerekli yerlerimi de zayıf gösterdi. Open Subtitles مقاسها متطابق كالقفّاز، و تنساب في الأماكن الصحيحة.
    Geri döndüğünde bu toplantılara geldi ve orada oturdu sadece. Open Subtitles و عندما عاد للديار، كان يحضر هذه .الإجتماعات ويجلس هُنا وحسب
    Annen hiç şaşırtmayacak bir şekilde havaalanından gelirken arka koltukta oturdu. Open Subtitles أمك كانت تقوم بالقيادة من مقعدها الخلفي كالعادة في طريقنا من المطار

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد