"ذلك ليس" - Translation from Arabic to Turkish

• bu değil
• değil bu
• bu değildi
• değil o
• şey değil
• Bu hiç
• değil mi
• öyle değil
• bunu
• değildir
• olmadığını
• Bunun

Ah, sağ ol, fakat burada bulunma sebebim bu değil.
نعم، حسنا، شكرا، لكن ذلك ليس السبب الوحيد لوجودي هنا

Mesele bu değil. İşlerin buraya kadar gelmesine izin vermeyecektik zaten.
ذلك ليس المغزى، ما حرى أن نترك الأمور تبلغ هذا المدى.

- Ama onu 20 sene kapalı tutmanızın sebebi bu değil.
لكن ذلك ليس سبب حبسك لها بعيداً للمدة 20 عاماً فلتنورني

Ve bu bilimkurgu değil. Bu kamerayi ürettik.
ذلك ليس من الخيال العلمي. لقد بنيناه فعلا.

Teşekkür ederim, Tina, ama seninle gelmememin sebebi bu değildi.
لكن ذلك ليس هو السبب الذي يمنعني من الذهاب معك.

Ve, hayır, o kadar da tatlı görünmüyordu, ama mesele bu değil.
و لا, لم تكن لطيفه لتلك الدرجه ولكن ذلك ليس ما اقصده

Mesele bu değil. Asıl mesele isimsiz bir hesap istediğin.0
ذلك ليس ما أقصده، ما أقصده أنّك تريد حساباً مرقماً.

- Yukarı Doğu Yakası'ndan satın aldığı bu değil çünkü.
لأن ذلك ليس ما قام بشرائه على صعيد الجانب الشرقي

- Ama onu kahraman yapan bu değil, değil mi?
لكن ذلك ليس ما صنع منه بطلًا، أليس كذلك؟ كلّا.

Fakat hepsi bu değil, çünkü süperiletkenler manyetik alanı da sevmezler.
و لكن ذلك ليس كلّ شيءٍ، لأن الموصلات الفائقة لا تحبذ الحقول المغناطيسية.

Kirayı da ben ödüyorum ama konumuz bu değil.
أدفع الإيجار , بالرغم من أن ذلك ليس موضوعنا ..

Mezar yeriyle birlikte geliyor. Fakat önemli olan bu değil.
تحصلين عليه مع أرض المقبرة لكن ذلك ليس مهما

- Doğru değil bu. - Doğru değil bu diyor.
.ذلك ليس حقيقي _ .إنها تقول أنه ليس حقيقي _

- Ama sormaya çalıştığım şey değil bu. - Pekâlâ, ne soruyorsun o zaman?
ـ لكن ذلك ليس بما تسألين عنه بحق ـ ماذا تريد مني ان أسألك بحق؟

Anlaması gerek, bu kişisel değil, bu iş.
يجب عليها أن تفهم إن ذلك ليس شخصيّاً، إنه عمل.

Bu bot güvertesinde yaklaşık 1 mildir dolanıyoruz ve havanın güzelliğinden ve benim büyümemden konuştuk ama sanırım senin gelme nedenin bu değildi, doğru değil mi?
فكرنا كيف الطقس جميل وكيف كبرت أنا وترعرعت أعتقد أن ذلك ليس الذي جئت للكلام معي عليه، أليس كذلك؟

Çünkü baban benden seninle takılmamı istediğinde aklındaki bu değildi.
لأن ذلك ليس ما كان يتوقعه أباك عندما طلب مني الخروج معك

O şey normal değildi, insan bile değil! O bir...
ذلك ليس طبيعيا، لم يكن بشرياً حتى .. لقد كان

Halk talep ettiği zaman dostça davranmak kötü bir şey değil.
أن أكون ودية مع المعجبون متى يطلبون ذلك ليس بأمر سيء

"Bambino'nun Laneti"? - Hey, Bu hiç de komik değil.
ذلك ليس مضحك هذا يكفي لكن بيب روث كان البومبينو

Peki sizce bu da pervasız bir hareket değil mi?
ألا تعتقدين أن ذلك ليس إلا شي متهوراً لفعله ؟

Bazılarına öyle gelebilir ama benim için öyle değil.
قد يعتقد أن الناس أن ذلك أسهل لكن ذلك ليس حب حقيقي

Artık bunu yapmamızın nedenin sadece ahlaki değil... güzel de olduğunu bildiğime göre, o zaman arkadaşımın telefonunu alana kadar bana rahat yok.
توقفي ,الأن وأنا أعرف ,السبب الذي يجعلنا نفعل ذلك ليس فقط سبب معنوي ,بل جميل اذا أنا لن أرتاح حتى ارجع لصديقتي هاتفها

Bana göre, sadece yeşil listeden yemek kesinlikle yeterli değildir.
لكن برأيي، ذلك ليس كافياً أن نأكل قائمة خضراء فقط.

Hayır , hayır! Bu kız arkadaşımın peri olup olmadığını sormaktan fazla değil.
لا لا ذلك ليس اسواء من ان تسألنى اذا اذا كانت صديقتى حوريه

Bunun yoğunlaşma denen şey yüzünden olmadığı ortaya çıkıyor, ve bu, şunu açıklıyor.
يبدو ان ذلك ليس بسبب شيء يسمى غشاء التكثيف, وهذا يعطي تفسيرا لذلك