"الكثير" - Translation from Arabic to Turkish

    • sürü
        
    • kadar
        
    • birçok
        
    • pek
        
    • büyük
        
    • var
        
    • epey
        
    • yeterince
        
    • daha
        
    • bayağı
        
    • çok şey
        
    • dolu
        
    • şeyler
        
    • çoğu
        
    • çok fazla
        
    Ve hastanelerde çalıştığımız model ve başka bir sürü farklı binada çalıştığımız modeller, açık havayı dışarıda tutmak için. TED والنموذج الذي نشتغل به في المستشفيات، وكذلك في الكثير والكثير من المباني المختلفة، من أجل ترك الهواء الطلق خارجا.
    Ve geçen yıl bir sürü fotoğraf çektim; çok az kişi bu fotoğraflarla ne yapacağımı biliyordu, ama bir sürü fotoğraf çektim. TED ولقد التقطت الكثير من الصور العام الماضي قليل من الناس من عرف ما كنت أنوي أن أفعله لكني التقطت الكثير من الصور.
    Bildiğiniz gibi azizler aramadan bir sürü gönüllü kadın bulabiliyorlar. TED انهم حتى لو لم يطلبوا سيحصلون على الكثير من المتطوعات
    Peki, kafamda çok fazla gürültü ve karmaşa vardı, ta ki ben bunun dört ana faktörden dolayı olduğunu anlayana kadar. TED حسناً قد كان هناك الكثير من الضجيج والتعقيد في رأسي، حتى أدركت انه في الواقع ماكان يحدث بسبب اربعة اشياء اساسية
    birçok başka rahatsız edici şey bulursunuz,ama yönetici ve toplantı bulamazsınız. TED تجد الكثير من الاضطرابات الأخرى , لكنك لن تجد المديرين والاجتماعات.
    En büyük zorluk, çevre bilimi, hava kalitesi yönetimi ya da atmosfer kimyası hakkında pek fazla bir şey bilmememdi. TED وكان التحدي الرئيسي، هو أنني لم أكن أعرف الكثير حول علوم البيئة مثل إدارة في جودة الهواء أو كيمياء الطقس.
    Bu yüzden gerilemeye karşı bir sürü inovasyona ihtiyacımız var. TED لذا نحن بحاجة إلى الكثير من الابتكار لتعويض هذا الانخفاض.
    KGS'yi yaşamış ve kısır olan bir sürü kadın var. TED هناك الكثير من النسوة اللاتي مررن بتجربة الختان أصيبوا بالعقم.
    Bu noktada faj, bakteriyi bir sürü yeni faj üretmesi için yeniden programlar. TED في هذه المرحلة، تقوم العاثية بإعادة برمجة البكتيريا لإنتاج الكثير من العاثيات الجديدة.
    CA: İklim değişikliğine sahiden inanmayan biri olduğunu söyledi ve bunu yapmaman gerektiğini düşünen bir sürü insan var. TED قال أنّه لا يُؤمن بالتغير المناخي، وهناك الكثير من الناس الذين يعتقدون أنه كان ينبغي عليك ألا تفعل ذلك.
    Sadece bir sürü insan daha iyi olması için çok çalışırsa gelişir ve bence kendi kendine kalırsa geriler. TED لا تتطوّر إلا إذا عمل الكثير من الناس بجد ليجعلوها أفضل، وفي الحقيقة، أعتقد أنها ستتراجع من تلقاء نفسها.
    Ve bence onda hiç işe yaramayacak bir sürü şey vardı. TED و كان لديهم الكثير من الأشياء ليست ذات أهمية في اعتقادي
    Bu tür bir avantajla bir sürü arabayı seri olarak üretebilirsiniz. TED وبهذه الميزة التي عنده كان يمكنه ان ينتج الكثير من السيارات
    O kadar fazla bilgiyi işlemeye çalışıyoruz ki bazı insanlar sinestezik oluyor ve her şeyi hatırlayan "dev boruları" oluyor. TED نحن نحاول أن نفهم الكثير من الأشياء لدرجة أن بعض الناس سيصبحوا اصطناعيين ويمتلكون أنابيب ضخمة تستطيع تذكر أي شئ.
    Ve böylece onlarla seyahat ederek ve bütün farklı elementleri öğrenerek birlikte çok vakit geçirdik ve yararlanılmayan birçok verimsizliğin olduğunu keşfettik. TED وقضى الوقت في السفر معهم وتعلم كل شيء عن العناصر المختلفة، و العثور على الكثير من أوجه القصور لم يتم الاستفادة منها.
    Merdivenlerin pek çoğunda bir boşluk yaratan bir ön kenar olur. TED وهناك الكثير من السلالم تحتوي على مفاصل تخلق نوعًا من الحواف.
    İşin kötü yanı biz bu çeşitliliğin büyük kısmını kaybediyoruz, hem de sürekli. TED الأمر المأساوي هو أننا نخسر الكثير من هذا التنوع اللغوي في كل وقت.
    Ve bence gerçekten gerimizde olduğundan daha çok yenilik önümüzde var. TED أنا أظن أن هناك الكثير من الإبتكار أمامنا أكثر مما خلفنا.
    Ve kayıt dışı ekonomiyi öğrenmek için Çin'de epey fazla zaman harcadım. TED قضيت الكثير من الوقت الإضافي في الصين لكي أعرف الاقتصاد غير الرسمي.
    Hayır. Onlardan hapishanede yeterince gördüm. Bırak dırdırı, yoksa canını acıtırım. Open Subtitles رَأيتُ الكثير مِنهن في السجنِ ، توقف عن مُضايقتي أو أُؤذيك
    Katsaydık, tam bir karmaşa olurdu. Çünkü orada bayağı fazla şey var. TED إن فعلنا ذلك، فإنه ستعم الفوضى، لأن هناك الكثير من الأشياء هناك.
    Yürümeyi ve konuşmayı öğrenmiş bir balık ama kim olduğu ve nereden geldiği hakkında hâlâ öğreneceği çok şey var. TED نعم، هناك من تعلم المشي والكلام، ولكن هناك من لا يزال لديه الكثير ليتعلمه عن من نحن ومن أين أتينا.
    Seks. Etraf bir sürü hızlı seksle dolu değil mi? TED الجنس . هنالك الكثير من الجنس السريع ، اليس كذلك؟
    Tabi ki, günde çok fazla kelime yazdığımız için, komik şeyler olabiliyor. Bu gerçekten doğru çünkü insanlara rastgele seçilmiş TED والآن بالطبع، بما أننا نقوم بحل الكثير من الكلمات يومياً، فإن أموراً مضحكة قد تحدث. خاصة وأننا الآن نقدم للناس
    Burada bulunanların çoğu çok fazla sayıda insanın bunu gördüğüne şahit oldu. TED العديد منكم هنا لديه الفرصة للتأكد من أن يشاهده الكثير من الناس.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more