Walter'a yaptıklarımdan suçluluk duyuyorum, ama o kadar da değil. | Open Subtitles | أنا أشعر بالذنب عما حدث لوالتر لكن ليس لتلك الدرجة |
Pelerinin senin ölümüne yol açtığını anladığında, suçluluk duygusu tüm benliğini kapladı. | Open Subtitles | عندما أدركت أن العباءة قد صيرتك للموت قد كانت مغلوبة بالشعور بالذنب |
Bir milyon yıI da geçse... suçluluk ve pişmanlık duygusu... | Open Subtitles | منذ ملايين السنين وهذا الندم اللعين والشعور بالذنب وهذه الأمور |
suçluluk duygusundan dolayı giyeceğiniz çöplükten yeni moda takılar yapıyorum. | Open Subtitles | أنا أحول القمامة إلى إكسسوارات على الموضة ترتديها بدافع الذنب |
Ama bir şekilde kaçma iradeni kaybettiysen suçluluk veya utanç gibi şeyler dolayısıyla bu yükten kurtulsan iyi edersin. | Open Subtitles | ولكن إذا فقدتى الرغبة فى الهروب بسبب ذنب أو عار أو شئ ما من الأفضل أن تتخلصى من هذا |
Bir milyon yıI da geçse... suçluluk ve pişmanlık duygusu... | Open Subtitles | منذ ملايين السنين وهذا الندم اللعين والشعور بالذنب وهذه الأمور |
Yeni evliyken, teşekkür kartlarını göndermesi 3 hafta sürdüğü için suçluluk duyardı. | Open Subtitles | و هي متزوجة حديثاً، شعرت بالذنب لقضائها 3 أسابيع ترسل بطاقات شكر |
Ve ben de kendi işimi yaptığım için suçluluk duygusuna kapılmayacağım. | Open Subtitles | وأنا لن أَشعر بالذنب لكوني أقوم بعمل شغلي نعم لن تشعري |
Sen buraya müzik konusunda tavsiye almaya değil, suçluluk duyduğun için geldin. | Open Subtitles | أنت لم تأتى لهنا لتطلبى نصيحة موسيقية بل أتيت هنا لإحساسك بالذنب |
En azından şimdilik daha fazla suçluluk duymak zorunda değilsin. | Open Subtitles | على الأقل تعرف أنه لا عليك أن تشعر بالذنب مجدداً |
Sadece bana zorla annemin kıyafetlerini giydirdiğin her sefer için... suçluluk duymanı istiyorum. | Open Subtitles | أريدكِ ان أجعلكِ تشعرين بالذنب بسبب كل المرات التي جلعتني أرتدي ملابس أمي |
Ve sen gerçekten, onun bu konuda suçluluk duymadığına inanıyor musun? | Open Subtitles | و أنت فعلاً تصدق بأنه لا يشعر بالذنب بشأن ذلك ؟ |
O zaman onun "suçluluk hissetmek... tehlikelidir" deyişini bir çeşit zayıflıktır diye yorumlayabiliriz. | Open Subtitles | ..ربما أنه يقول هذا من الخطر أن تشعر بالذنب بأنه نوع من الضعف |
Ve yaparken suçluluk duymamak için de bunu bana söylüyorsunuz. | Open Subtitles | وأنتم تخبرونني بهذا كي لا تشعروا بالذنب تجاه ما تفعلونه |
Tammy gibi ruhlar burada sıkışıp kalır, genellikle suçluluk duygusuyla ilgilidir. | Open Subtitles | الأشباح التى تتعثر هنا مثل تامي ، عادة بسبب الشعور بالذنب |
Onları öldürdü, sonra da kendisini zira bu suçluluk duygusuyla yaşayamadı. | Open Subtitles | قام بقتلهم وبعدها انتحر لأنه لم يتحمل العيش وهو يشعر بالذنب |
Yüz kasları bize stresinin suçluluk ya da utanç duygularıyla bağlantısı olmadığını söylüyor. | Open Subtitles | تنبئنا عضلات وجهه أنّ الإجهاد الذي لديه ليس بسبب مشاعر الذنب أو الخزي |
Ama eminim başlarda, suçluluk duygusuyla başa çıkmak zor olmuştur. | Open Subtitles | ولكن في البداية كان من الصعب عليك التعامل مع الذنب. |
- Hayır, yardımcı oluyor aslında. suçluluk duygusuna yardımcı oluyor. | Open Subtitles | كلّا، بل إنّه ينفع بالواقع، إذ يساعدني لتبديد شعور الذنب. |
Bir suçluluk kompleksi senin adına konuşuyor. | Open Subtitles | مهمـا كـانت هويتك، إنهـا لعقدة ذنب أن يخرج منك مثل هذا الكلام |
Yani hiç yatmadığın bir kız sana mail attı ve suçluluk duyduğun için bana söylemek zorunda mı hissettin? | Open Subtitles | فتاة لم تضاجعها من قبل، أرسلت لك بريداً إلكترونياً و شعرت أنك مذنب جداً لدرجة أنك أردت أن تصارحني؟ |
suçluluk kompleksin asker oluşunla alevlenmiş, belli. | Open Subtitles | تخيلات ذنبك كـانت من الواضح تُحرّض بواسطـة واجبـاتك كونك جندياً |
Bırak sana iyilik yapayım da suçluluk hissimden kurtulayım. | Open Subtitles | دعيني أتخلّص من ذنبي بمساعدتكِ في هذا التحول الجيد |
Bir şeyden dolayı suçluluk hissediyorsun. Pazartesi gecesi öldürüldüğünde neredeydin? | Open Subtitles | أنتِ مذنبة حول شيء أين كنتِ ليلة الإثنين عندما قتل؟ |
suçluluk duyguları kazandırabilir. | Open Subtitles | سوف يشعرون بتأنيب الضمير الهائل، مِن شأن ذلك أن يكون مُثمراً للغاية. |
Ama hâla bir nebze pişmanlık ve suçluluk hissediyorsun, ve bunu içine atıp bastırıyorsun, bir daha gün yüzüne çıkmaması için kilitliyorsun. | Open Subtitles | ولكنك لا تزال تلمح أنك تشعر بالأسف والذنب وتحاول أن تدفعها عميقاً في داخلك وتغلق عليها كي لا تتذكرها |
Büyük kardeş suçluluk şey yok, tamam mı? | Open Subtitles | لا تفعلي دور الأخت الكبيرة المذنبة ، حسناً ؟ |
Ah, suçluluk duygusuyla yaşayamadım. | Open Subtitles | Uh، أنا لا أَستطيعُ أَنْ أَعِيشَ بالذنبِ. |
Bay Sherman seni 136 defa aradı ama sen hiç geri dönmedin bu da suçluluk hissediyorsun... | Open Subtitles | {\pos(192,220)} لقد اتّصل السّيّد (شيرمان) لـ136 مرّة، ولمْ تردَّ عليه قطّ، مِمّا يعني أنّكَ تشعر بالذّنبِ |
Onun suçluluk hissinden, çektiği acıdan kötü erkek seçiminden filan. | Open Subtitles | أنت تعرف ذنبها معانتها اختيارها السيء للرجال |
Fakat bütün hayatımı suçluluk içinde yaşamama izin verme | Open Subtitles | لكن لا تجعلني أعيش في الإثم لبقية حياتي |
Utanç hakkında anlaşılması gereken şey, onun suçluluk olmadığı. Utanç benlik üzerine yoğunlaşır, suçluluk ise davranış. | TED | مايجب علينا أن نفهمه بأن العار ليس خطيئةً. العار تركيز على الذات، الخطيئة هو تركيز على التصرف. |