Onu kurtarmaya çalışan pek çok iyi insan öldükten sonra kurtardım. | Open Subtitles | أنا أخرجته بعد أن حاول الكثير من الاشخاص الجيدين، الهبوط لأسفل |
Bu seni öldürmeye çalışan adama yardımsever gibi görünmekten daha sağlıklı olur. | Open Subtitles | إنه صحي أكثر من تظاهرك بفعل الخير مع الرجل الذي حاول قتلك |
Ve şu duyguyu bulmaya, tekrardan keşfetmeye çalışan daha nice ülkeler: "Nasıl harikulade, barışçıl ve hoşgörülü bir gelecek hayal ederiz?" | TED | وغيرھا من الدول التي تحاول أن ترى وتستكشف ذلك النوع من الشعور إزاء كيف يمكنُنا أن نتصور مستقبلا رائعا وھادئا ومتسامحا. |
Ananth, süreçlerin yeniden yapılandırılması üzerinde çalışan çok başarılı bir iş adamıydı. | TED | كان أنانيث رجل أعمال فائق النجاح عمل على إعادة هيكلة إدارة الأعمال. |
Dedektif, Sigara kıIığındaki ölü bir çalışan soruşturmanızda dost canlısı görünmezdi. | Open Subtitles | محققة , موظف ميت في بدلة سجائر ليس بالضبط إستثمار لطيف |
Seni vurmaya çalışan bir kadınla oturup kokteyl içmek istiyorsun. | Open Subtitles | تريد ان تجلس وتسمتع بالكوكتيل مع أمراة حاولت قتلك ؟ |
O kartlara ulaşabilen, binlerce sivil ve askerî çalışan var. | Open Subtitles | كلا لقد كانت في متناول الآلاف من الموظفين المدنيين والعسكريين |
Ben kızını bir lordla evlendirmeye çalışan ve büyük başarısızlıkla karşılaşan biriyim. | Open Subtitles | كرجل الذين حاولوا الزواج ابنته إلى الرب، لكنها فشلت على نحو بشع. |
Kendini öldürmeye çalışan Gerçekten Yaşlı bir Adamım ve kendi problemlerim var. | Open Subtitles | أنا لديّ رجل مسن للغاية حاول قتل نفسه و مشاكل خاصة بي |
Kaçmaya çalışan çocuk bir tavuk gibi dalgaların arasında çırpındı. | Open Subtitles | الصبى الذى حاول الهروب إنحرف مساره حتى يصبح كالدجاجه المقطعه. |
Bu arada, sizi öldürmeye çalışan kişiyi yakalamak için yardımınız gerekiyor. | Open Subtitles | في غضون ذلك، نحتـاج مسـاعدتك لإمسـاك أيا كان من حاول قتـلك. |
Bu tarafa geçtiğimde kocan adına çalışan adamlar beni öldürmeye çalıştı. | Open Subtitles | عندما عبرتُ في البداية، حاول أشخاصٌ يعملون لصالح زوجكِ أن يقتلوني. |
Laboratuvarım beyni bir büyük veri problemine dönüştürmeye çalışan teknolojiler geliştiriyor. | TED | يطورُ مختبري التقنيات التي تحاول تحويل الدماغ إلى قضية بيانات ضخمة. |
Mike öldürüldüğünde, korkuyu bir silah olarak kullanmaya çalışan güçleri hatırlıyorum. | TED | عندما قتل مايك، أتذكر السلطات التي كانت تحاول استخدام الخوف كسلاح. |
Belki de dünyayı kurtarmaya çalışan erkeklere aşık olmayı kesmeliyiz. | Open Subtitles | ربما يجب أن نتوقف عن حب رجالاً تحاول إنقاذ العالم |
Sonrakine geçelim. Apollo 15 görevlerinde gerçekten çalışan bir NASA astronotu da danışmanımızdı ve becerimi kontrol etmek için oradaydı. | TED | كان لدينا مستشار من الناسا هو رجل فضاء عمل في بعض المهام بأبولو 15، وكان دوره التحقق من معرفتي العلمية. |
Üzerinde çalışan tüm sistem türü, ve küçük bölümlerle yardım eden herkes. | TED | يساهم كل النظام في عمل شئ ما، ويساهم كل شخص بجزء صغير. |
Eğer biri yaralanırsa, yeni bir çalışan tutmak daha ucuz. | Open Subtitles | إذا جرح أحد ما إنه أرخص عندما نعيّن موظف جديد |
Çünkü bizi öldürmeye çalışan bir kadın ile yüzleşmek üzereyiz. | Open Subtitles | حسناً، نحن على وشك مواجهة المرأة التي حاولت قتلنا كلينا |
Gerçek zamanlı bir soruşturmanın ortasındayız, ve çalışan sayımız az. | Open Subtitles | نحن وسط تحقيق يدور ثانية بثانية وعدد قليل من الموظفين |
Kılıcını kalbime geçirmeye çalışan çok sayıda küçük adam oldu. | Open Subtitles | الكثير من الرجال الصغار حاولوا أن يضعوا السيف في قلبي. |
Bu bölgede çok sıkı çalışan iyi bir ekibimiz var. | TED | لدينا الكثير من الفرق الجيدة من الناس الذين يعملون هناك. |
Yani bir anlamda, kendini korumaya çalışan canlı sistemler gibi davranıyor. | TED | إنها تتصرف إذن كخلية حية، نوعاً ما، محاولة الحفاظ على نفسها. |
Böylece, Avrupa'daki genç Müslümanlarla çalışan çeşitli örgütlerde gönüllü olarak çalışmaya başladım. | TED | بدأت العمل التطوعي لصالح منظمات مختلفة تعمل مع الشباب المسلمين داخل أوروبا. |
Bu zaferi sıkı çalışan, ezilen ve mütevazi bir şekilde Tavşan'ın konuşmalarını dinlemekten sıkılan eski dostlarıma armağan ediyorum. | Open Subtitles | ــ هل لديك أي فكره؟ أهدي هذا الفوز لكل العاملين بكد هناك في الخارج للمظلومين, المتواضعين ـ ـ ـ |
Sizden birkaç görev yerine getirmenizi isteyeceğim ve çalışan hafızanızı teste sokacağız. | TED | ساطلب منكن ان تقوموا ببعض المهمات, و سنأخذ ذاكرتكم العاملة في جولة. |
Yeni bir platformda çalışan Bruce'un bilgisayarda üretilmiş bir versiyonunu bakalım. | TED | ولنلقي نظرة على النسخة المولدة بالكمبيوتر لبروس، يعمل في بيئة جديدة |
Bu kız ise ufacık bir kütüphanede çalışan, hüsrana uğramış biri. | Open Subtitles | أما بالنسبة للفتاة، فما هى سوى موظفة صغيرة فى مكتبة غريبة. |
Eğer bu kanunu durdurmaya veya sekteye uğratmaya çalışan birileri olursa onları bizzat kendim ulusal kanunlara dayanarak cezalandıracağım. | Open Subtitles | أن كان هُنالك أيُ أحدً يُحاول أيقاف أو تخريب هذا القانون فأنا شخصياً سأقوم بِمُعاقبتِهم من قِبل الأنظمة الوطنية |