| Savcının fotoğrafları kullanmaktaki amacı, jüriyi şok altında bırakmak. Bu doğru değil. | Open Subtitles | الغرض الوحيد من عرض الإدعاء هذه الصور علي المحلفين هو إحداث صدمة |
| Oyunun amacı sadece gerçeği taklit etmek değil... ayrıca aldanışa sevketmek. | Open Subtitles | غرض التمثيل ليس فقط تقليد الواقع و لكن أيضاً خلق الوهم |
| Stanford'da olmamın amacı neydi, Beyaz Saray'da olmamın amacı neydi, aileme yardım edemeyecek kadar güçsüz olduktan sonra? | TED | ما المغزى من كوني طالباً في جامعة ستانفورد، وما المغزى من أنني أعمل في البيت الأبيض إذا كنت عاجزاً عن مساعدة عائلتي؟ |
| Bana göre yapay zekânın amacı insanı, makine zekâsı ile güçlendirmektir. | TED | أعتقد أن الهدف من الذكاء الاصطناعي هو تمكين البشر بذكاء الماكينات. |
| Sadece sabun satmakla ilgili değil, daha ulu bir amacı var. | TED | ليس الأمر مجرد بيع للصابون، هناك غاية كبرى من وراء ذلك. |
| Artık nedenini biliyorsunuz ve kanımca bu programın amacı da bu. | TED | الآن تعرف لماذا، وبالنسبة لي، هذه هي الغاية من هذا البرنامج. |
| Öncelikli amacı uzay seyahati olmayan bir organizasyon için çalışıyorum. | Open Subtitles | أنا أعمل لدى منظمة هدفها الرئيسي ليس السفر في الفضاء. |
| Kismet'e öğretmenin amacı, sosyal anlamda zeki bir makine yaratmaktı. | Open Subtitles | الغرض من صنع كزميت هو محاولة صنع آلة ذكية اجتماعياً |
| Yeraltı sığınağının amacı, kriz zamanlarında Başkan'ı korumaktır, öyle değil mi? | Open Subtitles | الغرض من المخبأ هو حماية الرئيس في وقت الأزمات، أليس كذلك؟ |
| Oyunun asıl amacı, oyunun amacını bulmak gibi bir şey. | Open Subtitles | كما لو أن معرفة غرض اللعبة، هو الغرض من اللعبة |
| Şovun esas amacı, Taylor'ın artık o kız olmadığını göstermekti. | Open Subtitles | غرض العرض أن يظهر إنها ليست تلك الفتاة بعد الآن |
| Yani, eğer sen binmeden kalkacaksa bir uçağa sahip olmanın ne amacı kalır? | Open Subtitles | أَعْني، لا هو نوعُ الهزيمةِ غرض إمتِلاك طائرتِكَ الخاصةِ إذا يُغادرُ أمامك يَصِلُ؟ |
| Biraz bencilce düşünmeye başladım ve dedim ki; dünyayı daha iyi bir yer haline getirmeye çalışmanın amacı ne? | TED | بدأت حينها أشعر بالأنانية وقلت: ما المغزى من المحاولة لجعل العالم مكاناً أفضل؟ |
| Bu ışıkların asıl amacı kaldırımlarımızı, sokaklarımızı ve evlerimizi aydınlatmaktı. | TED | الهدف من هذا الضوء هو إضاءة أرصفة المشاة، وشوارعنا ومنازلنا. |
| Senin gibi ipsiz sapsız bir ninjanın ne amacı var...? | Open Subtitles | فما هي غاية نينجا متشرّد مثلك يمكنُنا أن نساعدك بها؟ |
| Sonunda anladım ki, bir hayalin tek amacı gerçekleşmek değildir. | TED | وصلت الى حقيقة مفادها أن تحقيق الحلم ليست الغاية الوحيدة للحلم |
| Bu mesaj beyine geri bildirim yapar, beyin amacı anlar: bizi hareket ettir. | TED | وعندما أعادت هذه الرسالة التغذية الراجعة إلى الدماغ، أدرك الدماغ هدفها: تحريكنا. |
| Gerçek amacı her ne ise onu yapan her kim ise artık yok. | Open Subtitles | أياً كان غرضه الأصلي أياً كان من بناه فقد ولوا منذ فترة طويلة |
| Bana o kadar çok yalan attı ki, gizli bir amacı olmadığına inanmıyorum. | Open Subtitles | كذب علي كثيراً ويصعب التصديق بعدم وجود دافع خفي |
| Sahak yaşamanın bir amacı olduğunu söylediğinde... neden buna inanasın ki? | Open Subtitles | حين قال ساهاك أن الحياة خلقت لغرض ما لماذا صدقت ؟ |
| Ve bence Improv Everywhere'in amacı biraz da bu. | TED | وأظن أن هذا هو نوعا ما مغزى إمبروف أفريوير. |
| Belli bir amacı yok, zaten oyun oynamanın en güzel tarafı budur. | TED | ليس له أي هدف محدد, و هذا هو الأمر الرائع في اللعب. |
| Muhit edinmenin amacı kariyerinde ilerlemek için bilgi sağlamaktır. | Open Subtitles | المقصد من شبكة الاعمال هو ان تجمعي المعلومات لتتقدمي في مهنتك |
| Sizin tanımanıza göre, Kelvin, gerçek bir bilim adamının amacı insanoğlunu ilerlemekten alıkoymaktır. | Open Subtitles | بتعريفك لهدف العالم الحقيقي سيكون منع الأنسان من التقدم |
| Dersin amacı tasarım dünyasının felsefesini öğrencilere tanıtmaktı. | TED | تهدف هذه الدورة إلى تقديم هؤلاء الطلاب إلى فلسفة عالم التصميم. |