Ancak onları kolayca hatırlamanın bir yolu var: Neyin çevrelediğini hatırlamak. | TED | ولكن هناك طريقة أسهل لتذكرهم إذا تذكرت ما الذي يحيط بهما. |
Bunu kesinleştimenin bir yolu var, ve hatta ben bunu tanımlanabilir kılabilirim. | Open Subtitles | هناك طريقة يمكنك بها جعل الأمر دقيقاً للغاية وبوسعي جعلها واضحة أيضاً. |
Bunu bana kanıtlamanın tek yolu var. Onun cebini ara. | Open Subtitles | هناك طريقة واحد لتثبتى هذا لي اتصلى بها على هاتفها |
İnsanlara yemekleri daha önce hiç görmedikleri biçimde gösterebileceğimiz bir yol var mı? | TED | هل يوجد هناك طريقة نعرض بها الغذاء للناس بطريقة لم يشاهدوها من قبل؟ |
Şimdi hayvanlar aleminde, statüyü yükseltmenin sadece bir yolu vardır, ve bu üstünlüktür. | TED | في عالم الحيوان ، هناك طريقة واحدة فقط لزيادة هذه المرتبة وهو الهيمنة. |
İkna edildim ki bu nesneyi oradan ... onu öldürmeden çıkarmanın yolu yok. | Open Subtitles | لقد تأكدت انه ليس هناك طريقة اخرى لازالة الجسم من الفتاة دون قتلها |
Öğrenmenin kolay bir yolu var. Doktorlarınızdan birine tahlil yaptırın. | Open Subtitles | هناك طريقة سهلة لنعرف اجعل أحد أطباءك يجري لك فحصاً |
Hayır. Fırlatmayacağım. Bu kabustan uyanmanın tek bir yolu var. | Open Subtitles | لا, لن أفعل, هناك طريقة واحدة لأهرب من هذا الكابوس |
Bir kızın senden hoşlanıp hoşlanmadığını anlamanın tek bir yolu var: çaktırmadan öp. | Open Subtitles | هناك طريقة مؤكدة لمعرفة إن كانت الفتاة معجبة بك .. اسرق منها قُبلة |
Bir bilgisayar simülasyonuna bakıyorsanız bundan emin olmanın tek bir yolu var. | Open Subtitles | هناك طريقة واحدة مؤكدة النجاح لمعرفة إذا كنتم تنظرون إلى محاكاة حاسوبية |
Ayakkabı kutusunda yaşamakla sonlanan eziyetten kurtulmanın tek bir yolu var. | Open Subtitles | هناك طريقة واحدة للخروج من القمع الناتج عن العيش بصندوق حذاء، |
Açıkca görülüyor ki, bunu halletmenin tek bir yolu var. | Open Subtitles | من الواضح أنه هناك طريقة واحدة للتعامل مع هذا الموقف |
Belli ki bunu çözmenin tek bir mantıklı yolu var. | Open Subtitles | من الواضح أنّ هناك طريقة عاقلة واحدة لحلّ هذا الأمر. |
Madem öyle auramızın hangi kategoriye girdiğini öğrenmenin yolu var mı? | Open Subtitles | هل هناك طريقة لتعلُّم كيفيّة تصنيف كلّ نوع من هالات الطاقة؟ |
Ajan Rossabi'nin benim NA'da olduğumu bilmesinin tek bir yolu var. | Open Subtitles | كان هناك طريقة واحدة ليعلم العميل عن دخولي في سلك المخدرات |
Eğer istediğiniz sabit destekse, bunu elde etmenin tek yolu var. | Open Subtitles | اذا الدعم الثابت هو ما تريدة هناك طريقة واحدة لتحقيق ذلك |
Snart, o aletin oradan çıkmasının tek bir yolu var. | Open Subtitles | سنارت، هناك طريقة واحدة فقط أن التكنولوجيا الخروج من هنا. |
Bu söyleşiyi sürdürecek tek bir yol var... tek yönlü haberleşme. | Open Subtitles | جاك, هناك طريقة واحدة فقط لإجراء محادثة يكون أحد طرفيها متخفي |
Bunu yapmak için bir doğru, bir yanlış yol var. Henüz avucumuzda değil. | Open Subtitles | هناك طريقة صحيحة وطريقة خاطئة لفعل ذلك هو ليس في جيبنا حتى الأن. |
Belki farklı bir yolu vardır? Kayaya farklı bir açıdan baksam... | Open Subtitles | ،ربما هناك طريقة أخرى ماذا إذا هاجمت الجلمود من زاوية مختلفة |
Çok geç olacak. Aktarma ışınını tekrar ayarlamanın başka yolu yok mu? | Open Subtitles | إنه يستهلك وقتا طويلا هل هناك طريقة لإعادة توجيه شعاع الناقل ؟ |
O kayıp olduğu sürece kaç kişinin hayatının tehlikede olduğunu hesaplamak mümkün değil. | Open Subtitles | طالما انها في عداد المفقودين ليس هناك طريقة لحساب عدد الاشخاص المعرضين للخطر |
Keşke beni ne kadar utandırdıklarını anlatmanın bir yolu olsaydı. | Open Subtitles | أتمنى لو أن هناك طريقة لأفهمهم لأي درجة هم مُحرِجون |
Tamam ama 50.000 dolar bulmak için mutlaka başka bir yol vardır. | Open Subtitles | حسنا، يجب ان يكون هناك طريقة اخرى للحصول على خمسون الف دولار. |
Biraz düşünelim, anne. Yani, belki onunla mantıklı bir şekilde anlaşma- | Open Subtitles | دعينا نفكر في هذا يا أمي ربما هناك طريقة للتفاهم معها |
Büyü konusunda o kadar güçlü değilim. başka bir yolu olmalı. | Open Subtitles | ليس لدى سحر بهذه القوى يجب أن يكون هناك طريقة أخرى |
Bu işi halletmenin bir yolu olmalı. Sadece altı hafta. | Open Subtitles | لابد أن هناك طريقة لترضى بهذا إنها فقط ستة أسابيع |