| açıkça görülüyor ki göğüs kanserine yatırımımız sonuçlar ortaya çıkardı. | TED | من الواضح أن استثمارنا في سرطان الثدي قد أثمرعن نتائج. |
| açıkça görülüyor ki bir şehir değil. Bir çeşit karakol gibi. | Open Subtitles | من الواضح أنّها ليست مدينة، بل موقع خارجي من نوع ما |
| açıkça, kurulu dağıtıp oybirliği ile seçim fikri çok sert tepkilere yol açtı. | Open Subtitles | من الواضح أنّ اقتراح حلّ المجلس ..لانتخاب أعضاء جدد قد أنتج معارضة قوية |
| Bu notayı çalıp hareketleri 250 kez büyüttüğümüzde bardağın sese tepki olarak nasıl titrediğini ve çınladığını açıkça görebiliriz. | TED | وعندما نعزف النوتة ونكبر الحركات 250 مرة، نستطيع بوضوح تاماً أن نرى كيف يتذبذب الكأس والصدى في استجابة للصوت. |
| Hatırladığım kadarıyla, bana o en açıkça bildirdiğini söylemiştin bana, dediğim gibi... | Open Subtitles | لأننى على ما أذكر انك قلت لى انه أعلن بوضوح كما قلت |
| Dün gece onun size duygusal olarak bağlandığını açıkça gördü. | Open Subtitles | كان واضحاً جداً إليه ليلة أمس بأنها أصبحت متورطة عاطفياً |
| açıkça belli oluyor ki bana güveniniz sadece kriz anlarında devreye giriyor. | Open Subtitles | اه,حسنا,من الواضح ان الثقة تجاهى منك لا تكون الا فى اوقات الازمات |
| Ama açıkça görülüyor ki, sizin düşündüğünüz gibi çok gururlu birisi olmalı. | Open Subtitles | الشيء الواضح الآن بأن ذلك الشخص فخور بنفسه كثيراً , مثلما قلت |
| Tamam, o zaman, bana açıkça karşı çıkıldığına göre sabah programıma geçebilirim. | Open Subtitles | حسنا، بما أنه من الواضح تم تجاهلي دعينا نذهب إلى جدول الصباح |
| açıkça belli ki, o buradaki yolları bizden daha iyi biliyor. | Open Subtitles | من الواضح بأنه يعرف طريقه بهذا المكان، أفضل مما نعرف نحن |
| Majesteleri açıkça, senin daha zor işler için yaratıldığını düşünüyor. | Open Subtitles | ولكِن من الواضح أن فخامته يَرى أنك مُتَجِه لأُمُور أَفضل |
| Senin bu şeyi nasıl okuyacağın hakkında hiçbir fikrin olmadığı açıkça ortada. | Open Subtitles | بما أنك من الواضح أنه ليس لديك دليل كيف تقرأ هذا الهراء |
| İlişkileri her ne şekilde olursa olsun, ...açıkça belli ki bebek yetiştiremezler. | Open Subtitles | حسناً ، مهما تكن علاقتهما من الواضح أنهما ليسا مجهزين لتربية طفل |
| Son günlerinden birinde, yanında oturuyordum, bana baktı ve açıkça dedi ki: | Open Subtitles | في أحد آخر أيامها، وعندما كنت جالسة بجانبها. نظرت لي وقالت بوضوح: |
| Ve bu açıkça gösteriyordu ki yalan söylüyorlardı göz göre göre. | Open Subtitles | نحن لا نستخدم المضادات الحيوية. وهذا يبين بوضوح أنهم قد كذبوا |
| Senin açıkça yaptığın gibi onun büyük bir kayıp olduğunu düşünmüyorum. | Open Subtitles | انا فقط لا أظن انه خسارة فادحة كما تفعلين انتى بوضوح |
| Ama açıkça birileri sizi destekliyor hassas, tam olarak sınıflandırılmış bilgi.... | Open Subtitles | لكن يبدو بوضوح أن هناك من يمدك بالكثير من المعلومات الحساسة |
| Ve saat üç civarında Büyük hatam için cezalandırıldığımı açıkça anlamıştım. | Open Subtitles | و في الثالثة صباحاً تقريباً أصبح واضحاً أنه يعاقبني لغلطتي الكبيرة |
| Neden şimdi daha güzel bakılmış ve daha açıkça görünüyor? | Open Subtitles | لماذا هو موضوع عليه علامات واضحة وليس له صيانة بالمثل؟ |
| Fakat bu açıkça insanların ihtiyaçlarını ve insanları destekleyen ülkelerin ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz. | TED | ولكن يبدو واضحا أن هذا غير كاف لمعالجة حاجيات الأشخاص وحاجيات البلدان الداعمة لهؤلاء الأشخاص. |
| Araştırma açıkça gösteriyor ki birini hapiste tutmak hayatı boyunca özgür birine kıyasla sizi çok daha büyük oranda suç işlemeye itiyor. | TED | أوضحت الأبحاث أن احتجاز شخص ما في السجن. يجعلك أكثر عرضة بكثير لارتكاب جريمة بعد خروجك، مما لو كنت حرًا طوال الوقت. |
| Şekerin artık üzerimdeki etkisini açıkça göstermesiyle ve Amata'daki mahvoluşa tanıklık etmem nedeniyle... | Open Subtitles | مع وضوح الـتأثيرات السلبية علي من السكر و مشاهدة تأثيره على مجتمع أماتا |
| Lamont, kiliseye açıkça karşı geliyorsun! | Open Subtitles | لامونت , انت فى تحدى صريح للكنيسة ارجوك ان تعيد النظر فى ذلك |
| Bu gerçeklerin aşikâr olduğunu kabul ettim, ama açıkça söylemeliyim: Darmadağınım. | TED | أنا أؤمن بأن هذه الحقائق بديهية، ولكن دعوني أوضح: أنا في حالة من الفوضى. |
| Aşama çalışmasında, yargılanma kaygısı olmadan açıkça hislerimi paylaşabiliyorum. | Open Subtitles | يمكنني أن أعود إلى دراستي السابقة و أشارك هذا علنا دون الخوف من أن يتم الحكم علي من قبل الأخرين |
| Bu yasa dışı zorbalık olaylarının gölgeler arkasında bir yerlerde dönmediği aklıma düştü; devlet memurları tarafından açıkça yapılıyordu. | TED | وذكَّرني بمخططات الابتزاز غير المشروعة هذه لا تجري في الخفاء، بل يديرها مسؤولون لنا علناً. |
| Şimdiki zorlu görevimiz bundan uzak durmak, çoğunluğun nerede olduğunu anlamak ve bu soruda da bu açıkça gözüküyor. | TED | التحدي الموجود الان ان نذهب بعيدا من ذلك، فهم اين توجد الغالبية، والذي يظهر بشكل واضح في هذا السؤال. |
| Konuyu açıkça konuşabileceğim kimse yok, eline verbileceğim hiç bir delil yok. | Open Subtitles | لا أملك أحدا يمكنه التكلم بحرية لا أدلة يمكنك إمساكها في أيديك |
| Don Corleone'ye gelince, düşmanım olduğunu bugün bana açıkça belli etti. | Open Subtitles | أما بالنسبة إلى دون كورليون وضح لى تماما اليوم أنه عدوى |
| - Çünkü beni evine aldığında yasa dışı işlere müsamaha etmeyeceğini açıkça söylemiştin. | Open Subtitles | لأنك حين قبلت بي وضحت تماماَ بأنك لن تتساهلي مع أي نشاطات إجرامية |