| Bir süre sonra biraz eğlenmeye karar verdim ve her gün odayı terk etmeden önce eşyaları tüm odaya saçıyordum. | TED | لذلك فبعد فترة، قررت أن أقوم بأمر ممتع فكنت قبل مغادرة الغرفة كل يوم أبعثر بعض الأشياء في أنحاء الغرفة |
| Öyleyse, 342 numaralı odayı bana vermemeniz için bir neden göremiyorum. | Open Subtitles | فى هذه الحالة لا ارى سببا لعدم حصولى على هذه الغرفة |
| Bu odayı sadece 3 saatliğine kullanabilirim yani işime dönsem iyi olacak. | Open Subtitles | تعلمين؟ لديَّ هذه الغرفة لـ3 ساعات فقط, عليَّ حقاً أن أرجع للعمل. |
| Ve Ticaret odasında, Kızılhaç'ın genel müdürü olduğunu iddia etti. | TED | وادعت أنها المدير العام لمنظمة الصليب الأحمر في الغرفة التجارية |
| Ve burası, eskiden çocuk odası ve kahyanın odasıydı, şimdiyse senin yeni odan! | Open Subtitles | وهذة الغرفة كانت فيما سبق غرفة المربية ومن ثمّ المعلمة هى الآن غرفتك |
| odasına girip onu parmağında oynatır bize sıralarımızı taşımamızı söylerdin. | Open Subtitles | أتريدين الزواج منه؟ يدخل الغرفة ويحرك إصبعه، يسألنا تحريك المكتب |
| odayı birer birer tek edeceksiniz, ama önce çanta alacaksınız. | Open Subtitles | ستغادرون الغرفة واحداً تلو الآخر ولكن عليكم أن تأخذوا الأمتعة |
| Eğer bir ara uğramak ya da bir şeyler istersen ekstra odayı kullanmıyorum. | Open Subtitles | لذا إذا أردت أن.. تأتي , لا يهم فأنا لا استخدم الغرفة الإضافية |
| Ne isterseniz yapın. Ama ne yaparsanız yapın bu odayı terketmeyin. | Open Subtitles | افعلوا كل ماتريدون فعله ولكن مهما فعلتم لا تتركوا هذه الغرفة |
| Bu odayı füze ambarındaki o küçük olaydan sonra yaptırdım. | Open Subtitles | لقد صممت هذه الغرفة بعد حادث صغير في صومعة الصاروخ |
| Arka odayı kontrol etmedi, motosikletini bankanın önüne park etti. | Open Subtitles | لم يتحقق من الغرفة الخلفية ركن سيارته فى مقابله مباشرة |
| Ben de insanlar odayı terk ettikten sonra konuşmaya devam ediyorum. | Open Subtitles | غالبا ما أستمر في الكلام لفترة بعد أن يغادروا الناس الغرفة |
| Çılgın ve terbiyesiz sevişmemizle bu odayı dağıtmak ne olacak? | Open Subtitles | ماذا بشأن تحطيم الغرفة بمُمارسة جنس مجنونة و قذرة ؟ |
| Adamlarım, odayı terk etmeye kalkarsan seni vurma emri aldılar. | Open Subtitles | رجالي لديهم أوامر بإطلاق النار عليك لو حاولت مغادرة الغرفة |
| Bu odayı asla vermeyiz. Müşteriler pencerenin dışındaki levhadan şikayet ederdi. | Open Subtitles | لا نحجز هذه الغرفة أبداً النزلاء يتذمرون بخصوص اللافتة خارج النافذة |
| Ben bu odayı istiyordum! İki kat yukarıya aynen bu odayı! | Open Subtitles | ـ لقد أردت هذه الغرفة ، هذه الغرفة تماماً أعلى طابقين.. |
| Arkadaşlarımla birlikte dersi kırıp, oturma odasında sigara içiyor kıyasıya oyun oynuyoruz. | Open Subtitles | اصدقائي وأنا كنا نفوت الحصص ونجلس في الغرفة العامة وندخن. ونلعب كالمتوحشين. |
| Lockhart işe yaramaz olabilir, ama Sırlar odası'na girmeye çalışacak. | Open Subtitles | قد يكون لوكهارت عديم الفائدة لكنه سيحاول الدخول إلي الغرفة |
| Çünkü yukarı çıkmak zorunda kalmayayım diye çalışma odasını yatak odasına çevirdin. | Open Subtitles | لأنك حولت الغرفة السفلى لغرفة نومٍ لي حتى لا أضطر للصعود للفوق. |
| Aslında -- başlangıçta kaçırdığımız bir şey var -- annesi odasını toplamasını istemişti. | TED | في الاساس لقد قمنا بتوسيخ الغرفة قليلا وقد طلب منه والده تنظيف الغرفة |
| Bu, ben ya da bir yabancı Cayla ve arkadaşlarının bulunduğu odanın dışında da olsa bebeğe bağlanabilir anlamına geliyor. | TED | وهذا يعني أنني أنا، أو أي شخص غريب هنا، يمكنه الاتصال بالدمية أثناء وجوده خارج الغرفة حيث توجد كايلا وأصدقاؤها. |
| Aniden, lise öğrencisi dolu o oda, kahkahalara ve çakılan beşliklere boğuldu. | TED | فجأة، كل من كان في الغرفة من طلاب الثانوية انفجروا يضحكون، يتصافحون. |
| ev arkadaşım tatlarının cennetten düşme birer parça gibi olduğunu söyledi. | Open Subtitles | زميلتي في الغرفة وتقول أنها طعم مثل قطرات صغيرة من السماء. |
| Hiç faydası olmadı. Kapılar vurulmaya başladı ve hâlâ odasından sesler geliyordu. | Open Subtitles | وكل ذلك لم يجدي نفعا مازلنا نسمع الأصوات الغريبه من تلك الغرفة |
| Biri salona kustuğu için kendimize başka bir yer bulmalıyız. | Open Subtitles | هيا تغيير فى الخطط يا شباب استولى أحدهم على الغرفة |
| Ve odama girildiğinde bana haber veren bir program hazırladım. | Open Subtitles | وميزة الأمان التي تسمح لي أن أعرف متى تٌقتحم الغرفة |
| Gerçekte, birisi televizyonu açar açmaz, diğer odaya geçiyorum ve okumaya başlıyorum. | TED | في الواقع ، حالما يقوم أحداً بتشغيله، أذهب إلى الغرفة الأخرى وأقرأ. |
| Bu odada olan bizler için söz konusu olan sadece en zayıf, en fakir kişi değil, bütün toplumdur; yani dünyanın kendisidir. | TED | هؤلاء الموجودين معنا فى هذه الغرفة , انه ليس الافقر او الاكثر ضعفا شخصيا انه المجتمع , الثقافة و انه العالم بنفسه |
| Sonradan anlaşıldı ki odadaki ışık normalde olduğundan biraz farklıymış. | TED | لقد تبين أن الضوء في تلك الغرفة كان مختلف قليلاً. |
| Bu salonda 600 kişi varmış gibi görünebilir; ama aslında çok daha fazla kişi var burada çünkü her birimizin çok sayıda farklı kişiliği var. | TED | تبدو هذه الغرفة وكأنها تحوي 600 شخص ولكن في الحقيقة يوجد اكثر من هذا العدد لان كل واحد منا يملك عدة شخصيات في نفسه .. |