öyle bir tımarhanede yaşarsanız, bazen kaçmanız gerekir, anlıyor musunuz? | Open Subtitles | عندما تعيشي في ملجأ كهذا تبحثين عن اي فرصة للخروج |
Onu öyle bir sahaya çıkardınız ve sonra onca zaman cep telefonunuzla konuştunuz. | Open Subtitles | و أنت وضعته في ظرف كهذا و أمضيت معظم وقتك تتحدث على هاتفك |
Peki öyle bir durumda ne yapabilirdim, çaresiz kadınları öldüreceğime... | Open Subtitles | والذي سأفعله في موقف كهذا بدلاً من قتلي لنساء عاجزات |
öyle bir şey yok. Sadece kendi alanının sınırlarını çizmeye çalışıyordu. | Open Subtitles | كلا، لا شيء من هذا القبيل لقد كان يحدّد منطقته فحسب |
Bir tür çarşı filozofu ya da öyle bir şey mi? | Open Subtitles | من نوع فلاسفة السوق الغير متقنين للفلسفة او شيئاً مثل ذلك |
Annemin de öyle bir gömleği var. Daha önce hiç bir adamda görmedim. | Open Subtitles | أمي لديها واحد مثل هذا أنا لم أر على أي رجل من قبل |
Neden öyle bir şeyi gösterip, sonra da tamamen yok etsin? | Open Subtitles | لمَ القيام باظهار شيء كهذا و من ثم إخفاءه بعيدا ؟ |
Bir daha hiç kimse bana öyle bir şey yapamayacak. | Open Subtitles | لن يقدم أحد على فعل شيءٍ كهذا لي مرة أخرى. |
öyle bir gösteriden sonra oradaki bütün kadınların sahibi olursun. | Open Subtitles | بعد عرض كهذا أنت مدين لكل امرأة في هذا المكان |
Elinle alabileceğin bir şey. Var mı öyle bir şey? | Open Subtitles | شيئاً يمكن حمله باليد، أهناك أيّ شيءٍ كهذا يستطيع مساعدتك؟ |
Bana aşık olduğunu veya öyle bir şey sandığını iddia edeceksin. | Open Subtitles | من المفترض أن تدّعي أنك واقع في حبي أو شيئا كهذا. |
öyle bir şey yapmak istiyorsan önce yönetimden izin alman gerek. | Open Subtitles | عندما تحتاجين شيء كهذا يجب موافقته من قبل الإداره أولاً ماذا؟ |
Son altı senede ayda bir sanırım, ya da öyle bir şey. | Open Subtitles | ,لست متأكدّة ,مرة شهريا على مدى ست سنوات شئ من هذا القبيل |
- öyle bir şey. - Yani, şu anda boşta. | Open Subtitles | شيء من هذا القبيل اذا هي في حالة الطفرة شعورياً |
öyle bir şey olsa bile, bize söylemeleri için bir sebep yok. | Open Subtitles | حتى لو حدث شيء من هذا القبيل لا يوجد لديهم سبب لإعلامنا |
Sadece bir geri zekâlı cenaze evine öyle bir t-shirt ile gelirdi. | Open Subtitles | الأحمق فقط كان ليرتدي قميصاً مثل ذلك للذهاب إلى منزل فيه حِداد |
Artık oğlum değil benim. öyle bir canavar oğlum olamaz. | Open Subtitles | إنه ليس ابني، فلا يمكن أن أنجب مثل هذا الوحش |
Ben çocuk doğurduktan sonra, öyle bir anne olacağımı sanıyorsan Çok yanılıyorsun! | Open Subtitles | إن كنت تظنني سأنجب طفلاً لهذا إن كنت هذا النوع من الأمهات |
Teknik olarak sonuncusuyla ilgili size yardımcı olamam çünkü öyle bir doktor değilim. Ama sizi, yardım edebilecek birine yönlendirebilirim. | TED | تقنياً، لا يمكنني مساعدتك بالأخيرة لأنني لست من ذلك النوع من الأطباء، ولكن يمكنني أن أرشدك باتجاه شخص يمكنه مساعدتك. |
öyle bir kız yüzünden tüm kariyerini mahvetmek mi istiyorsun? | Open Subtitles | هل حقاً تريد إلقاء كل شيء لأجل فتاة كهذه ؟ |
Hayatımın üç yılını geri istiyorum. Ama öyle bir şey olmayacak. | Open Subtitles | ثلاث سنوات من حياتي مرة أخرى , ولكن هذا لن يحدث |
Oh! öyle bir fırtınada dışarı çıkmana asla izin vermezdim. | Open Subtitles | لم أكن لأسمح لكِ أبداً بالخروج في مثل تلك العاصفة |
Evet, elektrokimyasal ya da öyle bir şeydi değil mi? | Open Subtitles | إذن ، لقد كان كهروكيميائي أو ما شابه أليس كذلك؟ |
Öyle de olsa, tatlım, insan öyle bir şey yapmaz. | Open Subtitles | كل شئ يا عزيزتى, المرء لا يفعل مثل هذه الأشياء |
öyle bir hayat tarzında bir evliliğin nasıl sürebileceğini aklım almıyor. | Open Subtitles | نعم لا أرى كيف يمكن لزواج أن ينجو في حياة كتلك |
Sonum asla öyle bir yerde olmayacak. | Open Subtitles | لن ينتهِ بي المطاف في مكان مثل ذلك أبداً |
Ama ben-ben bunu yapmazdim tabi çünkü ben öyle bir kiz degilim. | Open Subtitles | لكنني ما كنتُ لأفعل ذلك . . لأنني لست من هذا النوع |