| Bu Tanık ile Michael Corleone arasında hiç tampon kişi olmamıştır. | Open Subtitles | هذا الشاهد لم يكن بينة و بين مايكل كورليونى أى وسطاء |
| Telefonlarımı açmayan bir Tanık var. Evine gidip ona sürpriz yapacağız. | Open Subtitles | هذا الشاهد كان يتجاهل الرد على مكالماتى سنفاجئه بالذهاب الى منزله |
| Tanık, gri ve çift yırtmaçlı ekose giydiğini söyledi. Ne haltsa artık. | Open Subtitles | أجل، الشاهد قال بأنه كان رمادي، مفتوح مزدوج منقوش، مهما كان ذلك. |
| tanığı gördükten sonra onun görünüşü ve duruşunu inceledikten sonra patolojik önyargılı olanın bayan olduğu kanaatine varmak gerekir. | Open Subtitles | وذلك بعد رؤية الشاهد و مظهره, وقدرة تحمله وانا اميل الى الأعتقاد ان تصرفات وسلوك السيدة هى المرضيّة وليست تصرفاته |
| Lordum, itiraz etmek zorundayım. Saygın dostum tanığın ağzına kendi sözlerini yerleştiriyor. | Open Subtitles | سيدى ، اٍننى أعترض ، اٍن صديقى يضع الكلمات على فم الشاهد |
| Şimdi de Helena Robertson'ın ismini şahit diye gazetelerde okuyor. | Open Subtitles | الآن هو قراءة اسم هيلانة روبرتسون مثل أنها هي الشاهد. |
| Otelin önünde 97 dakika boyunca oturan Tanık daha sonra bir yangında ölüyor. | Open Subtitles | الشاهد الذي جلس أمام الفندق لـ97 دقيقة, و مات لاحقاً في حادث حريق |
| Bu Tanık, yeni baba olmuş biri ve işini kaybetmiş. | Open Subtitles | الشاهد , هذا الاب الجديد , لقد خسر وظيفته لتوّه. |
| Tanık, Ricky Waters, askerlere, ayaklanmaya karşı koyma teknikleri öğretiyordu. | Open Subtitles | هذا الشاهد ريكي ووترز يدرب الجنود على طرق محاربة المتمردين |
| Bir Tanık, Crowe'un yasa dışı dövüşlere katıldığını söyledi. Mantıklı. | Open Subtitles | الشاهد يقول أن كراو كان متورطا فى قتال غير شرعى |
| Demek istiyorsunuz ki, Tanık Michael Catalani'nın durduğunu söylediği yerde. | Open Subtitles | أتقصد حيث كان الشاهد مايكل كاتالاني قد شهد أنه واقف؟ |
| Tanık, kendi zamansız ormanında ölümsüz olmayı arzuluyor ama zamanı yok ettiğini ölen ve yaşayan şeylerin bir arada olduğunu bir düşünsene. | Open Subtitles | الشاهد يريد أن يكون خالدا في غابته السرمدية لكن أيمكنك تصور تدمير الزمن بعينه و كل ما سيبقى سوف يموت و يحيى |
| Sanırım cinayet zamanı bölgeden ayrılan bir aracı gören Tanık var. | Open Subtitles | الشاهد رأى سياره تغادر المنطقه في الوقت الذي وقعت فيه الجريمه؟ |
| Buraya Tanık'ı öldürmek için değil Anne'yi öldürmek için geldim. | Open Subtitles | لم آتي إلى هنا لقتل الشاهد أتيت هنا لأقتل أمه |
| İlk Tanık. İlk Tanık. Herald, ilk tanığı çağır. | Open Subtitles | الشاهد الأول، الشاهد الأول هيرالد، استدعي الشاهد الأول فأر آذار |
| Bana bıraktığınız tek tanığı kendi tarzımda sorgulamama izin vermelisiniz. | Open Subtitles | يجب عليك السماح لى باستجواب الشاهد الوحيد الذى قمتم بتركه فى طريقى |
| Biraz su bul ve bu iğrenç tanığı yıkayıp çıkar ellerinden. | Open Subtitles | احضر بعض المياه وأزل هذا الشاهد الوسخ عن يديك |
| tanığın söylediğine göre, oradan itibaren gidecekleri yere kadar 720 kilometre yolları varmış. | Open Subtitles | من هناك قال الشاهد أن عليهم قطع مسافة 450 ميل ليصلوا إلى وجتهم |
| tanığın söylediğine göre, oradan itibaren gidecekleri yere kadar 720 kilometre yolları varmış. | Open Subtitles | من هناك قال الشاهد أن عليهم قطع مسافة 450 ميل ليصلوا إلى وجتهم |
| Şimdi 15 yaş daha yaşlı, ama şahit'in verdiği tanımlamayla hala eşleşiyor. | Open Subtitles | إنه أكبر بـ15 سنة الآن, لكن الوصف الذي أعطاه الشاهد مايزال متطابقاً. |
| Beni görmeye gelirken, Tanığa sopayla vuruldu | Open Subtitles | و فى طريقه لمقابلتى يتم ضرب الشاهد بهراوه |
| tanıkla görüşmek istiyorsun. Ve izin almak için Bölge Savcısı'nın peşinde dolanmak istemiyorsun. | Open Subtitles | تريد التحدث مع الشاهد, ولا تريد خوض كل ذلك الطريق للحصول على التصريح |
| Ancak diğer görgü şahidi komada Glasgow ölçeğiyle 3. derecede uyuyor. | Open Subtitles | ليس صحيحاً , لأن الشاهد الوحيد في غيبوبه وحالته ميئوس منها |
| Trent'i tanıyan ve arabada olduğunu bilen bir tanığımız var. | Open Subtitles | لدينا الشاهد الذي يمكن معرف ترينت ، ووضعه في السيارة. |
| Ve matematiğim yanılmazsa, onun ölümüne de tanıklık edeceğiz . | Open Subtitles | واذا كان الحق لم يتم بعد نحن الشاهد لوفاة ذلك |
| şahidin savunmadaki Danell Heywood'u göstererek tanımladığı lütfen kayıtlara geçsin. | Open Subtitles | فل يسجل المحَضر الجلسة تعبير الشاهد ميّزَ المتهمُ دانيل هيوود |
| tanığım davadaki gerçeklerle ilgili eşsiz bilgilere sahip bir pozisyonda. | Open Subtitles | هذا الشاهد في موضع ليكون لديه معرفه بحقائق تلك القضية |
| Tank sizin. | Open Subtitles | - لايمكنني تحمل هذا - الشاهد لك، سّيد لودويك |
| Ve Tanrı şahidim olsun ki bu bülten mutlaka yayınlanacak. | Open Subtitles | وسأضع هذا في نشرة الأخبار والله الشاهد سيكون هناك نشرة إخباره |
| Güya yer elmasını öldürdüğünü gören bu tanıktan fazlasını yaptığın kesin. | Open Subtitles | بالتأكيد أكثر من هذا الشاهد الذي يزعمون بانه رأك تقتل البطاطسه |
| Yönetmem gereken 30 arama emri var. Umarım tanığınız buna değmiştir. | Open Subtitles | لدى 13 وثيقة إعتقال لتنفيذها فى المدينة أتمنى أن يكون الشاهد يستحق ما فعلتموه |