| Bunlardan bazıları zordur. Yani cidden zor, | TED | بعض الأشياء صعبة. أعني بالفعل، على الرغم من أن |
| Peki, arzuyu ne devam ettirir ve arzu neden bu kadar zordur? | TED | لذلك مالذي يحافظ علي الرغبة ، ولماذا هي صعبة جدا؟ |
| Bunu bir şekilde tahmin ediyorum, Bu zor olmalı, buna bir şekilde inanıyorum. | TED | وأعتقد على نحو ما، أنني أؤمن بطريقة ما بأنها يفترض أن تكون صعبة. |
| Çoğunlukla zevk almaya bir fırsat, ama bazen daha zor bir şey. | TED | وهي بالأساس الفرصة التي يمكن الاستمتاع بها، قد تكون أحيانا أشياء صعبة. |
| Kendini dengele. Şu ayağını uzaklaştır. Şimdi güzelce ve sert. | Open Subtitles | ثبيت وضعك ضع ذلك الساق في النهايه ليس صعبة الآن |
| Bilirsin,... Çok kötü hissediyorum, çünkü... Bu kadar çok incindiğini bilmiyordum. | Open Subtitles | أشعر بالضيق لأني لم أكن أعلم بأنها كانت تمر بمرحلة صعبة |
| sıkı oynadığından dolayı benim daha çok tahrik olduğumu biliyor musun? | Open Subtitles | هل تلعبين دور الفتاة صعبة المنال لأنكِ تعرفين أن هذا يثيرني؟ |
| zor seçimler zordur, bizim yüzümüzden veya cehaletimizden değil zordurlar çünkü en iyi seçenek diye bir şey yoktur. | TED | إن الخيارات الصعبة صعبة ليس بسببنا أو لجهلنا؛ إنها صعبة لأنه ليس هنالك خيار أفضل. |
| Kariyere ara verdikten sonra işe dönmek, işverenler ile işe yeniden dönenler arasındaki kopma sebebiyle zordur. | TED | العودة إلى العمل بعد الإنقطاع المهني صعبة بسبب قطع الإتصال بين أصحاب العمل و مستأنفي العمل من جديد |
| Eğer aletleri yaratan taraftaysanız, kolay olan zordur. | TED | و إذا كنت من صانعي هذه الأمور، البساطة صعبة. |
| Maaşları iyiydi, ama onlarınki zor ve çoğunlukla tehlikeli bir yerde hâlâ izole edilmiş ve zor bir hayat. | TED | كانوا يتلقون رواتب جيدة، و لكن بالنسبة لهم فهي حياة عزلة صعبة داخل عنصر خطير و شاق على الأغلب. |
| AB: 722, 500 -- aa, işte bu biraz zor. | TED | آرثر بينجامين: 722 هو 500 – أُوهِ ، هذه صعبة. |
| zor bir atış bay Simpson. En iyi strateji sakin olmaktır. | Open Subtitles | إنها صعبة يا سيدي، أفضل إستراتيجية هي أن تلعب بشكل ثابت |
| Kanzi'nin kullandığı kaya oldukça sert ve taştan alet yapmak için ideal, ama onu tutmak büyük beceri istiyor. | TED | الصخرة التي يستخدمها كانزي قاسية جدا مثالية كأداة حجرية، ولكن صعبة التعامل، تتطلب مهارة كبيرة. |
| Sana sert davranmak istemiyorum, ama bana başka seçenek bırakmadın. | Open Subtitles | أنا لا أريد أن يحصل صعبة معك، ملكة جمال، لكنك تترك لي أي خيار. |
| Sakal ne kadar sert olursa olsun, fırça bütün sertlikleri alır. | Open Subtitles | لايهم كم هي طويله أو صعبة اللحية الفرشاة تسهل الأمور |
| pek çok insanın hayatı kötü ama hepsi ışığa yöneliyor. | Open Subtitles | حياة العديد من الناس صعبة لكنهم لايزالون يختارون الحياة القويمة |
| pek çok insanın hayatı kötü. Ama hepsi ışığa yöneliyor. | Open Subtitles | حياة العديد من الناس صعبة لكنهم لايزالون يختارون الحياة القويمة |
| Eskiden erkekler sıkı pazarlıklar yapardı kadınlar da erkeklerin istediği şeyleri satmak zorunda kalırdı. | Open Subtitles | في أوقات مثل هذه يجب على الإنسان أن يقبل بصفقات صعبة ويجب على المرأة أن تبيع ما يشتريه الرجل؟ |
| Yanılıyorsun ağabey. Kendi iyiliğim için evleniyorum ben. Hayatım çok da kolay değil. | Open Subtitles | يا اخي انت مخطئ, أنا أتزوج لمصالحي الخاصة, لأني حياتي صعبة, وليس لأساعدك |
| Görünüşe göre ağır tecrübeler geçirmiş zayıf ve korkak bir savaşçısın. | Open Subtitles | يبدو أن هذة التجربة كانت صعبة على محارب حساس و جبان |
| Akıllı, seksi. Keşfedilmemiş. Deli dolu, karmaşık, gördüğüm en güzel şey. | Open Subtitles | انها منفتحة, تلقائية و صعبة انها اجمل امرأة رايتها فى حياتى |
| çetin bir ceviz, ama ona her zamanki tarzda davran. | Open Subtitles | إنها حالة صعبة, ولكن أريد معاملته كما نتعامل مع الآخرين |
| güç pozisyonunda zor bir işinin olduğunu biliyoruz. | TED | نعرف أنك حصلت على وظيفة صعبة في مركز قوة. |
| Çok zorlu bir vakayı çalıştık, tüm Çin'deki ormanların yokolması vakasını. | TED | قمنا بذلك لقضية صعبة جدا كانت لعملية ازالة الغابات في الصين. |
| Fark ettin mi bilmiyorum, ama ilk 3 ay benim için çok zordu. | Open Subtitles | أنا لا أعرف إذا كنت قد لاحظت الأشهر الثلاثة الأولى كانت صعبة علي |