"طوال" - Translation from Arabic to Turkish

• beri
• kadar
• Onca
• boyunca
• uzun
• - Bütün
• hiç
• gün
• sürece
• süre
• her
• sürekli
• boyu
• devamlı
• hep

Doğada başından beri çok daha kaotik genetik değişiklik etkileşimi oluyor.
الطبيعة هي تفاعل فوضوي بين التغييرات المورثية وهذا يحدث طوال الوقت

Bir limonata ve iki kitapla öğleden beri oturuyorsunuz oyunda oynadığınız yok.
تجلس هنا طوال الظهيرة, ومعك كتابين ,وشراب واحد ولا تلعب حتى الألعاب,

Ve hatta bazı anketler onun yolun sonuna kadar başarıyla gideceğini öngörmekteydi.
وقد كانت هناك بعض إستطلاعات الرأي التي قالت أنها ستواصل طوال الطريق.

Çok hızlı geldik. Senin ne kadar dakik olduğunu hiç unutmadım.
لقد اسرعنا طوال الطريق، فقد تذكرت كيف تحب ان تكون دقيقا

Lex, eğer bu dostluk o kadar önemliyse neden Onca zaman yalan söyledin?
ليكس إن كنت تهتم جداً لهذه الصداقة لما كذبت علي طوال هذه الفترة؟

TB: Bu ortak bahçede, iki politünelimiz var, böylece yıl boyunca yetiştirebiliyoruz.
تيموثي بيكر: في حديقة الحي لدينا دفيئتان بلاستيكيتان لنزرع أطعمةً طوال السنة.

Sam'in bu kadar uzun süre nereye kaybolduğunu merak ediyorum.
أتعلمون ؟ أنا أتسائل مالذي أخر سام طوال هذا الوقت.

İhbar. Muhbirin teki olduğunu biliyordum. En başından beri biliyordum.
الوشاية , كنت أعرف أنك واشى كنت أعرف طوال الوقت

Onun sadece bir sıçan olduğunu düşünüyordum ama başından beri süper sıçanmış.
أعتقدت أنه كان مجرد جرذ ، لكنه كان أعظم جرذ طوال الوقت.

Bu arabayı doğduğumdan beri biliyorum, sadece bir kez kullandım.
عرفت هذه السيارة طوال حياتي ولم أقدها سوى مرة واحدة

Babam garaja girdiğinden beri annemin konuşmak zorunda olduğu tek kişi benim.
بما أن أبى فى الجراج طوال اليوم فأنا الوحيد الذى تتكلم معه

Onları o zaman ve orada yapıyor gibi görünüyordu, ama kafasının bir yerinde bu notalar baştan beri hep vardı.
كان يبدو وكأنه يشكلها وهو يجلس امام البيانو ولكن فى مكان ما داخل رأسه كانت تلك النغمات مدونه طوال الوقت

Babam ve Max amca arabayı ta İsviçre'ye kadar itecek mi?
هل سيدفع أبي و العم ماكس السيارة طوال الطريق إلى سويسرا؟

Oğlum, yaşamım boyunca şimdiye kadar hiç bir şey istemedim.
بني.. طوال حياتي لم أطلب أبداً شيئاً لنفسي، حتى الآن

Benimle geliyorsun seni atıma bağlayıp Hadrian Suru'na kadar sürüklemem gerekse bile.
لذا أنت ستآتى معى حتى إن,اضطررت لربطك بحصانى وجرك طوال الطريق بنفسى

Onca zaman iş başında olduğunu söylüyordu. Ben de inanıyordum.
لقد صدقته عندما قال أنه كان في العمل طوال الوقت

Bu da kendimizle ilgili hayat boyunca değişmeyen sabit bir gerçeklik gibi.
وأن هذه هي الحقيقة الدائمة حول أنفسنا، شيئًا سيظل ثابتًا طوال الحياة.

Bunu uzun uzun planladım ama en hazırlıksız anımda gerçekleşti.
لقد خططت لهذا منذ سنين طوال ومع ذلك أخُذت بالمفاجأة

- Bütün akşam beni izliyordun. - Mahkemeye karşı senden sorumluyum.
لقد كنت تراقبنى طوال المساء اننى مسئول عنك حتى يوم المحاكمة

34 yıldır hiç yapmadığım bir şeyi bu önemli anda ne diye yapayım?
لماذا أفعل شيء لم أفعلهُ أبداً طوال 34 عام في وقت مُهم كهذا؟

Belki de tüm gün boyunca yoldaydınız ve tek istediğiniz eve gitmekti.
ربّما كنت خارج المنزل طوال اليوم، و أردت فقط أن تعود إليه.

Onu her zaman dövmediği sürece bu bile o kadar kötü değildir.
و حتى هذا لم يكن سيئاً إن لم يكن يضربها طوال الوقت

Neredeyse altı yıl, her Allah'ın günü, Elimde bir şey yoktu ancak posta kutumda red mektupları beni bekliyordu.
إذن، طوال ست سنوات تقريبا، كل يوم، لم أكن أتوصل إلا برسائل الرفض التي كانت تنتظرني داخل صندوق البريد.

Ses bizi sürekli fizyolojik, psikolojik bilişsel ve davranışsal olarak etkiliyor.
الصوت يؤثر علينا من الناحية الفسيولوجية والنفسية، ومعرفياً وسلوكياً طوال الوقت.

gün boyu içinde olduğun için, hamur işinden nefret edeceğini sanıyordum.
أعتقد أنّكِ تبغضين المعجّنات بعد كلّ هذا التحديق بها طوال اليوم.

Niye susmayıp beni devamlı konuşmak zorunda bırakıyorsun ki salak geri zekalı?
لذا لم لا تخرس عندها لن أتكلم طوال الوقت أيها الأحمق المعتوه

- Ben sana hep tatlısın diyorum. - Biliyorum. Sadece dalga geçiyorum.
من الجيد ان يكون لي لقب الحلو انا القبك بالحلو طوال الوقت