Şimdi size gösterdiğim tüm bu salgınlar, şu anda kontrol altındalar ve görünen o ki; çok çok kısa sürede sonlanacaklar. | TED | حسنا ، كل هذه الأزمات التي عرضتها لكم هي تحت نطاق السيطرة حاليا و يبدو الوضع و كأنهم سوف يتوقفون بسرعة |
tüm bu fikirler benim için hiç de nostaljik değil. | TED | كل هذه الأفكار، بالنسبة لي، خالية من الحنين الى الماضي. |
tüm bu türlerin ortak bir ataya sahip olmuş olması gerektiğini biliyoruz. | TED | وبذلك ندرك أن جميع هذه الكائنات لابد أن يكون لها سلف مشترك. |
tüm bu adamları geçip buradan kaçtığını mı düşünüyorsun yani? | Open Subtitles | أتظنّ فعلا أنّهُ خرج من هنا متخطّيا كلّ هذا ؟ |
Benim işim, tüm bu rahatsızlıklar konusunda ilerleme kaydettiğimizden emin olmak. | TED | مهمتي هي أن أؤكد بالفعل أننا نتقدم في كل تلك الأمراض. |
Anne, özür dilerim. Sana tüm bu olanları anlatmak istememiştim. | Open Subtitles | أمي ، آسفة، لم أرغب في إخبارك بكل هذه الأشياء |
Çocuklar ve gıdayla ilgili tüm bu örneklemi gerçekten değiştirmemiz gerekiyor. | TED | نحن حقا بحاجة الى التغيير كل هذا النموذج مع الأطفال والغذاء |
Program tüm bu oyunların nasıl oynanacağını öğrendi ve insanüstü performans gösterdi. | TED | لقد تم تعليمه كيف يلعب كل هذه الألعاب، بقدرات تفوق قدرات البشر. |
Ve tüm bu sayıları toplayınca, işler istediğimiz gibi giderse, cevaba ulaşacağım. | TED | اجمع كل هذه الأرقام مع بعضها و بأي حظ، ستصل الى الجواب. |
Tahmini 1 trilyon Amerikan Doları ile tütün endüstrisi tüm bu maliyetleri haricileştiriyor. | TED | صناعة التبغ تجسد كل هذه التكاليف، ما يقدر بنحو تريليون دولار أمريكي سنويًا. |
Hakim hiç bir gerçekle desteklenmediğini söyleyerek tüm bu korkuları atmasını sağladı. | TED | استبعد القاضي كل هذه المخاوف، بحجة أنها لم تكن مدعومة بأي حقائق. |
Ve şimdi bunu, sertifika yoluyla almak uçuş testi, ve tüm bu düzenleyici makam onayları süreci söz konusu. | TED | لذلك فالمهم حقا الآن هي مسألة الحصول على الموافقات أختبار الطيران ، وتمر كل هذه العمليات عبر الموافقات التنظيمية. |
İngiliz yaratıcılığı, asla ölüm deme, tüm bu tarz şeyler. | Open Subtitles | البراعة الأنجليزية, لا تقل موت أبداً, فى جميع هذه الأشياء |
Eğer bir motelde kalırsak, tüm bu mutluluk parçalarından mahrum kalırız. | Open Subtitles | إذا بقينا في فندق، سنفقد جميع هذه الشذرات الصغيرة من السعادة. |
Sırf reddedilmiş bir âşık olsam tüm bu çileyi çeker miydim? | Open Subtitles | أيُعقل أن أخوض كلّ هذا العناء لأنّي عاشقة تخلّى عنها حبيبها؟ |
Sınırların tarihsel açıdan en keyfi olduğu ve lider nesillerin birbirleriyle düşmanca ilişkiler içinde olduğu tüm bu bölgeler. | TED | كل تلك المناطق حيث الحدود تاريخياً أكثر تعسفية وحيث أجيال من القادة كانوا على علاقات عدائية مع بعضهم البعض. |
Bir adam tüm bu aksanları ve kimlikleri üstlenebilir mi? | Open Subtitles | شخص واحد يستطيع التظاهر بكل هذه اللهجات، وكل هذه الهويات؟ |
tüm bu gaz, çok küçük bir hacme girmeye çalışıyor, o yüzden ısınıyor. | TED | كل هذا الغاز يحاول الدخول إلى حجم صغير جدًا، مما يزيد من حرارته. |
Evet, bir kere, ama tüm bu magazin olayları reklâm kampanyası mı? | Open Subtitles | نعم، مرة واحدة، ولكن .. لذلك هذا كله شخصية هو مجرد دعاية؟ |
tüm bu yıllar içinde kızını ona karşı kışkırttığını düşünmüş. | Open Subtitles | لقد ظنّ طوال كلّ تلك السنوات أنّها قد تخلّت عنه. |
tüm bu gayrimenkulleri, gazeteleri, hatta ailemin iyi ismini onun için takas ederim. | Open Subtitles | يمكنني أن أضحي بكل هذا, هذه الأملاك والصحيفة حتى وسمعة عائلتي الجيدة لأجلها |
Üstelik tüm bu zamandır Stifler'le arkadaşlık ediyoruz değil mi? | Open Subtitles | لما إذن كنّا صادقين مع ستفلــر طوال هذا الوقت ؟ |
tüm bu bilgileri sabah otelimde istiyorum. | Open Subtitles | أريد كل هذة المعلومات فى الفندق صباح الغد |
tüm bu olanlar karşısında bu kadar iyi olman çok hoş. | Open Subtitles | هو حلوُّ جداً منك لِكي تَكُونَ جيدَ جداً حول كُلّ هذا. |
Sahnede, tüm bu insanların önünde ne yapıyorsun? | TED | ما الذي تفعلينهُ على هذه المنصّة أمام كلّ هؤلاء الناس؟ |
Ayrıca önlemler, tüm bu çabaların raporlanması ve doğrulanması yasal olarak bağlayıcı. | TED | و ستكون القياسات و التقارير و تدقيقها، لكل هذه الجهود ملزمة قانونا. |
tüm bu vatandaşlar birleşerek bir ağ oluşturuyorlar. Güç birliklerinden oluşan bir takım ada. Bu da bize parçalanmışlığı ve güç tekellerini aşma gücünü veriyor. | TED | كل أولئك المواطنين، الموحدون، قد شكلوا شبكة، أرخبيلا من القوة الذي سيمكننا من تجاوز الخلل واحتكار السلطة. |