| Mutlu olduklarını bilmek sizin için çok rahatlatıcı oluyordur eminim. | Open Subtitles | أنا متأكدة بأن هذا أمر مريح جدا بأنهم مستمرون بسعادة. |
| Ortalıkta uçuşan işine karışan, kanatlı şeyler. Hiç de rahatlatıcı değil. | Open Subtitles | يدورون حول بعضهم و لايتدخلون فى العمل ، أمر غير مريح |
| Çok rahatladım, çünkü çok tuvaletim geldi ve döndüğümde seni burada bulamam diye çok endişelendim. | Open Subtitles | هذا مريح جداً لأنني بحاجة للذهاب لدورة المياه وكنت قلقة جداً من أن لاتكوني هنا عند عودتي |
| Bu katil için uygun bir özür. Kanlı gömleğini attı. | Open Subtitles | هذا عذر غير مريح لجريمه لقد تخلص من قميصه الملوث |
| Tamam, burası güzel ve rahat, ha? Cozy Cole gibi. | Open Subtitles | حسنا , المكان هنا جميل و مريح أليس كذلك ؟ |
| Ve ben bunu çok konforlu bir ışıklandırma olarak görüyorum, rahatlamamızda ve düşünmemizde bize yardımcı oluyor. Aynı zamanda şöyle birşey de olabilir: | TED | وأرى أن هذا هو النوع من الضوء مريح جدا فهو يساعدنا على الاسترخاء والتفكير. كما يمكن أن يكون شيئا من هذا القبيل : |
| Gariptir ama böyle taşınmanın çok hoş bir tarafı varmış. | Open Subtitles | هذا غريب ، لكن هناك شيئ مريح حول ان تكون محمولا هكذا |
| İçim rahatladı. Sınavdan kaldığın ortada. | Open Subtitles | حسناً , هذا مريح حسناً , من الواضح انك رسبتي |
| Bu bana göre, kendi gizemli yanıyla, çok çok rahatlatıcı bir düşünce. | TED | هذا بالنسبة لي، بغرابته، هو أمر مريح للغاية. |
| Her seferinde hikâyenin nasıl gelişeceğini tam olarak bilmenin tuhaf bir rahatlatıcı yanı var. | TED | هناك شيء مريح بغرابة حول المعرفة الدقيقة لكيفية مسار القصة في كل مرة. |
| Bu benim gibi bir insan için yaradılış piramidinin tepesinde olmak --Ben profesörüm -- rahatlatıcı bir durum. | TED | انه امرٌ مريح لبعض الاشخاص مثلي .. انا بروفسور هذا يعني أني على قمة هرم الكائنات الحية |
| - Çok rahatlatıcı. | Open Subtitles | إنه مريح جداً تضع بعض الأملاح البحرية والزيت |
| Çok rahatladım, çünkü çok tuvaletim geldi ve döndüğümde seni burada bulamam diye çok endişelendim. | Open Subtitles | هذا مريح جداً لأنني بحاجة للذهاب لدورة المياه وكنت قلقة جداً من أن لاتكوني هنا عند عودتي |
| Evet, çok rahatladım. Yine de, bir kez daha düşündüm de başka bir yerde olmayı istemezdim. | Open Subtitles | شكراً هذا مريح بأخذ كل الأمور فى الإعتبار |
| Çok rahatladım çünkü şu lekeye baksanıza bir yani... | Open Subtitles | .تباً، هذا مريح جداً .أنظر الى بقعة الأبط هذه |
| - Anlıyorum. Kapıcı bu iş için çok uygun bir adam. | Open Subtitles | فهمت , أعتقد أن مرقب المبنى هذا شخص مريح |
| ..bi yerlerde görüşürüz rahat rahat Ne güzel olur di mi ? | Open Subtitles | أنا وأنت نجلس في مكان مريح,وننظر لهذا ونقول أنها أكبر مغامرة خضناها. |
| Böyle zamanlarda arkadaş ziyareti için oldukça konforlu bir yer... | Open Subtitles | إنه مريح من أن يكون لي أصدقاء يزورونني بوقت كهذا |
| hoş bir herifti. Hiç ürkütücü değildi. En iyi tavrımdaydım. | Open Subtitles | كان ضيف مريح ولم يكن مخيفاً علي الإطلاق لكني أسأت التصرف |
| İçim rahatladı, söyleyeyim. | Open Subtitles | هذا مريح جداً لي بالفعل |
| Bunun bir sebebi, öncelikleri sıralamanın çok rahatsızlık verici olmasıdır. | TED | والسبب الوحيد هو ان الاولويات شيء غير مريح عادة . |
| İyi, burası rahatmış. Umarım sana çiçekler satın almıştır. | Open Subtitles | ،حسناً، هذا مريح أتمني أن يكون قد إشتري لك زهور |
| Ama onunla beraber olmak güzeldi ve rahatlattı ve neden bir ilişki istemediğimi bana hatırlattı. | Open Subtitles | لكن تعلمين أن تكونين شيء جميل وكان مريح و أنه يذكرني لماذا لانكون في علاقه |
| Her şey çok rahat, ama sizleri o kadar da samimi bulmadım. | Open Subtitles | هذا كله مريح جدا لكني لا اجد كل الرجال ظرفاء |
| Aynı tür bir yardım için sırada olduğumu bilmek rahatlatıyor. | Open Subtitles | إنه لشيء مريح ان اعرف انك ستساعديني بعد أن ساعدتية. |
| Bu oda çok rahattır. Bolca loş ışık, taze ot... Tanrım! | Open Subtitles | هذا سوف يكون مريح جداً، ضوء دائم رباه، ماذا تبقوا هنا؟ |
| Fazla iç içe ve rahatsız edici sessizlikte olup oyunbaz şekilde bozulmayı beklerler. | TED | إنها أماكن بها ألفة، هادئة هدوء غير مريح واستجداء القليل من التشويش الهزلي. |
| çok rahat değildi. Ve bütün bu zaman, bu yerlerin hiçbirinde bir tane bile fare görmedim geçenlerde Londra lağımlarında bulununcaya kadar. | TED | كان غير مريح بالمرة. وطول ذلك الوقت, لم أر فأراً واحداً في أي من هذه الأماكن، حتي قريباً، عندما كنت في مجاري لندن. |