Tıpkı rehine gibi, o da hayatta kalmak için her şeyi yapacaktır. | Open Subtitles | تماما مثل الرهائن، وسوف يفعل كل ما هو ضروري من أجل البقاء |
Tıpkı ağaçların hareket ettiğini gördüğümde, ağaçların hışırtı sesi çıkardığını hayal etmem gibi. | TED | بنفس الطريقة عندما أرى شجرة تتحرك، عندها أتخيل أن الشجرة تصدر صوت الحفيف. |
Tıpkı ödül gibi, bu da duygusal beyninizdeki opioid etki noktaları. | TED | الذي يشبه المكافأة، هذه هي النقاط الساخنة الأفيونية في أدمغتكم العاطفية. |
Tıpkı yürümek ya da görmek gibi, doğuştan sahip olduğumuz bir hak. | TED | إنه حق جيني لدينا ، كما أننا نمشي أو نرى أو نسمع. |
O zaman, Tıpkı önceden olduğumuz gibi hiçbir şey olmamış gibi devam edeceğiz. | Open Subtitles | حسناً, حينها إذاً يمكننا أن نستمر كما كنا, و كأن شيئاً لم يكن |
İkincisi, organize olmayan bir avuç çaylagın... kurdugu bir çetenin üyesi de degilim Tıpkı KuKluxKlan gibi. | Open Subtitles | ثانياً .. وكما تعرفون أنا لست عضوا في الإيجار المنخفض المحموعة المشوشة للمتخلفين مثل ذلك اللعين ك ك ك |
Yani, yerçekimi kuvvetine karşı koyuyorlar. Tıpkı binanın kendisi gibi. | TED | أقصد أنهم يتحدون قوة الجاذبية، مثل ما يفعل المبنى بالمناسبة. |
Karakterler hayattan daha büyükler, Tıpkı peri masallarında olduğu gibi. | TED | الشخصيات أكبر من الحياة، مثلما هو الحال في قصص الخيال. |
Tıpkı Dünya gibi, Güneş'in etrafında dönen komşu gezegenler olduğunu öğrendik. | Open Subtitles | علمنا أن الكواكب المجاورة لنا تدور حول الشمس، تماما مثل الأرض. |
Tıpkı istediğin gibi yakın bir yere park ettim dostum. | Open Subtitles | لقد أبقيتها قريبة تماما مثل ما طلبتَ مني يا رفيق. |
Uluslararası, mayına karşı eylem standartlarına uygun şekilde test edilir ve onaylanırlar. Tıpkı köpeklerin geçmek zorunda olduğu testler gibi. | TED | تختبر و يتم اعتمادها وفقا للمعايير الدولية للإجراءات المتعلقة بالألغام ، تماما مثل الكلاب لابد لها من اجتياز الاختبار. |
Tıpkı ilk kez olduğu gibi geldi, doğrudan eldivene kondu, yemeğini aradı. | Open Subtitles | وقد جاءت لي بنفس جودة المرة الأولى, مباشرةً إلى القفاز,وأنتزعت قطعة اللحم. |
Bu dünyadan Tıpkı geldiğimiz gibi çıplak ve yalnız olarak ayrılacağımız söylenir. | Open Subtitles | يقولون بأنّنا نترك هذا العالم بنفس الطريقة التى نأتى بها عراة ووحيدين |
Çünkü tüm o çocuklar bana, Tıpkı şu an baktığın gibi bakıyorlar. | Open Subtitles | 'لأن فتيان الجامعة ينظرون لي بنفس الطريقة التى تنظر بها لي الأن |
Tıpkı elektrik kesilene kadar buzdolabı sesinin nasıl sinir bozucu olduğunu bilmememiz gibi. | TED | فالأمر يشبه أن ينقطع التيار الكهربائي لتعلم كم كان مزعجًا صوت الثلاجة لديك. |
Severnaya'dakinin aynısı, Tıpkı sizin Yeni Zellanda'daki gizli üssünüz gibi. | Open Subtitles | هو نسخة مطابقة لسيفرينيا، يشبه أجهزة ارسالكم السرية في نيوزيلندا |
Bir süredir dış kaynaklı Afrika imajları eskimiş olabilir. Afrika evrilmeye devam ediyor, Tıpkı Afrika filmlerinin yaptığı gibi. | TED | إذ أنه ورغم كون صورتها الخارجية غير معاصرة، فأفريقيا لا تزال في تطور، كما هو الحال بالنسبة للأفلام الأفريقية. |
Çünkü ilacı işleme biçimleri, Tıpkı vücutları gibi, hızla değişir. | TED | هذا بسبب تغير طريقتهم في التعامل مع الدواء، كما أجسادهم. |
"Bu, Tıpkı bir bilim insanı olup Tanrı'ya inanmak gibi bir şey." | Open Subtitles | و مازلت تؤمن بالحب انه يبدو كأن تكون عالما و نؤمن بالله |
Sana param parça bir yüz bırakmışlar. Görünüşün Tıpkı... | Open Subtitles | ما تزال الآثار واضحه عليك انت تبدو ك.. |
Evet. Adımı değiştirdim, Tıpkı Yerlilerin bunu hissettiklerinde yaptığı gibi. | Open Subtitles | نعم غيرت اسمي مثل ما يفعل الهنود عندما يريدون ذلك |
Bir gün sen de böyle olacaksın. Tıpkı hepimiz gibi. | Open Subtitles | سيحدث لك ذلك فى يوما ما مثلما يحدث لنا جميعاً |
Ve Tıpkı balonun üstüne bir resim çizmişiz de onu şişiriyormuşuz gibi, resim hâlâ aynı resim ama mürekkep tanecikleri birbirlerinden uzaklaşmış hâlde; | TED | ومثل رسم صورة على بالون، ومن ثم نفخ البالون، فإن الصورة هي نفسها ، ولكن جسيمات الحبر قد تحركت بعيدا عن بعضها البعض. |
Dijital ünlüler, özellikle de yeni projeksiyon teknolojisi ile Tıpkı filmlerdeki gibi olacaklar fakat canlı ve gerçek zamanlı. | TED | مشاهير رقميون، وخاصة بعد تقنية العرض الجديدة، سوف يصبحون بالضبط مثل الأفلام، ولكن بشكل مباشر. |
Tıpkı tahta bacağa sahip bir korsanın optik eşdeğeri gibi. | TED | إنه مثل المكافئ البصري لقرصان برجل صناعية. |
Onu rahatsız eden bu. Tıpkı gözüne kaçan bir toz gibi. | Open Subtitles | وهذا ما يسبب له التوتر, انها مثل الشوكة فى عينه |
Tıpkı hayaletleri Faraday kafesine çekmek için sana yaptığımız hologramdan. | Open Subtitles | مثل ذلك الوحد الذي صنعناه منك لنستدرج الاشباح لقفص فاراداي |
Tüm insan ırkı birçok yönden Tıpkı benim ailem gibi. | TED | بل الجنس البشري بأكمله، وبعدة طرق، حاله كحال أفراد أسرتي. |
O kasabadan ayrılmanın ve Tıpkı o gemiler gibi bir kere denize açıldıktan sonra geri dönmemenin hayalini kurdum. | TED | حلمت بأني سأغادر هذه البلدة، بالضبط كتلك السفن، في حال تم إطلاقها، لن أعودَ مجددا. |