Burada bulunanların Çoğu çok fazla sayıda insanın bunu gördüğüne şahit oldu. | TED | العديد منكم هنا لديه الفرصة للتأكد من أن يشاهده الكثير من الناس. |
Peki, kafamda çok fazla gürültü ve karmaşa vardı, ta ki ben bunun dört ana faktörden dolayı olduğunu anlayana kadar. | TED | حسناً قد كان هناك الكثير من الضجيج والتعقيد في رأسي، حتى أدركت انه في الواقع ماكان يحدث بسبب اربعة اشياء اساسية |
Ve geçen yıl bir sürü fotoğraf çektim; çok az kişi bu fotoğraflarla ne yapacağımı biliyordu, ama bir sürü fotoğraf çektim. | TED | ولقد التقطت الكثير من الصور العام الماضي قليل من الناس من عرف ما كنت أنوي أن أفعله لكني التقطت الكثير من الصور. |
Bildiğiniz gibi azizler aramadan bir sürü gönüllü kadın bulabiliyorlar. | TED | انهم حتى لو لم يطلبوا سيحصلون على الكثير من المتطوعات |
Çünkü işi halletmek için ne gerekiyorsa yapıyoruz, pek çok kişi bunu bilir. | TED | لأننا نفعل كل ما يتطلبه الأمرلإنجاز العمل، و الكثير من الناس يعرف ذلك. |
birçok başka rahatsız edici şey bulursunuz,ama yönetici ve toplantı bulamazsınız. | TED | تجد الكثير من الاضطرابات الأخرى , لكنك لن تجد المديرين والاجتماعات. |
Eşsiz,... ...çok çok özel,... ...bireyci ve çoğunlukla da... ...baştan çıkarıcı.... ...bazı kadın karakterlerle fazla zaman... ...harcamak benim kaderim. | TED | الآن قُدِرَ لي تمضية الكثير من الوقت مع بعض الشخصيات الفريدة, خاصة جداً, فردية , و احياناً خواص أنثوية مغرية. |
Çok fazla verimiz var, bu yüzden de çok fazla güce sahibiz. | TED | إننا نملك الكثير من البيانات ، لذا فلدينا الكثير من القوة والسلطة. |
Çok fazla ağlayan insan vardı, beni gördüğüne sevinen insanlar. | TED | لقد كان هناك الكثير من البكاء وهم كانوا سعداء لرؤيتي. |
Çünkü şu anda yapay zekâ konusunda çok fazla aşırılık var. | TED | لأنه حالياً، هناك الكثير من التطرف عندما يتعلق الأمر بالذكاء الاصطناعي. |
Bu yüzden gerilemeye karşı bir sürü inovasyona ihtiyacımız var. | TED | لذا نحن بحاجة إلى الكثير من الابتكار لتعويض هذا الانخفاض. |
KGS'yi yaşamış ve kısır olan bir sürü kadın var. | TED | هناك الكثير من النسوة اللاتي مررن بتجربة الختان أصيبوا بالعقم. |
Bu noktada faj, bakteriyi bir sürü yeni faj üretmesi için yeniden programlar. | TED | في هذه المرحلة، تقوم العاثية بإعادة برمجة البكتيريا لإنتاج الكثير من العاثيات الجديدة. |
pek çok toplumsal sorun insanların silah alımını ve kullanımını etkiliyor. | TED | تؤثر الكثير من القضايا الاجتماعية علي سبب شراء واستخدام الناس للأسلحة. |
Makine öğrenimi mükemmel değil, hâlâ pek çok hata yapıyor. | TED | آلة التعلم ليست مثالية، ولا تزال ترتكب الكثير من الأخطاء. |
Çok daha basitleştirdik ve aradaki pek çok basamaktan kurtulmuş olduk. | TED | وقمنا بتبسيطها كثيراً، لذا قمنا بالتخلص من الكثير من هذه الخطوات. |
Ve böylece onlarla seyahat ederek ve bütün farklı elementleri öğrenerek birlikte çok vakit geçirdik ve yararlanılmayan birçok verimsizliğin olduğunu keşfettik. | TED | وقضى الوقت في السفر معهم وتعلم كل شيء عن العناصر المختلفة، و العثور على الكثير من أوجه القصور لم يتم الاستفادة منها. |
Bu süreç, düşmeye başladığı noktadan yere kadar çok fazla tampon bölge gerektirir. | TED | هذه العملية تتطلب الكثير من مسافة الحماية بين نقطة بدء سقوطها و الأرض |
Sanırım birbirimizi daha iyi tanımak için bolca zamanımız var. | Open Subtitles | ولكنى أظن ان لدينا الكثير من الوقت لنعرف بعض اكثر |
Ve bence gerçekten gerimizde olduğundan daha çok yenilik önümüzde var. | TED | أنا أظن أن هناك الكثير من الإبتكار أمامنا أكثر مما خلفنا. |
Bu karakteri ve kişiliğini tamamladığını düşünebileceğiniz pek çok şey var, bu yüzden süper kahraman sadece bir veya iki boyutlu değil. | TED | هناك الكثير من الأشياء التي يمكنك التفكير بها يدور حول الشخصية، لكي لا يكون لدى البطل الخارق بُعد واحد أو اثنين فقط. |
Açık okyanusta bir çok hayvan var -- birçoğu ışık yapabiliyorlar. | TED | هناك الكثير من الحيوانات في المحيط والعديد منها يمكنه انتاج الضوء |
Şimdi sizi ikna etmek istediğim nokta şu: Beyin bu gürültü ve çeşitliliğin olumsuz sonuçlarını azaltmak için çok fazla çaba sarfetmektedir. | TED | الآن ما أريد أن أقنعكم به هو أنّ الدماغ يقدّم الكثير من الجهد للحد من الآثار السلبية لهذا النوع من التشويش والتقلب. |
Jessica, idare heyeti, bugün burada olanlar hakkında tonla soru sorcaklar. | Open Subtitles | حيسيكا ،ـ سيكون للجنة الكثير من الأسئلة عما حدث هنا اليوم |
Biz çok şanslıyız çünkü İrlanda'da çok sayıda büyük camgözlerimiz var. | TED | ونحنُ محظوظون في ايرلاندا , لدينا الكثير من اسماك القرش المُتشمسة |
Kuşatma altına alınacak, topraklarının çoğunu kaybedecek ve ne Batı Şeria'ya ne de Kudüs'e ulaşma özgürlüğüne sahip olmayacaklardı. | TED | كانوا في طريقهم ليحاصروا، وتفقد الكثير من أراضيهم وليس لديها حرية الوصول ، إما إلى الضفة الغربية أو القدس. |