Tek bir çıkış yolu var. Ve orman 7/24 polis kontrolünde. | Open Subtitles | هناك طريق واحد فقط ، و الغابة محاطة بالشرطة 24 ساعة |
Geri kardeşini almak için tek bir yolu var. Yoğun bakımda, kardeşi sayesinde. | Open Subtitles | هناك طريق واحد للعودة يا أخ وهو من خلال العناية المركزة يا أخ |
Eski madenin oradan geçen bir yol var. Yıllardır kullanılmıyor. | Open Subtitles | هناك طريق يمر عبر المنجم القديم لم يستخدم منذ سنوات |
Bir uzun bir de Brytag'dan haraçla gidilen kestirme yol var. | Open Subtitles | هناك طريق جميل طويل، وهناك طريق قصير عند برايتاج مع الخسائر |
Kısa bir yolu yok. Bu, yüzerek yüzmeyi öğrenmek gibidir. | TED | ليس هناك طريق مختصرة. انه كالسباحة عن طريق تعلم السباحة. |
Ancak her zaferden sonra da uyuyamıyordum çünkü gitmek için yalnızca bir yol olduğunu biliyordum, o da yenilmekti. | TED | ولكن بعد كل فوز، لم أستطع النوم حتى، لأني علمت أن هناك طريق واحد لأسلكه، وهو يتجه إلى الأسفل. |
Sık sık duvara tosladığımı biliyorum ki bu duygunun tarifi mümkün değil, ama babam çıkmaz yol diye bir şeyin olmadığını iddia eder. | TED | أعلم أنني أصطدم بجدران يصعب تسلقها تماما، لكن أبي أصر أنه ليست هناك طريق مسدودة. |
Bu bilgiler çok fazla gibi görünebilir, ama cevaba giden açık bir mantık yolu var. | TED | ربما تبدو معلومات كثيرة لكن هناك طريق منطقي نحو الحل. |
Bunu sağlamanın ne yazık ki tek yolu var. | Open Subtitles | لسوء الحظ، هناك طريق واحد فقط أنا يُمْكِنُ أَنْ أُفكّرَ بأَنْ أَضْمنَ ذلك. |
- Sanırım emin olmanın tek bir yolu var, hı? | Open Subtitles | اعتقد ان هناك طريق واحد لإكتِشاف هذا هه ,؟ |
Bu bölmeden çıkmanın tek yolu var, o da bu bacadan aşağı inmek. | Open Subtitles | هناك طريق واحدة لقلب الكهف ، وهي التوجه نحو الأسفل |
Uzakta bir servis yolu var. | Open Subtitles | هناك طريق الخدمات على الجانبِ البعيدِ للمَدْرَجِ |
Burasıyla gideceğimiz yer arasında çok fazla boş yol var. | Open Subtitles | هناك طريق طويل بين هنا وبين المكان حيث نحن ذاهبان |
Şehrin kuzeyindeki ormanlık alanda buluşmak istiyorlar. Her tarafta yol var. | Open Subtitles | يريدوننا أن نقابلهم في الغابة شمال المدينة هناك طريق بكل نهاية. |
Bireylerin tam modelini çıkarmak ve bunun güvenliğinden emin olmak için önümüzde hâlâ uzun bir yol var. | TED | لا يزال هناك طريق طويل يجب قطعه قبل أن نتمكن من نمذجة الأفراد بشكل كامل وقبل أن نضمن سلامة استخدام هذه التكنولوجيا. |
11 katta oturuyor, bu yüzden onu röntgenlemenin bir yolu yok. | Open Subtitles | وتعيش في الطابق الـ 11 وليس هناك طريق حقيقي لتسمع الإنذار |
- Madene girebilmenin bir yolu yok. - Bu olayı durduracağız. | Open Subtitles | . ليس هناك طريق إلى المنجم . نحن سنذهب لنوقف هذا |
Lantash ikinci halka odasına giden başka bir yol biliyor mu? | Open Subtitles | هل يعرف لانتيش إذا كان هناك طريق آخر لغرفة الحلقات الثانوية؟ |
Köpeğin bizimle yaşaması mümkün değil. | Open Subtitles | ليس هناك طريق ذلك الكلبِ يَتحرّكُ هنا مَعنا. رجاءً؟ |
Eğer heykeli parçalayamıyorsak o halde belki başka bir yol vardır. | Open Subtitles | إذا نحن لا نَستطيعُ تَحْطيم التمثالِ، ثمّ لَرُبَّمَا هناك طريق آخر. |
Her zaman bir yolu vardır! | Open Subtitles | إذا كان يجب أن نفعل، نعم دائماً هناك طريق |
Sunuculara erişmek için başka yol bulmalısınız, çocuklar. | Open Subtitles | لابد أن يكون هناك طريق اخر لغرفة الخدمة شباب |
Onun yaşamasına imkan yok... Ben sadece kahrolasının peşinden gidiyordum! | Open Subtitles | لم يكن هناك طريق ليعيش فقط أنهيت ذلك السافل بسرعة |
Ama dürüst olmak gerekirse bu konuda başka bir yol yok. | TED | لكن، بكل صراحة، في هذه القضية، ليس هناك طريق آخر. |
Birkaç hafta içinde 6 aylık dersleri toparlamam imkansız. | Open Subtitles | ليس هناك طريق للجحيم سوف انسحب باقي بضغة أسابيع لنصف السنة |
Arkadan çıkış var mı? | Open Subtitles | سانتا، هناك طريق العودة للخروج من هذا المكان؟ |