Tyre ve Ronon'ın Sarif Sur denen bir gezegende saklandığı haberini almış. | Open Subtitles | انه سمع ان تيري و رونين محتجزين في كوكب اسمه سريف سور |
Big Sur'deki alan deneylerimizden biri bu. | TED | هذا أحد أكبر مجالات اختباراتنا في بيغ سور. |
Clarke beni dinleseydi, bu salaklar hâlâ Sur inşa ediyor olurdular. | Open Subtitles | لو كانتْ أصغتْ لي, لكان هؤلاء الحمقى لا زالوا يبنون الجدار |
Sur gerçekten yarılmış olsaydı... | Open Subtitles | فلو أن الجدار مُخترق، لوجدنا أعدادًا غفيرة. |
Sonrasında Keşif Birliği ve Garnizon mühendislerinin aceleyle gelişleriyle Sur Rose bir kez daha dev tehdidinden kurtulmuştu. | Open Subtitles | فجأة وصلت فرقة الاستطلاع ومع مساعدة مهندسي غاريسون استطاعوا استرداد جدار روز مجددا من العمالقة |
Sur'un ötesindeki şeylerle bizi ayıran tek şey Gece Nöbetçileri'dir. | Open Subtitles | الحِراسة الليلة الشئ الوحيد الذي يفصلنا عن مايكمن خلف الحائط |
Acaba Big Sur'da her şey dâhil dört yıldızlı bir otelde hafta sonunu spa yaparak geçirmek isteyecek başka birini tanıyor musun? | Open Subtitles | أتعلمين أي أحد آخر سيقدّر عطلة أسبوعية وحمامّ معدنيّ مدفوع التكاليف في منتجع 4 نجوم في "بيج سير" ؟ |
Şimdi ne düşündüğünüzü biliyorum " Big Sur'de buzul yok." | TED | أعلم أنكم تتساءلون: "لا يوجد أنهر جليدية في بيغ سور." |
Bu Margaritaville'i geri vermek istiyorum ve Sur la Table'daki adam bunu finanse eden şirketin sizinki olduğunu söyledi. | Open Subtitles | أريد أن أعيد آله المارغريتا هذه, لأن العامل في متجر "سور لا تابل" قال بأن شركتكم من قام بتمويلها. |
Big Sur'de, bir arkadaşının evinde, bir kitap üzerinde çalışıyormuş. | Open Subtitles | لقد كان في كوخ صديق له في "بيغ سور" لتأليف كتاب |
Big Sur Kaliforniya, ABD | Open Subtitles | بيج سور كاليفورنيا - الولايات المتحدة الأمريكية |
Sarif Sur'u hatırlıyorsun, değil mi? | Open Subtitles | انت تتذكر سريف سور , اليس كذلك؟ |
Merhaba, genç adam. Sur la Table'a hoş geldin. | Open Subtitles | أهلاً أيها الشاب, مرحباً بك في "سور لا تابل". |
Burada yaptıklarımız... Sur, devriyeler. | Open Subtitles | أنظري لما حققناه, دوريات الحراسة و الجدار |
Dış duvarı ancak sağlam bir Sur kapısı, gözetleme kulesi ve okçularla kaplı yüksek bir iç duvarla karşı karşıya kalmak için aşabilirsin. | Open Subtitles | يُمكنكِ إختراق الجدار الخارجي حتى تُصبحي مُحاطة ببوابة مُحصنة بشكل عظيم وجدار داخلي عال مُصطف بجانبه بروج الرماية |
Sen Sur'un ötesinde yasadin. Neden korkuyorsun? | Open Subtitles | أنتِ عشتي خلف الجدار مالذي تخافين منه ؟ |
Dünyalı korkusuyla o Sur yapılıyor. | Open Subtitles | الخوف من الأرضيين هو ما بنى ذلكَ الجدار |
Kuzey Sur en zayıf surumuzdur. | Open Subtitles | الجدار الشمالي هو أضعف جدارنا. |
2 gün içinde bu kadar büyük bir Sur yapabilir misin? | Open Subtitles | هل يمكنك بناء جدار للبلدة خلال يومين ؟ |
Ama devlerin Sur Maria'yı ele geçirmelerinin hiçbir yolu yoktu. | Open Subtitles | لكن بالتأكيد ليس بإمكانهم اختراق جدار ( ماريا ) أبدًا، أليس كذلك؟ |
Bu mektubun kopyalarını ülkenin her yanına yollayın. Arbor'dan Sur'a kadar. | Open Subtitles | أرسل نسخة من هذا الخطاب لكل العالم من الشجرة وحتى الحائط |
Bunun yerine Big Sur'a uçup.., ...tatilde annenin yanında oruç tutmak ve bazı garip doğal Amerikan dua seremonilerine katılmak ister misin? | Open Subtitles | وظننت أنني فقط سأوافق عليها؟ حسنا، هل تفضلين السفر إلى "بيغ سير" لقضاء العطلة مع والدتك، |
Ayrıca yarın girişe part etme, kepçe gelecek ve lavdan Sur yapmaya başlayacağım. | Open Subtitles | اوه , لا تركن فى الممر غدا المجرفة يتم تسليمها لابدء فى بناء خندق الحمم |
Sur, bizi dışarıdakilerden koruyamaz. Bize silâh lâzım. | Open Subtitles | لنْ تصد الجدران ما يوجد في الخارج نحن بحاجة للأسلحة |
Sur, şekelin sadece yuvası değildi ayrıca o zamandaki renkli cam üretiminin merkeziydi. | Open Subtitles | لم تكن (تاير) موطن عملة (الشيكل) فحسب بل أيضاً المركز الرئيسي لأنتاج الزجاج الملون في ذلك الوقت |