Tanrı da demiş ki: "Ay olmaz, oranın havası yok." | Open Subtitles | و قال له الرب لا اعتقد ذلك, فليس هناك هواء |
Bir sürü temiz havası, açık alanı ve günlük asabiyet kontrolü dersleri var. | Open Subtitles | بها هواء نقي و أماكن مفتوحة كثيرة و دروس يومية عن التحكم بالغضب |
Ve ana rahmindeki minicik bir cenin gibi tortop oldum. Ve tıpkı içindeki kalan son havayı da salan, | TED | وتكورت في كرة جنين ومثل بالون به أخر كمية هواء به |
Sanırım, daha önce hiç bir hava bükücü ile dövüşmediniz. | Open Subtitles | إذا ، أعتقد أنكما لم تحاربا مسخر هواء من قبل |
Ve ona ne kadar uzun süre havasız nefes almadan kalabileceğimi sordum. | TED | وسألته ، كم هو ممكن أو كم استطيع الإستمرار من دون هواء |
Güney Kutbu'nun, dünyadaki en temiz havaya sahip olduğu söyleniyor. | Open Subtitles | يقال أيضاً أن هواء القطب الجنوبي هو الأنظف على الأرض |
Annen seni buraya gönderirken, temiz deniz havası seni hizaya sokar sanmıştır. | Open Subtitles | إذاً فوالدتك أرسلتك إلى هنا على أمل أن يُنظّمك هواء البحر المُنعش؟ |
Temiz deniz havası kumsalda sabah koşuları yerel imkânlarımızdan bahsetmiyorum bile. | Open Subtitles | هواء بحر نقي، والركض على الشاطيء نهارا، بجانب الموارد الطبيعية الأخرى. |
İlk hisseden biz olsak da, korkunun zehirli havası hepimize zarar veriyor. | TED | ربما نكون نحن أول من نشعر به، ولكن هواء الخوف المسموم يؤذينا جميعا. |
Geçmişin havası hakkındaki düşüncelerin yanı sıra, geleceğin havası hakkında düşünmek de oldukça doğaldır. | TED | لذا مع كل هذا التفكير في هواء الماضي، من الطبيعي أن نبدأ بالتفكير في هواء المستقبل. |
Bir sonraki parti raundundan önce biraz deniz havası. | Open Subtitles | شم هواء البحر قبل الشوط التالي من الحفلات |
Dalga örüntülerini basınç dalgalarına, havayı sese dönüştürürsek Evren'in bizimle konuşmasını gerçek anlamda duyabiliriz. | TED | لذلك إذا حولنا أنماط الموجة إلى موجات ضغط و هواء إلى صوت نستطيع حرفياً أن نسمع الكون يتحدث إلينا |
Eğer şu yuvarlar havayı alabiliyorsa, bizim de almamamız için bir neden yok. | Open Subtitles | اذا كانت كرات الدم هذه تستطيع ان تاخذ هواء لا يوجد سبب يمنعنا نحن ايضا |
Doğal ortam bilgisayarı atış poligonundaki basıncın arttığına karar vermiş ve telafi etmek için havayı tahliye etmiş. | Open Subtitles | حاسوب البيئة قرر أن مدى النيران كان أعلى من مستوى الضغط الداخلى وبدأ بضخ هواء كتعوض |
Şimdi bana bunların nasıl mümkün olabildiğini anlatacaksın ya da kan dolaşımına bir hava kabarcığı yollayacağım ve intikamını almadan felç geçireceksin. | Open Subtitles | والآن ستخبرني, أنّى لأي من هذا ممكن, أو سأضع فقاعات هواء داخل مجرى دمك وستصاب بسكتة دماغية دون أن تحصل على انتقامك |
Yaşam destek sistemleri çöker, nefes alacak hava, yiyecek yemek kalmaz, iklim kontrolden çıkar ve hiç iyi olmaz. | Open Subtitles | سوف تتداعى أنظمة دعم الحياة، ولن يكون هناك هواء للتنفّس، ولا غذاء للأكل، وسيصبح المناخ مضطرباً، وهذا غير جيّد. |
Hatta, ağzı kapalı bir şişenin içinde olsanız, yine de ölmezsiniz, ve daha fazla temiz havaya ihtiyaç duymazsınız. | TED | في الواقع، يمكن أن تكون في زجاجة مغلقة، ولن تموت ولن تحتاج إلى أي هواء نقي |
En ufak esinti rüzgâr kulelerinde yakalanır ve aşağıya, sokağa yönlendirilir. | Open Subtitles | وكل هبة هواء يلتقطها برج هواء وتقاد هبة الهواء إلى الشوارع |
Egzoz dumanını aşağı çekmek için, tünelin zemininde havalandırma delikleri var. | Open Subtitles | دخان السيارات يذهب للأسفل لذا في قاعدة النفق يوجد فتح هواء |
Daha sonra temiz havada kahvaltı yapmak için bahçede olun. | Open Subtitles | و النزول للحديقة من أجل هواء منعش قبل تناول الفطور. |
En azından havamız var. Belki sakin olursak, buradan kurtulmanın bir yolunu bulabiliriz. | Open Subtitles | على الأقل لدينا هواء ربما إن بقينا هادئين سنجد طريقة للخروج من هنا |
Elektrik olmadığı zaman işte burada oksijen yoğunlaştırıcı oda havasını çekiyor. | TED | حسنا هنا عندما تتوفر الكهرباء، مكثف الأوكسجين يأخذ هواء الغرفة. |
Mis kokun akşam havasına dolar, Ben dans ederken yüreğine. | Open Subtitles | جوهرك يدفىء هواء المساء كما لو اني ارقص في قلبك |
- Pekâlâ, çöl havasının düşük nemi... - ...kumaşı çok çabuk kurutuyor. | Open Subtitles | حسنا، إنخفاض مستوى الرطوبة في هواء الصحراء يجف النسيج بسرعة لا تصدق |
Kanepesinde uyuyan sarı şişman bir kedi, pencereye yağmur damlaları çarpıyor, ve mutfağın havasında kahvenin izi bile yok. | TED | هناك قطّة صفراء سمينة نائمة على أريكته، حبّات مطر تتساقط على النافذة، ولا أثر لرائحة القهوة في هواء المطبخ. |
Gettonun havasından iyiydi. GERTRUDE SCHNEIDER VE ANNESİ ~NEW YORK~ GETTODAN KURTULDULAR | Open Subtitles | ليس مثل هواء الحي اليهودي نيويورك غيرترود شنايدر ووالدتها متحف مستوطنة لوهايم |
Baban artık Salem'in havasını teneffüs etmiyor ve yakında sen de. | Open Subtitles | اباك لم يعد يتنفس هواء سايلم وعما قريب ستكون انت كذلك |