Savaşın parçaladığı Libya'nın barışa ulaşmak için umutsuzca ihtiyacı olan idealler bunlar olmalı. | TED | هذة هي المثل التي مزقتها الحرب في ليبيا في حاجة ماسة لتحقيق السلام. |
Ona göre grafik romanlar, Ortak Temel Standart'ını gerçekleştirmek için harika bir yoldu. | TED | بالنسبة لها، الروايات المصورة طريقة عظيمة لتحقيق معيار أساسي مشترك. |
Bazen kötü şeyler yapmak gerekir, çok daha iyi şeyler yapmak için. | Open Subtitles | في بعض الأحيان يكون من الضروري القيام بأعمل قذرة لتحقيق أهداف ساميه |
Mucizevi şey ise bunu başarmak için daha çok para harcamanız gerekmiyor. | TED | الشيء المذهل هو: ليس عليك أن تنفق المزيد من المال لتحقيق ذلك. |
Bakın, orada ya da burada bir şekilde onları soruşturma açmaya zorlayacağız. | Open Subtitles | انظر، هنا أو هناك سنجبرهم على الإمتثال لتحقيق |
Hedefinize ulaşmak için ihtiyacınız olan teknoloji bir tek burada var. | Open Subtitles | المكان الوحيد المتبقي مع التكنولوجيا التي تَحتاجُوها لتحقيق أهدافَكم هو هنا |
Diğer tarafta George Henning'e hayvan DNA'sı enjekte ederek amacına ulaşmak için mantıksız, hatta fantastik bir yaklaşım sergiledi. | Open Subtitles | هذا الشخص حقن حمض نووي حيواني في جسم جورج هينينج كشف عن نهج خيالي غير عقلاني لتحقيق أهدافه الطبية |
Leonard Bernstein, güzel şeylere ulaşmak için plana ihtiyacınız vardır ve yeterli zamanınız yoktur demiş. | TED | ذكر ليونارد بيرنستين أنه لتحقيق أشياء عظيمة، أنت تحتاج إلى خطة و وقت غير كافي. |
bunu gerçekleştirmek için eğitim almayı beklemeyin. | TED | ويجب أن لا تنتظر للحصول على التدريب الذي تحتاجه لتحقيق ذلك. |
100 ise SKH'leri gerçekleştirmek için gereken minimum standart. | TED | وثم 100 تعني الحد الأدنى المطلوب لتحقيق هذه الأهداف. |
Bizlere fırsatlar sunmak ve bizler için olan beklentilerini gerçekleştirmek için yeniden Amerika'ya dönmeleri gerektiğini düşündüler. | TED | وخلصا إلى أن السبيل لتوفير الفرصة لنا لتحقيق ما كانا يطمحانه لنا هو أن تعود عائلتنا إلى الولايات المتحدة. |
diyerek gitmiyor. Ve işte araştırmanın ana noktası bu ve bunu yapmak için bir adım daha atmamız gerekiyor. | TED | وهذا هو محور موضوع البحث، ونحتاج لتحقيق ذلك أن نمضي خطوة للأمام، |
Ortak bir amacı başarmak için birbirine bağlı olan sabit, sınırlı, makulen az kişiden oluşan grup. | TED | ألا وهو مجموعة صغيرة مستقرة من الأشخاص المتوازنين والمترابطين يسعون لتحقيق نتيجة مشتركة. |
Bu, çok önemli bir soruşturma konusu. | Open Subtitles | هذا الأمر يحتاج أن يكون موضوعا لتحقيق جنائى هام ماذا حدث؟ |
Destansı zaferleri hayal etmek istiyoruz, daha sonra insanlara destansı zaferlere ulaşmanın ne demek olduğunu göstermek istiyoruz. | TED | نريد تخيل فوزٍ أسطوري، ومن ثم إعطاء الناس الموارد لتحقيق ذلك الفوز الأسطوري. |
Tarih boyunca, farklı kültürler bunu sağlamak için çeşitli yöntemler kullanmıştır. | TED | عبر التاريخ استخدمت الحضارات المختلفة طرقاً متنوعة لتحقيق ذلك. |
bunu mümkün kılmanın tek yolu bu piyasa fiyatlarında ev almak salaklık olmasına rağmen bir ev almaktan geçiyorsa bunu yapmaya razıyım. | Open Subtitles | و إذا الطريقة الوحيدة لتحقيق ذلك هي بإيجاد منزلٌ جديد, فأنا مستعدة لفعل ذلك على الرغم أنهُ إستثمارٌ أحمق بحال السوق هذه |
Ayrıca, önemli planlarımızı gerçekleştirmeye hayatlarımızı adamamızı sağlayacak tutkularımızı da besliyor. | TED | ويمكنها أيضًا أن تغذي الشغف، الشغف الذي يمكن أن يقودنا إلى تكريس حياتنا لتحقيق مشاريع هامة. |
Resmi ve profesyonel hâle geldi, ama belli rollerle sınırlandırıldı, Florence Nightingale, Karasakal ve Ying Zheng'in yaptığı gibi içgüdüsel olarak kullanılmak yerine genelde ticari amaçları yerine getirmek için kullanıldı. | TED | قد تم تشكيله ووضع حرفيته، ولكن اقتصر على أدوار معينة وكان يطبق عموماً ضمن السعي لتحقيق أهدافاً تجارية أكثرمن استعماله بديهياً، كما فعل كل من فلورنس نايتنغيل، وبلاك بيرد، وينغ تزينغ. |
Eve dönemeyebiliriz, ama bu zaferi elde etmek için elimizden geleni yapacağız. | Open Subtitles | قد لا نعود إلى موطننا لكننا سنفعل ما بوسنعا لتحقيق ذلك النصر |
Neden başarı uğruna bu kadar çaresiz bir telaş içine girelim ki? | Open Subtitles | لماذا يجب علينا أن نكون فى مثل هذا التسرع اليائس لتحقيق النجاح ؟ |
Paraya ihtiyacı var ve bunun için bir kadınla yatmaya hazır. | Open Subtitles | بحـــاجة إلى المـــــــال وهي مستعدة لممـــارسة الجنس مع إمرأة لتحقيق ذلك. |
Yüz binlerce anonim sıradışıyı, bunun gerçekleşmesi için çok sıkı çalıştıran şeydi. | TED | هي ما جعل مائة ألف من المميزين المجهولين يعملون بجهد لتحقيق ذلك. |