| sanırım bu her an geri dönebilir demek, öyle değil mi? | Open Subtitles | أفترض أن هذا يعنى أنه سيعود في أي وقت الآن ؟ |
| Kişisel bir yönü yok, Komiser, fakat sanırım uygun giyinmişsinizdir? | Open Subtitles | لا شيء شخصي لكني أفترض أن تحصل على الكساء الملائم |
| Sanıyorum bu tümüyle yağmurda ne kadar iyi olduğuna bağlı. | Open Subtitles | أفترض أن كل هذا يعتمد على مدى براعتك تحت المطر. |
| Ajan Scully, bu aranın gerekçesinin Ajan Mulder'la ilgili olduğunu varsayıyorum. | Open Subtitles | أيتها العميلة سكالي, أفترض أن عندك أساس.. لهذا الإنفصال عن العميل مولدر. |
| Öldürmenin bir suç olmadığını kendime anlatmakta güçlük çekiyorum Galiba. | Open Subtitles | أفترض أن أجد صعوبة لأضحك على نفسى بأن القتل ليس جريمة |
| Motor çalışmazsa ısıtıcı da çalışmaz herhalde. | Open Subtitles | أنا لا أفترض أن يدار سخان إذا كان المحرك لا يعمل. |
| sanırım beni yakaladığına göre, baban kızı serbest bırakır artık. | Open Subtitles | أفترض أن أباك سوف يطلق سراحها الآن بما أنكم أمسكتموني |
| Ancak sanırım savaş bize pek çok genç dul bıraktı. | Open Subtitles | ولكن أفترض أن الحرب تركت لنا الكثير من الأرامل اليافعات |
| Ama sanırım tecrit cezası için iyi bir eğitim oldu. | Open Subtitles | و لكن أفترض أن ذلك كان تدريب جيدا للحبس الانفرادي |
| sanırım ufak disiplin sorunlarımıza dair güzel bir kesit oldu bu. | Open Subtitles | أفترض أن هذا سيجو جيد في حالات الانضباط لدينا قليلا هنا. |
| Yani, sanırım size sorum şu: gelecekte, ne yetiştirmeyi seçerdiniz? | TED | لذلك أفترض أن سؤالي لكم هو: في المستقبل، ما الذي ستختارون زراعته؟ |
| sanırım birçoğunuz bir ya da daha fazla konuşmasını izlemişsinizdir. İnternette sekiz konuşması var, | TED | أفترض أن الكثير منكم قد شاهد واحدا أو أكثر من محادثاته. لديه ثمانية محادثات على الانترنت، |
| Sanıyorum ki burda olma sebebin o şeyin bize saldırmış olması. | Open Subtitles | والآن أفترض أن وجودك هنا هو سبب مهاجمة ذاك الشيء لنا |
| Bu şey için pembenin normal olmadığını Sanıyorum. | Open Subtitles | أفترض أن اللون الزهري ليس لونًا طبيعيًا لهذا الشيء |
| Her birinin telestetik olduğunu varsayıyorum, bu onların bizim lehçemizi hızla öğrenmelerini sağlıyor. | Open Subtitles | أفترض أن كل واحدة منهم لديها المقدرة على التخاطر فيُمكنهم ذلك من تعلم لغتنا الإنجليزية العامّية. |
| Beni tanımıyormuş gibi davranma konusunda oldukça başarılısın. - Bir sebebi olduğunu varsayıyorum. | Open Subtitles | أنت تقوم بعمل جيد في تمثيل عدم معرفتي أنا أفترض أن هنالك سببا لذلك |
| Galiba bu defa merdiven kullanmamız gerekecek. | Open Subtitles | أفترض أن سيجب علينا أن نستخدم السّلالم هذه السّنة |
| Galiba Yüzbaşı Hagman'ın başka bir ekibe atanması gerekecek. | Open Subtitles | أفترض أن النقيب هيجمان يحتاج لإعادة تقييم |
| herhalde dudaklarınızın uzun, ateşli bir öpücükle birleşmesi de tesadüftü. | Open Subtitles | ..لقد كانت مصادفة, أفترض أن شفتيكما تلاقتا مصادفة بقبلة طويلة, متحمسة, شهوانية |
| herhalde burada ne kadar kalacağımı öğrenmeye çalışıyorsun. | Open Subtitles | أفترض أن تلك هي طريقتك لتعرفي لكم من الوقت سأبقي هنا؟ |
| herhâlde daha ufak kalibreli olanları bebek dişi fırlatıyordur. | Open Subtitles | .أفترض أن المسدسات الأضغر ستطلق أسنان الرضّع |
| Pekala. Bu arada bunların besleyici olduğunu düşünüyorum? | Open Subtitles | هذا عادل، أفترض أن هذه الوجبات الخفيفة مغذية |
| Şimdi, Yüzbaşının el yazısının olduğu mektuplar olduğunu farz ediyorum. | Open Subtitles | الأن، أفترض أن لديكَ خطابات بخط يد النقيب. |
| Tahminimce çok az insan benim demin gördüklerimi gördü. | Open Subtitles | إذن أفترض أن قلة من الناس شاهدوا ما رأيته |