| Gizli ilişki kuranların, asıl ilişkilerinin ne kadar iyi olduğunu fark edip bu saçmalığa son verdiğiyle ilgili bir sürü hikaye duyduk. | Open Subtitles | لقد سمعت قصصا عن الشؤون حيث يدرك الناس عظمت العلاقة الأخرى المترتبة عليها هي وتنتهي من دون أي شخص يجري في حيرة. |
| Tamam, sana kahve yapacağız. Sarhoş olduğunu fark etmeyecekler bile. | Open Subtitles | حسناً، سأحضر لك بعض القهوة لن يدرك أحد أنك مترنحة |
| Neyi düşündüğünüzü, neyi bildiğinizi biliyor. Ve nasıl çalıştığınızı biliyor. | Open Subtitles | انه يعرف طريقة تفكيركم،و يعلم ما تعلمونه،و يدرك طريقة عملكم |
| Bu yaratıklar başka bir gezegenden ama kimse farkına varmıyor. | Open Subtitles | هذه المخلوقات من كوكب اخر لكن لا أحد يدرك ذلك |
| İkinizin de anlaması gereken, bunun er ya da geç olacağıydı. | Open Subtitles | كلاكما يدرك ان هذا بالتاكيد كان سيحدث عاجلا أم آجلاً |
| Pek çok hata vardır ki yanlış oldukları ancak yaptıktan sonra fark edilir. | Open Subtitles | يوجد أشياء يفعلها المرء ويعتقد أنها صحيحة وبعد ذلك يدرك أنه كان مخطئ |
| Matias içine sürüklendiği durumu nasıl oldu da fark etmedi, bilmiyorum. | Open Subtitles | أنا لا أعلم لما ماثيوس لم يكن يدرك ما يقوم به |
| O da yasemin kokulu bir mumu kullanmayacağını fark etti şu an. | Open Subtitles | والذي يدرك الآن بأنه ليس لديه أي استفادة من شمعة ياسمين معطرة |
| O adam So Dam'ın onu çatıya kadar takip ettiğini fark etmedi mi? | Open Subtitles | من غير المعقول بأن السيد لم يدرك بأن سودام كانت تتبعه الى السطح |
| Sanırım burada Cyrus'un Yehova'nın emri altında olduğunu fark etmediği onaylanıyor. | TED | أظن أنه من المسلم أن كورش لا يدرك أنه يتحرك بأمر من يهوا. |
| Aralarında, bu ikisi, burada oturan çoğunuzun fark edebildiği üzere, insan yaşamının tüm boyutlarına yayıldı bile. | TED | وما بينهما قد انتشر كما يدرك معظم الحاضرين هنا كل بعد من أبعاد حياة الإنسان. |
| Stan, iş verenlerin senin son 3 işinden... hırsızlık yüzünden atıldığını biliyor mu? | Open Subtitles | ستان هل يدرك أصحاب الفندق بأنك طُردت من مهنك الثلاث الماضية بسبب السرقة |
| - Emin değiliz. Ama fanatizm ve paranın güce eşit olduğunu biliyor. | Open Subtitles | لكنه يدرك أن التعصب بالإضافة إلى المال يساوي السلطة، وهذا هو إلهه. |
| Yani konu hakkında birşeyler biliyor, uzunluğu biliyor. | TED | لذلك فهو يدرك شيئا عن الموضوع ، ويعرف طولها. |
| Bu yaratıklar başka bir gezegenden ama kimse farkına varmıyor. | Open Subtitles | هذه المخلوقات من كوكب اخر لكن لا أحد يدرك ذلك |
| Bak o salağın ne kaçırdığını anlaması on beş seneyi bulur. | Open Subtitles | إنظري سيأخذ الفتى 15 سنة قبل أن يدرك ما فقده |
| Kendisiyle karşılaştığı zaman, zaten orada olduğunu anlar ve ona göre geriye gelerek farklı yönlere doğru büyümeye devam eder. | TED | و عندما يلآمس نفسه، فإنه يدرك أنه هناك في الأصل، و يتعرف على نفسه، ثم يبدأ بالتراجع .. و يسلك طُرُقَاً أخرى. |
| Ama bu arada İslamiyet'in Peygamberin resmedilmesini yasakladığını müvekkiliniz biliyordu. | Open Subtitles | في حين أن موكلكِ يدرك تماماً أن دين الإسلام يُحَرّمُ |
| Bunu yayınlarsak panik yaşanacağını ve oyunun iptal edileceğini bilmiyor mu? | Open Subtitles | الناس سيبدئون بالذعر واللعبة ربما تلغى الم يدرك حتى هذا ؟ |
| Yeniden bir iş bulmanın benim için ne kadar önemli olduğunu anlamıyor kimse. | Open Subtitles | لا أحد يدرك كم هو مهم بالنسبة لي أن أحصل على عملٍ مرة أخرى |
| Onunla konuşup yardımcı olabileceğimi anlamasını sağlasaydın yalnızca bana izin verseydi... | Open Subtitles | إذا تحدثتي معه وجعله يدرك انني أستطيع المساعدة إذا سمح لي |
| Yani, boğaz ağrısı olan hasta karısının haberi olmadan bir aspirin yutuyor boğazının ağrıdığını fark edince bir aspirin yutuyor boğazı ağrıdığını fark edince... | Open Subtitles | اذن المريض لديه حلق ملتهب يتناول اسبرين دون علمها يدرك ان لديه حلق ملتهب يتناول اسبرين |
| Ve bunun eski yada yeni olmakla alakalı olmadığını anladı. | TED | وقال انه يدرك ، هي لا تتعلق بكونها قديمه او جديده. |
| Bana saldırmasının iyi olmadığını anlayana kadar onu zayıflatmalıyım. | Open Subtitles | علي ان اُرضِخه حتى يدرك انه ليس من الفائدة مهاجمتي. |
| Kaptan kim olduğumuzu anladığında bence daha rahat bir yolculuk geçireceğiz. | Open Subtitles | أظن أنه بمجرد أن يدرك الكابتن من نكون، ستكون رحلتنا أيسر. |
| Ve buradakilerin çoğu iyi bilir ki... ilk aşkınızı hiç unutmazsınız. | Open Subtitles | و كما يدرك اغلبكم هنا انكم لا تنسون حبكم الأول |
| Albay O'Neill'in iyi bildiği gibi nerede olduğunu tam olarak bilmiyoruz. | Open Subtitles | مثلما يدرك العقيد * أونيل * لا ندرى أين العمود بالضبط |