| Bugün burada, okyanusun ortasında teknede duruyorum ve çalışmamın gerçekten önemli etkisini konuşmak için buradan daha iyi bir yer olamaz. | TED | أقف هنا اليوم على هذا القارب في عرض المحيط، وما من مكان أفضل من هذا للحديث عن تأثير عملي بالغ الأهمية. |
| Şimdi, ayakta duruyorum açık bir havada sahilde bir palmiye ağacının altında, tam sahnenizin bir zamanlar olduğu yerde. | TED | أقف الان في الهواء الطلق، على الشاطئ تحت شجرة النخيل، في نفس الموقع الذي اعتاد المسرح أن يكون فيه. |
| burada durup da olmadığım hâIde kız arkadaşınmış gibi davranmayacağım. | Open Subtitles | لن أقف هنا و أتظاهر أننى رفيقتك وأنا لست كذالك. |
| Her şey allak bullak oluyor benim tek yapabildiğimse durup seyretmek. | Open Subtitles | كل شىء ينهار.. و كل ما أفعله أننى أقف و أشاهد |
| Kazadan sonraki gece, onu görmeye gittim. Kapının önünde duruyordum. | Open Subtitles | ليله الحادث ذهبت لرؤيتها كنت فقط أقف على الباب أنتظر |
| Kenarda dikilip şunu düşündüm: "Bazen birini gerçekten sevdiğini göstermenin tek yolu; onun gitmesine izin vermektir. Buna hayatımda ilk kez şahit olmuştum. | TED | كنت أقف هناك وأفكر لقد كانت المرة الأولى في حياتي شهدت أنه يمكنك أن تشعر شخصاً ما بحبك الكلي عندما تتركهم يذهبون. |
| Yanan bir evin önünde dikiliyorum ve size oraya yangın sigortası yapmanızı öneriyorum. | Open Subtitles | دعني أوضح الأمر إنني أقف أمام منزل يحترق وأعرض لكم ضمان ضد الحرائق |
| Ve her şeyin eskisi gibi olduğunu düşünüyorum. Orada öylece duruyorum. | Open Subtitles | وأتخيل أن كل شئ كما كان من قبل أقف هناك هكذا |
| Askeri hastanenin önünde duruyorum ve mülteciler gelmeye devam ediyor. | Open Subtitles | إنّي أقف عند مشفى عسكريّ، بحيث يستمر الأناس المُرحلون بالوصول. |
| Şu an bir astronotu yıldızlara taşıyacak bir uzay gemisinin aşağısında duruyorum. | Open Subtitles | وأنا الآن أقف تحت سفينة فضاء، ستحمل معها رائد فضاء إلى النجوم، |
| Niçin sizin önünüzde bu silahla duruyorum? | TED | إذا لماذا أقف أمامكم وأنا أحمل هذا السلاح ؟ |
| Bak,bütün gün burda durup seninle bitmemiş işler ve bunu bitirmenin öneminden bahsedebilirim. | Open Subtitles | يمكنني أن أقف هنا طوال اليوم والتحدث عن العمل غير المنتهي وأهمية الغلق |
| Öylece durup, 16 yıl önce olanlar için sorgulanmasına izin vermeyeceğim. | Open Subtitles | لن أقف متفرجاً بينما أنت تضايقه بشيئاً حدث منذ 16 عام. |
| Aklında bulunsun, bir helada durup ölü bir adamın Goya'sını taşıyorum. | Open Subtitles | ولا تهتم أني أقف علي مرحاض وأحمل لوحة جويار لرجل ميت |
| Oturma odasının ortasında öylece duruyordum... ve banyonun kapısı da açıldı. | Open Subtitles | لذا، كنت أقف فى منتصف غرفة المعيشة وكان باب الحمام مفتوح |
| Ama her gece evine gidip sabah saat 3'te kapısını çalıp penceresinin önünde dikilip adını bas bas bağırmadım mı? | Open Subtitles | ولكن لم أذهب إلى شقته كل ليلة وادق عليه الجرس في 3: 00 صباحا... أقف خارجا تحت نافذته أصيح بأسمه |
| Bugün burada dikiliyorum ve çocuk evliliklerini bir nesilde bitirebileceğimizi söylüyorum. | TED | أقف هنا اليوم وأعلن أننا نستطيع إنهاء زواج الأطفال بعد جيل واحد |
| Dinle, masa Şu an durduğum yere kaç adım mesafede? | Open Subtitles | استمع بانتباه, من حيث أقف هنا كم خطوة تبعد الطاولة؟ |
| Oh, bir yalancının yanında dururken hep daha güzel görünürüm. | Open Subtitles | أنا دائماً أبدو أكثر جمالاً عندما أقف إلى جانب كاذب |
| Cömertçe ve yüzümde bir gülümsemeyle dar görüşlülüğün karşısında durmak zor. | TED | من الصعب أن أقف في وجه التعصب بقلب منفتح وابتسامةٍ تعلو وجهي. |
| "Doktorun karşısında çırıl çıplak durmuş, gururla gözlerinin içine bakıyor..." | Open Subtitles | كنت أقف عارية أمام الطبيب وأنظر بفخر جدا إلى عيونه |
| Bugün burada silahın barış ve istikrar sağlamak için nasıl kullanılabileceğini anlatacağım. | TED | انا أقف هنا اليوم لكي اخبركم عن استخدام السلاح كأداة للسلام والاستقرار |
| Ama şimdi tam babamın durduğu yerde duruyor gibi hissediyorum. | Open Subtitles | والآن أشعر أنني أقف في نفس المكان الذي وقف فيه أبي |
| Bu gördüğünüz küçük alanda, Şu anda üzerinde olduğum yerde 200-300 m lik alanda tam 875.000 ceset yatıyor. | Open Subtitles | فى هذة المنطقة الصغيرة التى أقف بها الآن 200 فى 300 متراً هنا يّرقدْ حوالى 875 ألف جسداً مدفوناً |
| Sanırım burada durmam ve size bir çeşit moral vermem gerekiyor. | Open Subtitles | أظن أنّه من المفترض لي أن أقف هنا و أن أُطمئنكم |
| Başka bir boyuttan gelen beyaz güveler dünyamızı işgal edip her bir erkeğe, kadına ve çocuğa virüs bulaştırırken, olanları oturup izlemeyeceğim. | Open Subtitles | لن أقف موقف المتفرّج من أجل مزغب أبيض من العالم الآخر يغزو عالمنا ويتعدى على كل ما تبقى من رجل وامرأة وطفل |
| Oturmamı istemiyor. Ayakta durmamı istemiyor. Çömelerek durabilirim herhalde. | Open Subtitles | إنها لا تريدنى أن أجلس و لا تريدنى أن أقف ، أعتقد أن على جلوس القرفصاء |